
Hayvan haklarına bu denli duyarlı olduğunu ifade eden kişiler, dünyanın birçok yerindeki insan hakkı ihlallerine neden göz yumuyorlar. Rachel Corrie’yi duydular mı meselâ; tankların günlük kan ihtiyacına kurban giden…
onunda bu da oldu. Hayvan haklarını savunduğunu iddia eden bir grup insan, ne kadar samimi olduklarını ispatlamak için “Hepimiz hayvanız!” şeklinde slogan attı. (12.12.2010 tarihli gazete ve internet haberleri)
Alıntıladığım nükte gibi haber bir yana… Hayvan hakları örgütleri veya dernekleri, güzel bir hedefe ulaşmak için çabalasalar da yanlış bir noktaya varıyorlar. Hayvanlara eziyet edilmesin, zarar verilmesin, spor yapmak amacıyla canlı öldürülmesin şeklinde takdir edilesi çabalara girişiyorlar. Fakat diğer yandan hayvanların etinden, sütünden, yününden, gücünden faydalanmaya dahi karşı çıkıyorlar. Oysa hayvandan, ona eziyet edilmeden ve acı çektirmeden istifade edilebilmeli. Örneğin atın gücünden, ineğin etindensütünden… Yine de, onların hakları gözetilmediği takdirde ve işkence yapar gibi alıkonulduklarında tabii ki acı çekerler. (Az yedirmek, ağır yük yüklemek, keserken işkence yapmak gibi…) Çünkü onlar da can taşıyor.
Şüphesiz biz de hayvanları severiz ve haklarını gözetiriz. Oysa günümüzdeki hayvan hakları söylemi, bir sosyo-politik tutuma dönmüş durumda. Meselâ, köpeğin bekçi olarak kullanılmasının hayvana haksızlık olduğunu iddia eden bir hanım teyze; diğer yandan yüce şefkat ve merhameti gereği evinde köpek besliyor. Keşke köpekler konuşabilse ve biz de onlara sorsak; acaba 1000 metrekarelik bir alanda bekçilik yapan ve istediği yöne koşturan köpek mi daha memnun halinden, yoksa 100 metrekarelik bir evde günlerce tıkılıp kalan ve sinesinden kopup geldiği gibi havlayamayan (toplum kurallarına uymalı tabi, komşular var sonuçta) köpek mi daha mutlu?
Hayvan hakları savunucularının şiddetle karşı çıktığı başlıca konulardan biri de, hayvan kesimi ve dolayısıyla kurban bayramı… Tabiki: Kurban bayramlarında, ehliyetsiz kasapların müstakbel faciaları ve hayvanlara eziyetleri önlenmeli! Fakat kırmızı ve beyaz etten edinilen gıdanın, başka hiçbir besinde olmadığını göz önünde bulundurursak; bu konuya bir kez daha kafa yormamız gerektiğini fark ederiz. Kurban bayramının sosyolojik faydası üzerinde durmuyorum bile… Diğer yandan, boğaza karşı lokantalardabir öğünde 3 bin liralık etleri (yaklaşık bir öküz parası yapıyor bu rakam) “boğazına dizen” ve sanatçı’lıktan geçinen köftehorların; hayvansever oldukları için kurban bayramına karşı çıkmaları ve bu bayram gününde hayvan katliamı yapıldığı şeklindeki demagojiyi dillendirmeleri hiç hoş değil.
Hadi tepemizde(ki paragrafta) duran bu insanlar, zaten söylediklerinde samimi değiller. Peki, midesi kabul etmediği için değil de “hayvanlara yazık oluyor” düşüncesiyle et yemeyen insanların şunu sorgulamaları gerekmez mi? Zaten insanoğlu olarak serum dışındaki besin kaynaklarımız otlar ve etler olarak ikiye ayrılıyor. Tüm yediklerimiz otun ve etin türevleri… Sebzeler, meyveler, baklagiller ve hayvansal gıdalar. Şimdi can alıcı soru şu: Bitkiler de canlı değil mi? Topraktan, daldan yani onları anavatanlarından ayırmak vicdansızlık değil mi? İllâ bitki hakları sözleşmesi mi imzalamak gerekiyor, bitkilere saygılı olmak için? Bitkileri sevdiğimizi “hepimiz bitkiseliz!” diyerek mi ispatlayabiliriz, hatta daha inandırıcı olması için “hepimiz ot’uz!” diye slogan mı atmalıyız yani? Ayrıca sevilen insana verilen canlı gül, gırtlağından giyotinlendiğine ve sonra ambalajlandığına göre, bu yapılan başlı başına bir soykırım değil mi? Sebzelere, meyvelere, yeşilliklere yazık değil mi? Hayvanların canı can da, bitkilerin; örneğin patlıcan’ın canı patlıcan mı?
Değil değil… Öyle olsa hiçbir şey yiyemeyiz zaten. O nedenle hayvan kesiminin usulüne uygun olarak yapılanları, katliam falan sayılamaz. Çünkü ben hayvanları atış poligonu halinde tahayyül etmiyor ve kodaman adamlara ev yapmak için boğazlanan ağaçlara üzülüyorum. Ama diğer yandan onlardan yararlanmaya da arabesk duygularla karşı çıkanların çelişkilerini ortaya koymaya çalışıyoruz. Son olarak; hayvan haklarına bu denli duyarlı olduğunu ifade eden kişiler, dünyanın birçok yerindeki insan hakkı ihlallerine neden göz yumuyorlar. Rachel Corrie’yi duydular mı meselâ; tankların günlük kan ihtiyacına kurban giden… Veya umurlarında mı kardeş halkların mağduriyeti? Hepimiz hayvanız’ı kolayca söyleyebilirken, hepimiz falanca Müslümanız diye haykırdılar mı? Sizce?...