
Üniversite kayıtlarını yaptırdın kardeşim. Şimdi sıra kalacağın yerde… Senin için ikinci üniversite olacak, belki de seni örgün eğitimden daha özgün bilgilerle donatacak bir yerde barınmalısın. Kaldığın yeri bu formata uygun olarak biçimlendirmelisin. Yaşadığın yer, verimli olsun ki okuldan sonra ürün verebilesin…
Birçok üniversite güz dönemi eğitimine başladı. Üniversiteyi yeni kazananların yüzlerinden taşan bahar esintileri de her yanı sarıyor. Binlerce genç, yoğun bir heyecanla kampüslerin yolunu tutuyor. Bu süreçte üniversitenin nasıl’lığı, ilk günün sakarlığı, birçok arkadaşın ‘bakar’lığı, hocaların ‘takar mı’lığı zihinleri işgal etmekte...
Üniversite son sınıfa geçen biri olsam da, aksakallı dede moduna girerek öğüt vermeye kalkışmayacağım tabii ki. Üniversiteyle ilgili şişirilmiş hayallerini pörsütüp, yerine gerçek idealler ikâme etmek istiyorum yalnızca.
Çürümüş Fikirleri Kopyalayıp, Zihnine Yapıştırmak İsteyecekler!
Üniversiteye gitmeden önce veya gittikten hemen sonra, açıkgözlü olmasan bile gözünün açılması gerekiyor kardeşim! Çünkü örneğin yaratılışa, toplumsal ve varoluşsal problemlere dair o güzel kafanı yormamışsan, altı yönden gelen epistemolojik bombardıman karşısında yı(kı)labilirsin.
Üniversitede hiç çalışmadığın sınavlardan yüksek not ‘almana’ bir anlam veremeyecek, günlerce uğraşarak yaptığın ödevler neticesinde ‘verilen’ kırık-dökük notları bir türlü tamir edemeyeceksin. Çan eğrisini, kopya çekmekten hâsıl olan puanlar acayip derecede eğip-bükecek ve kim bilir, belki de sonunda çanlar sadece senin için çalacak…
Kare, dikdörtgen, üçgen gibi geometrik şekillerin düşünce yapıları için de kullanıldığını görecek ve kare kafalı insanların ne tür mahlûklar olduğunu çözümleyeceksin.
Ders programında dört saat olarak gözüken dersleri, bir saatte işleyebilme maharetine(!) sahip ders-savar öğreticileri (eğitimci değil) sindiremeyecek; sınıfın dörtte üçünü yaz okuluna bırakarak, üniversiteyi yaz sezonunda açılan bir işyeri olarak addedenleri hazmedemeyeceksin.
En sonunda üniversitede, hocaların karşısında ‘dumanlanmak’ ve okul çevresinde sevgiliyle kol kola gezmek dışında bir özgürlük olmadığını anlayacaksın. Kılıkkıyafet serbestisinin erkeklere mahsus olduğunu gördükçe; kızsan efkarlanmaktan başka bir şey yapamayacak, erkeksen kız kardeşlerin için yapay bir v/ah çektikten kısa süre sonra umrunu askıya alarak istikbale bakacaksın muhtemelen.
Üniversite Nihai Amaç Olursa, Vuslat Aşkı Öldürür!
Üniversiteyi anlatmak için çizdiğim tabloda, siyah tonları yoğun olarak kullandığımın farkındayım. Fakat amacım felâket muhbirliği değil. Demek istediğim: Fakülteye yata yata geçmek gibi umutlarla gelmişsen; işin yaş olmaktan çıkmış, sulu bir hale dönmüş demektir.
Genelde okula başladıktan sonra: “Üniversite hiç de hayal ettiğim gibi değilmiş, ne umdum ne buldum, bu ne ya?!” gibi serzenişler serdediliyor. Çünkü öğrenci silme pardon seçme sınavlarını aşarak üniversiteye yerleşiliyor fakat idealize edilenlerle karşılaşılamıyor. Yani nihai amaca ulaşılınca gizemi kaçıyor işin…
Üniversite Haricindeki Fakülteler…
Peki, çıkış kapısı ne tarafta? Bu gibi, ‘üniversite hayatının bomboş geçme tehlikesi’ni bertaraf etmeyi başaramaz mısın?
Başarabilirsin… Kalacağın/Kaldığın yurdu veya öğrenci evini, ikinci bir üniversitenin kampüsü haline getirerek bunu yapabilirsin. Buraları yalnızca bir pansiyon gibi kullanmayarak bir medrese, bir mektep, bir amfi haline dönüştürebilirsin.
Üniversite saçma bir kurum değilse de insana çok şey katmaz, onu kemâle erdirmez. Yalnızca bize bir imkân sunar: Üniversite’de farklı görüşten ve farklı dünyalardan insanlarla iletişim kurma şansı elde ederiz. Bu fırsatı iyi değerlendirebilirsek, elde ettiğimiz tecrübeler toplamı bizde geniş bir bakış açısı ve cihanşümul bir ufuk oluşturur. Yoksa müthiş manzaralara bakan büyük üniversitelerin, devasa kampüslerinden çıkan bomboş adam sayısı azımsanmayacak derecede… Yani üniversite, kendinden menkul olarak yüksek bir öğretim vermez insana. Şahsiyeti geliştirmez.
Kendi kurduğumuz enstitülerde, şahsi gayretlerimizle büyük faaliyetlere imza atabiliriz. En basitinden kitap okuma saatleri belirleyerek arkadaşlarımızla birlikte okuyabilir, sonrasında fikir alış-verişi gibi kârlı bir ticaret yapabiliriz. İngilizce’yle yetinmeyerek Arapça, Farsça, Almanca, Latince gibi dilleri de öğrenebiliriz. Yaz sıcağında ense yapmak varken ders çalışabilir; şimdilik ‘inek’ olmayı, ömür boyu başkalarının eşeği olmaya yeğleyebiliriz. Formal eğitim haricinde de eğitim alarak, kültürel faaliyetlere katılarak bunu başarabiliriz.
Bu bağlamda artık resmî ve yazılı olmayan tercih rehberleri de, üniversite seçimini önemli ölçüde etkiliyor. Örneğin formal eğitim dışında da ders alabilme imkânı sağlayan, yazarları-mütefekkirleri öğrencilerle bir araya getiren üniversiteler tercih ediliyor.
Üniversite kayıtlarını yaptırdın kardeşim. Şimdi sıra kalacağın yerde… Senin için ikinci üniversite olacak, belki de seni örgün eğitimden daha özgün bilgilerle donatacak bir yerde barınmalısın. Kaldığın yeri bu formata uygun olarak biçimlendirmelisin. Yaşadığın yer, verimli olsun ki okuldan sonra ürün verebilesin…