Otuz sene önce, internetin hayatımıza girişi, esasında çok büyük bir hadiseydi, hiçbir şey aslında bir daha eskisi gibi olmadı.  

 

Bizi içine çeken bu cazibeli dünya, öyle araçlar ve imkanlar sundu ki, aklımızı başımızdan aldı, o olmadan olmaz dedik, yediden yetmişe adeta internete akın ettik. 

 

Bugün, özellikle sosyal medya, hayatımızın neredeyse büyük çoğunluğunu geçirdiğimiz sınırsız bir sanal evrene dönmüş durumda. Sabah namazına kalkan müminler de ilk olarak telefon ekranıyla merhabalaşıyor, gece yarısı süt içmeye uyanan bebek de ağlaması kesilmeyince telefon ekranıyla avutuluyor. Yaşlı amcalar ve teyzeler günün birçok saatinde video izlemek ve paylaşmakla meşgul, gençlerin ise ekrana bakma süreleri günlük on saati aşıyor çoğu zaman. Bir tufan ki önüne katmadığı kimse yok, bir girdap ki içine çekilmeyen kalmadı gibi.  

 

Bir bakıma, artık hep birlikte internet ağının içinde, paralel bir evrende yaşıyor gibiyiz. Gerçek hayatımızın dışında, özenle büyüttüğümüz bir sanal kimliğimiz de var, sahici ilişkilerimizin dışında, sayısız sanal irtibatımız da söz konusu. Kimileri artık sanal dünya ile yatıp kalkıyor, kah takipçi kazanmak için kah beğeni toplamak adına, gecesini gündüzünü sosyal medya performansına odaklamış durumda. 

 

Tecrübelerimiz ve şahitliklerimiz gösteriyor ki, özellikle genç dostlarımız, sanal dünyanın çıkmaz sokaklarında çokça dramla karşılaşıyorlar. Dost yüzlü nice düşman, sözü güzel lakin özü kötü nice insan, sanal dünyanın sınırsız imkanları vesilesiyle gençlerin peşine düşmüş durumda. Elini verenin kolunu kapmak için bekleyen sayısız art niyetli, internetin çıkmaz sokaklarında pusu kurmuş vaziyette. 

 

Ülkemizde özellikle son yıllarda, sosyal medya vesilesiyle kötülüklere bulaşan insanların sayısı giderek artıyor. Kimileri ahlaki değerlerini yitiriyor, kimileri amaçsızlığa düşüyor, kimileri de anlamsızlığın içinde yuvarlanıyor. Sosyal medya üzerinden tanıştığı kişiler vesilesiyle uyuşturucuya bulaştırılan, intihara teşvik edilen, sinsice tacize uğrayan, ustaca kandırılan o kadar çok genç var ki. Müthiş bir kaygan zemin var karşımızda, ayakta durmak daha da zorlaştı, fazlaca dikkat etmediğimiz takdirde kirli bir niyetin parçası olmamız işten bile değil!  

 

Bu sayımız, bir teyakkuz sayısıdır, hem genç dostlarımız için hem de evinde evladı bulunan bütün aileler adına. Mehmet Akif Ersoy “sahipsiz bırakılan vatanın batması haktır, sen sahip çıkarsan bu vatan batmayacaktır” demişti, biz bugün bu sözü nesillerimiz adına güncellemek istiyoruz. Gerçekten de herkes önce kendi kalbine, aklına sahip çıkmak zorunda, gerek gerçek hayatta gerekse sosyal medyada, kötü arkadaştan, kötü ortamlardan aslandan kaçar gibi kaçmalıyız. Ve aileler, evlatlarının parmak uçlarında hangi mecralarda dolaştıklarından mutlaka haberi olmalı, sizler sahip çıkmazsanız eğer, onlara kol kanat germek isteyen öyle kötü insanlar var ki, detayları yazsak içiniz endişeyle dolar, göğsünüz daralır.  

 

Aman diyelim hep beraber ve dijitial okuryazarlık konusunda çabamızı artıralım. 

 

Dergimizin bu sayısı iyiliğin cazibesini artırmak için kötülüğün de farkında olmamız ve kötülere karşı uyanık davranmak gerektiğini hatırlatıyor. Dileriz ilham olur hepimize..  

 

ASKIDA DERGİ BIRAKMAK İSTER MİSİNİZ?  

 

Dergimiz senelerdir Askıda Dergi kampanyası vesilesiyle birçok insana ulaşıyor, destekleriniz ve ilginiz için çok teşekkür ederiz. Sayenizde, Türkiye’nin dört bir yanında, maddi durumu iyi olmayan lakin GENÇ’i okumak isteyen birçok genç mutlu oluyor, yüzler tebessüm ediyor.  

 

Siz de Askıda Dergi’ye bir senelik dergi aboneliği hediye etmek isterseniz bekleriz. 

 

 Aynı şekilde, Askıda Dergi kampanyamızdan yararlanmak isteyenler de bizlere ulaşırsa mutlu oluruz, elimizden geldiğince taleplere yetişmeye çalışıyoruz. 

 

 İrtibat için whatsApp hattımızdan mesajlarınızı bekleriz: 0533 611 25 41 Aralık ayında buluşmak üzere, muhabbetle...