Herkesin kitlesel takdir beklediği bu günlerde, asıl yiğitlik sayısal iltifata itibar etmemektir. Bir “önemsiz” hayat öyküsüne eğilip, hayattan silinip giden ve göz göre kaybolan insanların elinden tutmaktır.
"Allah’a emanet yaşamak” kavramı, rahmanî bir mânâya sahip olmasına rağmen günümüzde tedbirli olmamak ve karambole bir hayat sürmek anlamında kullanılıyor. Bu deyişe yüklenen güncel anlam, güvenlik donanımları yetersiz bir araca yönelik “Allah’a emanet gidiyor işte” söyleminde net olarak ortaya çıkıyor.
Mevzunun tam da bu noktası bizi ilgilendiriyor. Çünkü esasında içerisine düştüğümüz ve bizi savuran, sürükleyen, boğulma hissi yaşatan çalkantılardan kurtulabilmenin yolu, her yönden Allah’a emanet yaşayabilmekte... Teslim oldukça razı olduğunu, razı oldukça huzur bulduğunu görebilmekte... Yani sen, hani istediğin bir şey olmadığında “hayırlısı olsun” diyorsun ya kardeşim. İşte bu latif cümle kalıbını, dudaktan kalbe indirebilmekte asıl maharet...
Yaşadığımız sorunlar, hastalıklar veya (psikiyatrik boyutta olmayan) ruhsal dalgalanmalar bizim artistliğimizi törpüleyen, bir nevi façamızı alan imtihanlar. Ölümü hayattan dışlayan bizlere, fani olduğumuz gerçeğini hiç kıvırmadan söyleyen ve hayatın böbürlenecek, kibirlenecek bir halt olmadığını pat diye yüzümüze vuran varlıklar. Bu bağlamda meselemizin de odak noktası olan psikolojik sendelemelerin; bizi geliştiren, yetiştiren ve hayata bakışımızı sığlıktan kurtaran, olaylara yaklaşımımızı bir üst perdeye taşıyan kayda değer deneyimler olduğunu vurgulamak gerekir.
Sen, güzel kardeşim. Karanlık koridorlarda kaybolduğunda; bilesin ki yalnız ve çaresiz değilsin. Senin hüzünlerin olabildiğince gerçek, gözyaşların sonuna kadar hakiki. Üzüntülerin biricik. Ancak seninkilerle tamamen aynı formda olmasa da benzer çileleri yaşayan birçok kardeşin var, bilesin. Sen bizdensin, biz senden.
Yaşadığın ekonomik zorluklar, kayıplar, ayrılıklar; maruz kaldığın küçümsemeler, ihanetler, satışlar, yarı yolda bırakılmalar, nankörlükler ve bunların yol açtığı içsel daralmalar, duygusal dağınıklıklar, bunalmışlıklar ve sıkışmışlıklar seni yetiştiriyor. İçine habire hikmet doldurduğun o kabı büyütüyor, gönlünü yumuşatıyor ve benliğinden bencilliği ayıklıyor.
Zaman zaman çile çekeceksin, için acıyacak. Kronik hâle dönüşmeyen ve kişinin günlük yaşamını aksatmayan sancılar; kutlu bir ruhsal doğumun habercisidir çünkü... Yapı taşındaki kömür parçaları yanacak ve eriyecek ki ortaya cevherin çıksın. Ruhunun toprağı sürülecek, lime lime olacak ve bir zahmet buna katlanacaksın ki gönlünde ürün yetişebilsin. Can’ındaki ipeksi yanın, kozasını kırmasını beklemelisin. Şu aralar, bu sıkıntılı günlerinde bunu fark edemiyorsun ama eğer bekleyebilirsen ileride manevi hediyelerini alacaksın.
Farkında mısın bilmiyorum ama sen, deyim yerindeyse, Allah Üniversitesi’nde gözde bir öğrencisin değerli kardeşim. “O gün” için yetiştiriliyorsun. Hizmet edeceğin, insanlara faydalı olacağın o kutlu gün(ler) için özenle büyütülüyorsun. Yaşadıkların; benzer durumu yaşayan/yaşayacak kişilerle hemdert olman için bir fırsat, onları onarman için bir alet... Bir merhem olarak inşa etmiş seni Yaradan; ruhtaki yaralara sürüldükçe hem kendin iyileşecek hem de diğer insanlara şifa olacaksın.
“O gün” derken bir sakin ol, gaza gelme. Kendini hemen spotların altında ve önünde mikrofon varmış gibi hayal etme. Birilerine yararlı olmanın biricik yolu, kitlelere yönelik öğretici salon konuşmaları yapmak değildir. Bu, bazı durumlarda etkili ve gerekli bir yöntemdir ancak işin kolayına kaçmaktır.
Asıl zor olan, cesaret isteyen eylem; sahada olmak, insanlarla göz hizasında iletişim kurmak ve onlarla adam adama markaj yöntemiyle ilgilenmektir. Belki de esas hizmet; tanıdığının, arkadaşının, komşunun veya çevrendeki “herhangi” bir kişinin; hayat yolculuğunda tökezlediği bir dönemde elinden tutmak ve ona, düzlüğe çıktığı güne kadar eşlik etmektir.
Herkesin kitlesel takdir beklediği bu günlerde, asıl yiğitlik sayısal iltifata itibar etmemektir. Bir “önemsiz” hayat öyküsüne eğilip, hayattan silinip giden ve göz göre kaybolan insanların elinden tutmaktır. İşte sen “o gün” yerine getireceğin vazife için bugünden eğitim almaya başlamış, mübarek bir öğrencisin kardeşim. Güzel kardeşim.