Her şeyi silip süpüren, bütün değerleri dümdüz eden bu postmodern neo-pagan kültürün önünde yalnızca cemaatler, özelliklede tasavvufî cemaatler dimdik durabilir.
İçinde yaşadığımız çağ, bizim çağrı’mızın kurduğu bir çağ değil. Dolayısıyla, aslında biz bir çağ’da, çağrı’mızın kurduğu kendi çağımızda yaşamıyoruz. İçinde yaşadığımız çağ, bizim çağrımızın kurduğu bir çağ olmadığı için bizim için tam anlamıyla bir ağ: İçine sürüklendiğimiz, içinde oraya buraya sürüklenip durduğumuz ayartıcı bir ağ!
Oysa çağrı, çağını kurmak için vardır. Çağ’ını kuramayan bir çağrı’nın da, o çağrı’nın bağlı’larının da varlığından söz edilemez.
İçinde yaşadığımız çağ, yalnızca Batılıların kurdukları, kendileri dışında başka hiç bir çağrı’ya ve çağa hayat hakkı tanımadıkları, bütün insanlığın kapanına kıstırıldığı, bütün insanlık için devâsâ bir ağ.
ÇAĞ KÖRLEŞMESİ: BATI’YA MAHKÛMİYET, KENDİ’NDEN MAHRÛMİYET
İnsanlık tarihinde daha önceki dönemlerde yaşanmamış yeni bir durum bu. Bu durumu, bendeniz çağ körleşmesi olarak tarif ediyorum. Çağ körleşmesi, semantik intihardır: Anlamın anlamını, değerin değerini, insanın dil’ini, yer’ini ve yön’ünü yitirmesi felâketidir.
Çağ körleşmesi, iki şekilde tezahür ediyor: Birincisi: Bütün insanlığın Batı’ya mahkûmiyeti. İkincisi de, bütün insanlığın kendi’nden, kendi dünyasından, medeniyet hayatından mahrûmiyeti.
Sonuçta, gelinen noktada, bütün insanlığın birikimine ulaşabilecek durumdayız. Ama İslâm da dâhil, hiçbirine ne ise o olarak nüfuz edebilecek durumda değiliz!
İnsanlığın başına bundan daha büyük ve ürpertici bir kat gelmedi.
Yalnızca Batı uygarlığı var yaşayan. Batı uygarlığının dışında hiçbir medeniyet yaşamıyor; kendi dünyasında, kendi hayatını, kendi çağrı’sının çağını kuramıyor.
Dünyada kullanılan bütün siyasi, kültürel, sosyal, estetik ve ahlâki kavramları ve kurumları yalnızca Batılılar üretiyor; bütün dünya da tüketiyor!
TEK KÜRE, TEK KÜLTÜR: ÖLÇEK BÜYÜMESİ VE UFUK DARALMASI
Öyle ki, geldiğimiz noktada zaman-mekân mesafesi de ortadan kalktığı için, tek bir küre var ve küre’ye yalnızca Batılılar çeki düzen veriyorlar her bakımdan ve her düzlemde!
Sınırlar ortadan kalktı: Ekonomik, kültürel, entelektüel sınırlar buharlaştı: Ölçek büyüdü ama insanın ufku daraldı. Hem de tarihte olmadığı kadar daraldı: İnsan, tek bir kültüre mahkûm oldu: Kültür, Amerika’da üretiliyor; bütün dünyada da ya anında, olduğu gibi tüketiliyor ya da karikatürleri üretiliyor!
Amerika’da üretilen ve küresel iletişim araçlarıyla anında dünyaya iletilen bu kültür, popüler, vulger, sığ ve yoz postmodern kültür. Modernliğin ekonomi-politik rejimi demokrasi’yi bitiren, postmodernliğin hızı, hazzı ve ayartı’yı kutsayan kültür-politik rejimi dromokrasi’nin zaferini ilan eden sonu nihilizme veren her şeyi izafileştirici ve simüIatifleştirici postmodern kültür bu.
