Vahiyle aydınlanmış her genç; bulunduğu okulda, sınıfta, mahallede, uzun bir otobüs yolculuğuna çıkarken hatta yaşadığı evde veya akrabalar arasında bir fotokopi dergi çıkarmalı...” şeklinde avazım çıktığı kadar yazıyorum buraya! Böyle bir çağrı, insanlara faydalı olma ağrısından müteşekkildir.
izler, gençler için beşik işlevi gören işleyişi bünyesi kabul etmeyen kimseleriz. Zihne vitamin sağlayan okumalarla beslenen kişilikleriz. Hormonlu fikirleri değil, organik ürünleri çiğneyen... Bir iç`e sahip olmazsa, hiç`e doğru sürükleneceğini çok net görebilen... Yaşam adlı oturumda çevrimdışı takılmayan...
ateryalist bulaşıklardan arınmak şartıyla, dünyevileşen... Akıllarını nadasa bırakmış insanlara inat, düşünsel diriliş seyahatine devam eden... Sorgulamayan, düşünmeyen, cinsellik ve eğlence dışında hazzı ol(a)mayan yaşdaşlarına kıl olan...
Avatar’a birkaç boyutla bakıp, dünyayı tek boyutla `seyreden`leri acıyarak gözlemleyen bir topluluğuz... Ülke sorunlarına, varoluş problemlerine kafa yoran, y/etkili olmaya çalışan ve manevi kaynaklardan şarj alan gençlerden alınmış, güvenilirlik katsayısı yüksek bir örneklemiz... Babalarımızın on yıllarca kirada oturdukları vatan toprakları, artık bizim mülkümüz...
Peki, biz kimiz? El-cevap; biz siziz, siz de biz... Yani Genç`lik; en mümininden... Önce kendini vahyî yazılımla donatıp, sonra çevresindekilere paslanmaz idealler ekleyip, yılgınlıkları kaldırmayı amaçlayan şahsiyetleriz. Bazen kişisel ve toplumsal yapıyı çökerten zehirlere panzehir oluruz. Kimi zaman kötülüklere erişimi engelleyen anti-virüs...
İşte bu gençlik, yani biz, yalnızca kendini düşünemez! Hem zaten devamlı düşünen insan, kendiyle yetinemez! Bu bağlamda senin de; “Zihnimi yetiştirip birileri için bir şeyler yapmalıyım” dediğini duyar gibiyim kardeşim! Hayatın kulpundan tutma vaktinin geldiğini fark eden, stoktaki sınırlı sayıdan birisin, bilesin...
Ama yine bilesin ki; gençlere dönük irşat ve hizmet yöntemleri devamlı resetlenmelidir. Çünkü hizmetin yere-zamana, hadime-mahduma bağlı olarak değişen yöntemleri vardır. Örneğin kullanma tarihi geçen bir ilaç, hastaya zararlıdır. Yanlış anlatım yöntemleriyle yapılan tebliğ erliği de, misyonerlik şeklinde algılanabilir ve işlevsel olamaz, `hastayı` soğutur.
Meselâ günümüzde, sınıftaki arkadaşlara abonelik formuyla ve koçan dağıtmayla hizmet edilemez! Benzer şekilde insanları bir köşeye çekerek veya ders anlatımlarına dini argümanlar eklemek suretiyle yapılan tebliğler, karşıdakilerin alaycı tebessümlerine neden olmaktadır! Bu nedenle artık yeni yöntemler denenmelidir. Şimdilerde kimisi gitarını alır, Üstatlarımızın şiirlerini besteleyerek hizmet eder. Birisi kısa film çekerek, insanların aklına bir ünlem takar, soru işareti asar.
Sendeki hizmet arzusunu duyumsayarak ben de bir diğer yöntemi paylaşıyorum seninle; “Vahiyle aydınlanmış her genç; bulunduğu okulda, sınıfta, mahallede, uzun bir otobüs yolculuğuna çıkarken hatta yaşadığı evde veya akrabalar arasında bir fotokopi dergi çıkarmalı...” şeklinde avazım çıktığı kadar yazıyorum buraya! Böyle bir çağrı, insanlara faydalı olma ağrısından müteşekkildir. Birilerine nasihat etmek haddim değil, öğüt vermek tarzım değil. En fazla edindiğim kırıntı tecrübeleri paylaşabilirim.
Amatör dergi olsun, fanzin olarak kalsın ki maliyeti ucuz olsun. Böylece haftada bir basılabilsin. Profesyonel baskı bir derginin maliyeti, milyara yaklaşıyor. Böyle olunca da ortalama, yılda bir dergi çıkarılabiliyor. Bunu aşmak ve insanlara kolayca ulaşmak için elli-yüz liraya mal olan böyle bir çalışma yapılabilir.
Biz de birkaç arkadaşla birlikte, `Düşünsel Diriliş` ismiyle böyle bir renksiz çalışma yapıyoruz; nerde bulunursak orda... Fiziki mesafe olarak çok yakın olmamıza rağmen, ruhsal açıdan kilometrelerce uzaktaki öğrenci arkadaşlara ulaşma sıkıntısına bir çözüm bulmuşluğumuzu gördük böylece; yani fanzin, nam-ı diğer fotokopi dergicilikle... Bilgisayarla basılırsa, daha da can-verici bir görünümü oluyor.
Bizim gibi, amfi putlarını devirmeyi projelendiren, sesini duyurmayı isteyen ve yumruğunu yükseltip “ben varım!” diyen kardeşlerimizden de benzer çalışmaları bekliyoruz. Yeniler yineledikçe eylemlerini, bizlerden çok daha iyi işler çıkaracaklardır şüphesiz. Ayrıca önemli bir gediği kapatan bu amatör dergileri çıkarmak için, edebiyatçı olunması vacip değil! Yazılarınızın mükemmel olması da gerekmiyor. Veya yeni bir profesyonel dergi kurmak gibi, girişilirken çok derin düşünülesi teşebbüslere ulaşma şartı, ilk hedef olmamalı!
Diğer yandan, hizmet yapabilmek için tek yolun yazılı ürün/dergi çıkarmak olmadığını da vurgulamak gerekir. Fakat okul içinde insanlara en kolay ulaşım şekillerinden biri; amatörün içtenliğine sahip olan bu çalışmalardır. Bu dergilerin kapitali, samimiyettir!
Ayrıca çok sayıda kişinin böyle bir çalışmaya girişmesiyle, dergi çöplüğü oluşacağını söyleyenlere bad-dua etmedim hiçbir zaman. Bilâkis böyle yerel, mahalli yazınsal ürünler sayesinde büyük üstatlara, kaliteli dergilere, Genç`e, güzide mekânlara yönlendirmenin ve onları tanıtmanın mümkün olduğunu anlatmayı isterdim yine de, o söylevcilere...
Son olarak, kendi rengini belli edemediği için `renksiz`liğe alerjisi olanlara ithaf olunur: Derginin içeriği rengârenk olduktan sonra baskısı gri olmuş ne fark eder? Kim demiş “siyah-beyaz renklerden gökkuşağı dokunamaz” diye? Dünyayı pas geçerek imtihanı cevaplayabileceği sanrısına kapılmayanlar, ambalajı önemli değil ama çeşitli hizmetlerde bulunmalıdırlar! Çünkü yüce ferman şöyle der; “Allah`ın boyasıyla boyanmayan ruhlardır ki; asıl onlar renksizdir, mattır...” Vesselâm...
Not: Düşünsel Diriliş çabası, dergilik.com`un "Yeraltı" bölümünde konuşlanmaktadır. B/ilgilenmek isteyenlere...