
TGSP’nin hazırladığı “Türkiye’nin Gençleri” araştırması; gençlerin yoğun bir şekilde “hayatından memnun olmama, bir gruba ait olma ihtiyacını karşılayamama, gelecek kaygısı yaşama, umutsuzluk içine düşme, mücadele azmini kaybetme” sıkıntısı yaşadığını ortaya koyuyor.
Başlıktaki ifadeler, 4. kattan atlayarak intihar girişiminde bulunan ve neyse ki itfaiyenin gerdiği branda sayesinde hayatta kalan lise öğrencisi bir genç kızın annesine ait… Olayın şokunun da verdiği etkiyle çok üzgün ve kızgın olan anne, sözlerine şöyle devam ediyor: “Ne derdin var rezil, terbiyesiz. Ne derdin var hayvan. En iyi okullarda okuyorsun. En iyi şeyleri yiyor içiyorsun. 40 yıllık devlet memuruyum, rezil ettin bizi.”
Benzer durumlar yaşandığında, insanın aklına ister istemez, “Bu gencin ne derdi olabilir ki, 13 yaşındaki bir çocuğun altından kalkamayacağı nasıl bir sorunu olabilir ki?” şeklinde düşünceler üşüşüyor. Fısıltıyla veya yüksek sesle şaşkınlığımızı dillendiriyoruz. Bir gencin “yaşamak istememe” düşüncesinin nedeni ne olabilir ki? Sınav stresi mi, üstesinden gelinemeyen dezavantajlı koşullar mı, bir yakının vefatı veya travmatik olaylar yaşamak mı?
Hayatta Anlam Bulmak, En Temel Psikolojik İhtiyaçtır
Bu faktörlerin mutlaka bir derece etkisi vardır ancak asıl sebep “yaşadıklarını anlamlandıramamak” ve hayatın kendisinde mânâ bulamamaktır. Çünkü anlam, yaşanan olayın kendisinden çok o olaya yüklenen anlam ve atfedilen özelliklerdir. Kimi genç sınavdan sıfır alır, hatta sınıf tekrarına kalır ve bu durumu pek dert etmez. Diğer genç ise sınavlardan hep 90 alırken, bir gün bir sınavdan 60 aldığı için ciddi bir bunalıma düşebilir. Bu durum gencin; sınav sonucu-benlik değeri-hayatın anlamı üçgeni arasında sıkıştığını ve çarpık bir düşünsel işleyişe sahip olduğunu göstermektedir. Anlamsızlık veya anlamı yanlış yerde arama sorunu, 90’lı ve 2000’li yıllarda doğan gençlerin büyük bir kısmını ilgilendirmektedir.
Genç yetişkinlerin “anlam arayışı” günümüzde artık kulakları tahriş eden bir çığlık gibi yükseliyor. Her dönemde “anlamlılık” ve “bir işe yarama” hissi yoğun bir psikolojik ihtiyaç oldu ancak “hayatı yaşamaya değer bulma” gereksinimi, bu “ilginç zamanlarda” artık hava kadar su kadar özgürlük kadar ve sağlık kadar temel bir ihtiyaçtır. Çünkü insan sağlığını hatta bir organını kaybettiğinde, eğer yeterli dayanakları varsa huzurlu bir şekilde yaşamını sürdürebilmektedir ancak ruhsal yönden çıkmaza girdiğinde kendi vücut bütünlüğüne bile zarar verebilmektedir. Sonuç olarak “nasılsa koca bir ömür yaşasam da sonunda öleceğim, öyleyse bunca debdebeyi niye çekeyim, en iyisi erkenden öleyim” biçimindeki düşünce; gençleri nihilizme, deizme veya öz kıyıma kadar götürebilmektedir.
Benzeri vakalar, gençlerin gündemini ve “öncelikli meselelerini” yani “yaşam memnuniyeti, hayatta anlam bulma ihtiyacı” gibi temel ihtiyaçlarını ıskaladığımız gerçeğini karşımıza çıkarıyor.