POSTMODERN KÜLTÜR: ÇÖZÜCÜ VE İZAFÎLEŞTİRİCİ
Postmodern kültür, zaman-mekân mesafesinin ortadan kalktığı, geçmiş ve gelecek zaman duygularının iptal edildiği, zaman’ın genişletilmiş bir geniş zaman’a, her şeyin buraya ve şimdi’ye hapsedildiği, “her şey mübah” (anything goes) ilkesinin hükümranlığını ilan ettiği bir ontolojik yersiz’lik felaketi üretiyor: Tanrı ile şeytan’ı eşitliyor; hakikat fikrini yok ediyor; hakikati izafileştirerek bitiriyor.
Dikkat ederseniz, burada, modernlik’ten daha tehlikeli, mesafe fikri’ni iptal eden, her şeyi düzleştiren yeni bir durumla, büyük bir ontolojik felâketle karşı karşıya bütün insanlık: İnsanlık tarihinde, daha önceki dönemlerde bütün küre ölçeğinde böylesine büyük bir felâket yaşanmadı!
Burada kilit kavram, mesafe fikri’nin yitirilmesi kavramı. Yaratan’la yaratılan’ın eşitlenmesi, insanın kendisini, ego’sunu, arzularını, ben’ini, beden’ini, para’yı velhasıl her şeyi putlaştırmasına ve putlaştırdığı her şeyin tutsağı, kulu-kölesi olmasına yol açıyor: Yeni paganizm’dir bu: Din-dışı kutsallıklarda patlama! Dünyevî, beşerî her şeyin kutsanması ve hakîkî kutsal’ın sırra kadem basması.
İnsanlığın başına daha önce böyle bir ontolojik felâket gelmedi: Bütün insanlık, aynı anda ayartıcı bir paganizmin tam ortasına sürüklenmedi hiçbir zaman.
POSTMODERN NEO-PAGANİZM VE MÜSLÜMANLAR
Bu postmodern paganizmden Müslümanlar da dâhil herkes nasibini alıyor! Müslümanlar da, dünyayı, dünyevî olan her şeyi, ben’i, beden’i, hızlı, hazzı, parayı-pulu, kariyeri, gücü kutsuyor! Müslüman toplumların hayatına da İslâm’den ziyade bu postmodern Neo-paganizm hükmediyor!
Bu postmodern neo-pagan kültür, duyarlıkler ve hayat tarzı, medyalar üzerinden Müslüman topçulara da derinlemesine sirayet ediyor: Çocuklarımızı, hızın, hazzın, paranın-pulun, kariyerin ve dünyevi herşeyin kulu kölesi hâline getiriyor. Çocuklarımızın İslâm’la ilişkilerini neredeyse sıfırlıyor! Sonuçta, İslâm’la ilişkisi sıfırlanmış bir genç kuşak geliyor!
Eğer bu duruma müdahale edilmez ve başta medya olmak üzere eğitim ve kültür dünyamız sil baştan İslami dinamikler ekseninde yeniden yapılandırılamazsa, önümüzdeki en fazla iki kuşaklık zaman dilimi içinde İslâm bu ülkede azınlıkların dini hâline gelebilir -maazallah!
CEMAATLER VE ÖNCÜ NESİLLER
Burada cemaatlere büyük ve tarihî yükümlülükler düşüyor: Her şeyi silip süpüren, bütün değerleri dümdüz eden bu postmodern neo-pagan kültürün önünde yalnızca cemaatler, özellikle de tasavvufî cemaatler dimdik durabilir.
Ama cemaatlerin bu konuda henüz çok geç kaldıklarını, her şeyi siyasete / güce kilitledikleri için bu ülkenin tarihi derinliğini, fikrî dinamiklerini, ilmî geleneklerini hayata ve harekete geçirebilecek bir hazırlığın henüz çok çok gerisinde olduklarını gözlemliyorum.
Yeni Gazâlî’ler, Rabbânî’ler, Itrî’ler, Sinan’lar yetiştirecek ilim, irfan ve hikmet yolculuklarına çıkamadığımız sürece yok olmaktan kurtulamayız. Cemaatler, 3K formülü olarak adlandırdığım Kurucu, Konumlandırıcı / Taşıyıcı ve Koruyucu sütunların farkında bile değiller henüz. Sonraki yazıda bu üç hayatî sütunu etraflıca mercek altına alıp izah edeceğim.
Şimdilik şunu söylemekle yetineyim: Her şeye rağmen cemaatler olmadan her şeyi çözücü postmodern neo-pagan kültürün önünde duramaz ve yok olmaktan kurtulamayız. Vesselâm.