Gerçek anlamda hayatı yaşamaya değer gören, her olayda bir mânâ bulan ve her deneyimin bir anlamı olduğuna inanan bir insan; çabalar, tırmalar, tutunur, tutku sahibi olur, kopartır ve nasibi ölçüsünde istediğine ulaşır. Hiçbir şekilde işsiz kalmaz, aşsız olmaz, yalnız olmaz, ayağı takılsa bile düştüğü yerde kalmaz. Mutlaka doğrulur ve bir işi bitirdiğinde yeni bir işe koyulur.
Çünkü mutsuzluğun ve umutsuzluğun, zaman zaman ekonomik gerekçelerle bağlantısı olsa bile temel nedeni “anlamsızlık” duygusudur. Zira dünyanın bir tarafında az kalsın üzerine düşecek olan bomba parçalarıyla daha sonra oyun kurup mutlu olabilen çocuklar varken, diğer tarafta yediği önünde yemediği arkasında olduğu halde bir türlü iç huzuru yakalayamayan milyonlarca genç yetişkin yaşamaktadır.
“Türkiye’nin Gençleri” Araştırması Önemli Noktalara Değiniyor
Gençlere yönelik yapılan çalışma ve araştırmalar da bu olguyu ortaya koyuyor. Örneğin TGSP’nin 8 bin gençle yaptığı çok kapsamlı ve özenli bir saha taraması olan “Türkiye’nin Gençleri” araştırması; gençlerin yoğun bir şekilde “yaşamdan memnun olmama, bir gruba ait olma ihtiyacını karşılayamama, gelecek kaygısı yaşama, umutsuzluk içine düşme, mücadele azmini kaybetme” sıkıntısı yaşadığını ortaya koyuyor.
Araştırma kapsamında sorulan “Yaşadığınız hayattan genel olarak memnun musunuz?” sorusuna, gençlerin çoğu “memnun değilim” şeklinde yanıt veriyor. Gençler, memnun oldukları konuları; aile, arkadaş çevresi ve sağlıklı olmak şeklinde ifade ediyor. Memnun olmadıkları konuları ise; çalışmak, düşük maaş ve pahalılık olarak tanımlıyor. İş yaşamındaki ağır çalışma şartları, işe alım süresinde ve ücret belirleme esnasında liyakatin gözetilmemesi ve uzman olunan alanda istihdam edilmeme gibi durumların ruhsal gelgitler yaşamalarına neden olduklarını belirtiyorlar.
Gençlerin Öncelikli İhtiyacı “Hayatın Anlamını Bulmak”
Diğer yandan katılımcılara, hayattan memnun olmadıkları durumlar karşısında yaşadıkları hisler ve tercih ettikleri baş etme stratejileri sorulduğunda; genel anlamda üzüntü, kaygı, stres, çıkmazda hissetme ve sinirlenme gibi duygular yaşadıkları bulunmuştur. Sorunların üstesinden gelme konusunda; genel olarak sessiz kalma, sabretme, pozitif düşünmeye çalışma gibi cevaplar alınmış ve mücadele etmeye yönelik yanıtlar azınlıkta kalmıştır. Bu tablonun; gençlerin sosyo-ekonomik yetersizliği, öz saygılarının yeterli oranda gelişmemesi ve kişisel gelişim sürecinin henüz tamamlanmamış olması nedeniyle ortaya çıktığı düşünülebilir.
Araştırmada ek olarak; gençlerin kendilerini herhangi bir topluma ya da gruba ait hissedip hissetmedikleri sorgulanmış ve genel olarak gençlerin kendilerini herhangi bir gruba ait hissetmedikleri görülmüştür. Toplumun bir parçası olarak hissedilen gruplar ise; Türk toplumu, aile, arkadaş çevresi, iş yaşamı, okul veya düşünce dernekleri şeklinde sıralanmıştır. Gençler kendini; bir vakfa, derneğe veya manevi oluşuma ait hissetmekten imtina etmektedir. Ait hissedecek gibi olsalar bile, bunu dillendirmekten ısrarla kaçınmaktadır.
Oysa gençlerin kendini ait hissettikleri çeşitli kurumların var olması gerekir ve bu oluşumlar, gençlerin psiko-sosyal gelişimi açısından son derece olumlu bir etkiye sahiptir. Bu nedenle kendini herhangi bir gruba veya topluma ait hissetmediğini ifade eden gençlere yönelik özel çalışmalar yapılmalı; gençlerin grup içerisinde kendilerini rahat, huzurlu, güvende ve özel hissedecekleri yeni yaşam-kültür alanları ile buluşturulması gerekmektedir. Bu durum gençliğin psiko-sosyal sağlığı ve ahlaki gelişimi açısından çok önemlidir.
FETÖ’nün yarattığı tahribat giderilmeli; Yunus Emrelerle, Bektaşilerle, Mevlanalarla yüzlerce yıl öteden bugüne tevarüs eden değerlerimizin aşınması önlenmelidir. Bu hayati meselenin farkında olunmalı, gerçekleştirilen çalışmalarda aile-okul-STK ve yasa yapıcıların iş birliği içinde olması sağlanmalıdır.
Bürokratlar ve siyasilerin; gençler arasında kanser gibi yayılan “zamanın ne getireceği belli olmaz, nitekim örnekler ortada. O nedenle bir gruba dahil olup da durduk yere başıma iş açmayayım” şeklindeki düşünceyi ortadan kaldıracak şekilde güvenceler sunması ve buna yönelik sözlü beyanatların dışında hakiki icraatlar yapması gerekir. Aksi halde yalnızlıktan/dayanaksızlıktan/aşksızlıktan/şevksizlikten dolayı hızla artan psikolojik sorunların, manevi erozyonun, genç dimağlardaki hiç’liğe doğru savruluşun ve bunların sonucunda oluşabilecek toplumsal depremlerin nesil enkazlarına neden olacağını öngörebilmelidir.
Tespit Etmek İyidir Ama Yetmez, Tedavi Reçetesi Hazırlanmalı ve Hızla Yürürlüğe Girmelidir
TGSP’nin araştırması, kendi kategorisinde yapılan ilk çalışma olması ve 8 bin gence ulaşan tek çalışma olması açısından çok kıymetlidir. Ancak kesinlikle yeterli değildir. Öncelikle gençlerin sorunlarının ve ihtiyaçlarının derinlemesine tekrar tekrar araştırılması gerekir. Ardından elde edilen bulgular doğrultusunda gerekli olan ilk yardım hizmetleri, süratle sunulmalıdır.
Nitekim “Türkiye’nin Gençleri” araştırmasının öneriler kısmında TGSP yöneticileri; gençlere yaşadıkları hayatta değerli olduklarının ve yaşama değer kattıklarının hissettirilmesi gerektiğini önemle ifade etmektedir. Bu doğrultuda plan ve projeler geliştirilmesi gerektiğini belirtmektedir. Aksi halde gittikçe bencilleşen, umutsuz, mutsuz, huzursuz, öfkeli ve kaygılı davranışlar sergileyen bir toplum yapısı ortaya çıkacaktır.
Türkiye’nin Gençleri Araştırmasının Güçlü Yanları
• Konuyla ilgili yapılan en kapsamlı ve en güncel araştırma olması, TGSP’nin bu hayati konuya eğilmesi son derece önemlidir. (2010-2015 yılları arasında Memur-Sen, SETA ve birçok vakıf/dernek benzer araştırmalar yapmıştır ancak onların örneklemi çok daha azdır ve kapsam geçerliliği düşüktür.)
• Araştırma sonuçlarının “Türkiye Gençlik Zirvesi” yapılarak tartışılması ve konunun siyaset, toplum, medya karşısında sürekli olarak gündemde tutulması gelecek yıllar açısından olumlu değişimlere gebe olacaktır.
• Katılımcılara yöneltilen soruların gençlerin gündemini gerçekten yakalamış olması ve ayakları yere basan, can alıcı noktalara değinmesi takdire şayandır.
• Sonuçlar objektif bir şekilde ve açık yüreklilikle ifade edilmiştir. Örneğin kendini çeşitli toplumsal gruplara/yapılara/görüşlere ait hisseden gençlerin dağılımı belirtilmiştir. Gençlerin yüzde 31’i kendini milliyetçi, yüzde 29’u ise Atatürk’çü olarak tanımlamıştır.
Araştırmanın Geliştirilmesi Gereken Yönleri
• Benzer bir araştırma, okul öncesi ve ilkokul dönemindeki çocuklara da yapılmalı; erken çocukluk evresinde var olan ihtiyaçlar ile yapılması gereken düzenlemeler belirlenmelidir.
• Araştırmada yer alan boyutların, ayrı ayrı çalışmalarla ve derinlemesine analiz edilmesi gerekir. Örneğin “Gençlerin Psikolojik Durumu” müstakil bir araştırma konusu yapılmalı, “Gençlerin iş bulma ve istihdam meselesi” bir başka müstakil araştırma konusu olmalı ve “Gençlerin ahlaki, manevi, akademik gelişimleri” ise tek başına ve bir başka araştırmada ele alınmalıdır.
• Raporun sonuçları daha ayrıntılı olarak açıklanmalıdır. 8 bin kişiyle yapılan ve bir bölümü ucu açık sorulardan oluşan bir çalışmanın sonuçlarını yeterince açıklayabilmek için, sayfa sayısı ve içerik anlamında daha kapsamlı bir rapor hazırlanması faydalı olabilir.
• Raporun tashihi, redaksiyonu ve son okuması konusunda daha hassas olunmalı; cümle düşüklüğünden kaçınılmalı ve anlaşılmayan/zor anlaşılan söz öbekleri kullanılmamalıdır.
• Araştırma sonucunda elde edilen bulguların ve saptanan problem durumlarının, her yönüyle analiz edilerek çözüme ışık tutacak formata getirilmesi gerekir. Örneğin “gençlerin hayattan bezdiği ve yaşadıkları hayattan memnun olmadığı” sorunu tespit edilmişse, bu sorunun giderilmesine yönelik kalıcı ve işlevsel çözümler sunulmalıdır.
Umutsuz, Amaçsız, Sigara İçer, Paracı Ama Vatanını Sever
* Türkiye’nin Gençleri Araştırması’nda, gençlerin yüzde 31’i sık sık sigara içtiğini belirtmiştir ve ara sıra sigara içenlerle birlikte neredeyse 2 gençten biri sigara içmektedir. Bu durum hem ekonomik hem sağlık hem de psikolojik maliyetleri olan bir yaramızdır.
Gençlerin sigarayı karizmatik bir şekilde tutma, çakmak çakma ve kül dökme biçiminden başlayıp “ben buradayım, varım, büyüdüm, delikanlıyım, yetişkinim, onaylanmayan bir şeyi yapma özgürlüğüne sahibim, vücuduma zarar verse bile korkmadan bunu yapabilirim” mesajını vermesine varana kadar, neden sigara içmeye ihtiyaç duyduklarının her yönüyle masaya yatırılması gerekir. Merakla ve özenmeyle başlayan sigara içme davranışının; ilerleyen yıllarda nasıl olup da “hayatın anlamına” ve “hayatta keyif alınarak yapılan neredeyse tek etkinlik” haline dönüştüğüne yoğunlaşılmalıdır.
* Gençlerin en önemli üç sorunu: “İş sahası eksikliği ve eğitimini aldığı mesleği yapamama, eğitimle ilgili belirsizlikler ve ani değişiklikler ile madde/tütün ve teknoloji bağımlılığı” olarak göze çarpmaktadır.
* Gençlere göre mutluluk için gerekli olan unsurlar; %26 ile para, %23 ile aile-çocuk ve %21 ile saygınlıktır. Aşk’ın mutluluk getirdiğini düşünenlerin oranı ise sadece %4.7’dir.
* Araştırma sonuçlarına göre gençlerin genel olarak yüzde 40’ı, hükümetin gençlere yönelik çalışmalarını başarılı bulduğunu belirtmektedir. Kendini “modern” olarak tanımlayan gençlerin %29’u hükümetin gençlere yönelik politikalarını başarılı bulurken, kendini “geleneksel” olarak tanımlayan gençlerin %58.3’ü hükümetin gençlere yönelik politikalarını takdir etmektedir. Sonuçları tersten okursak, gençlerin %60’ı hükümetin gençlik politikalarını başarısız bulmaktadır. Bu değerlendirme, genç kadınlar arasında daha yüksektir.
* Araştırmaya göre; gençlerin siyasi olarak çok da bilinçli olmadığı halde “hükümet karşıtı” veya “hükümet yanlısı” şeklinde iki gruba ayrıldığı saptanmıştır.
* Araştırmaya katılan 15-30 yaş grubundaki gençlerin; %94’ünün herhangi bir STK’ya üye olmadığını, %36’sının hiçbir zaman hiçbir STK’ya üye olmak istemediğini ve %40’ının da STK’lardan hiçbir beklentisinin olmadığını belirtmesi, gençlik üzerine çalışmalar yapan kurumların üzerinde durması gereken önemli bir meseledir.
* Araştırma bulgularına göre gençler ruhsal yönden değerlendirildiğinde; umutsuz, amaçsız, psikolojik sorunlar yaşayan, baskı altında hisseden ve yarış içinde olan bir profil ortaya çıkmaktadır. Ekonomik açıdan değerlendirildiğinde; çalıştığının karşılığını alamayan, desteğe ihtiyaç duyan, ek işlerde çalışmaya mecbur olan bir portre görülmektedir. Bu bağlamda gençlerin; gelecek konusunda endişeli olduğu, önünü görmekte zorlandıkları ve belirsizliklerle başa çıkmakta güçlük çektikleri düşünülebilir.
* 15-30 yaş arasındaki gençlerin, ülke toplam nüfusunun %25’ini oluşturduğu ülkemizde, Türkiye’nin Gençleri Araştırması’na katılan gençlerin %34.9’u “tek başına kendi evinde” kaldığını, %15.5’i tek başına kiralık evde kaldığını ve %20’si “üniversite yurdunda” kaldığını belirtmiştir. Manevi oluşumlara dahil olmaktan kaçınma veya bir grup içinde kendini güvensiz hissetme durumu, son dönemde ne yazık ki daha fazla artmıştır.
* Katılımcı gençlerin %32’si kültür ve sanatla çok ilgili olduğunu belirtmiş, %32.2’si sporla çok ilgili olduğunu söylemiş ve %26.1’i magazinle çok ilgili olduğunu ifade etmiştir.
* Araştırmada “Gençlerin hayatına yön veren değerler” incelenmiş; bunun sonucunda %90.6 ile “vatan sevgisinin” ve %80.8 ile “geride kalıcı bir eser bırakmanın” önemli motivasyon kaynakları olduğu bulunmuştur.
* Gençlerin yüzde 85.7’si “laiklik, bir ülkenin olmazsa olmazıdır” şeklinde ve %85.1’i “Her Türk asker doğar” şeklinde düşünmektedir. Müslüman olmaktan gurur duyanların oranı %95.3’tür ve Türkiyeli olmaktan gurur duyan gençlerin oranı %94.1’dir.
* Gençlerin yakın çevresinde kendilerini en iyi anlayan ve sorunlarını paylaştığı kişiler; %44 ile anne ve %38 ile arkadaşlar olarak bulunmuştur. Sorunlarını babasıyla paylaşanların oranı %18.4 ve abla-abi-kardeşle paylaşanların oranı da %18.1’dir.
* Araştırma sonuçlarına göre gençlerin istekleri ve beklentileri şöyledir: Gençlere yönelik yardım ve destek hizmetleri artırılmalıdır, gençlere ve ailelerine psikolojik destek verilmelidir, gençler arasında fırsat eşitliği sağlanmalıdır, işe alımlarda liyakate göre hareket edilmelidir, gençler için yeni iş alanları oluşturulmalı ve fabrikalar kurulmalıdır.