• Reklam
  • Künye
  • İletişim
  • ABONE OL!
  • GENÇ'e Yazı Gönder
  • Atölye Çalışmaları
    • Yazı Atölyesi
    • Fotoğraf Atölyesi
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS
Kısa yoldan ABONE olmak

logo

  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
Anasayfa
  • DOSYA
  • YAZARLAR
  • GÜNDEM
  • SÖYLEŞİ
  • KÜLTÜR & SANAT
    • Sinema
    • Kitap
    • Gezi
    • Sözlük
  • BİLİM
    • Mikro Alem
    • Makro Alem
    • GENÇ Bilim
  • TEKNOLOJİ
  • KAFALARDAKİ SORULAR
  • ARŞİV
  • ABONE OL!
  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!
  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!
  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!
  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız
  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!
  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart
  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!
  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!
  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!
  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık
  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!
  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!
  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!
  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var
  • ANASAYFA
  • Seyyah
  • Dağ Başında Erbakan Sohbeti

Dağ Başında Erbakan Sohbeti

30.11.2016 22:56
Seyyah
5762
Adem Özköse

Bu kuş uçmaz kervan geçmez dağların başında Veziristanlı bir Peştun’un Erbakan Hoca’dan konu açması bende bambaşka duygular oluşturmuştu.  Sultan, Erbakan Hoca’yı çok seviyor, Hoca’nın Afgan halkına yaptığı yardımları anlatıyordu.

Türkiye’ye dönüş vaktim yaklaştıkça Veziristan’da geçirdiğim günleri daha fazla düşünmeye başlamıştım. Özellikle de Numan’la geçirdiğim günleri… Haftalarca yiyip içtiğimin ayrı gitmediği, sürekli birlikte olduğum bir insanın aniden dünyaya veda etmesi büyük bir acı olarak içime oturmuştu. Ailesinin hâlâ Numan’ın başına gelenlerden haberi yoktu. Kim bilir annesi oğlunun ölüm haberini aldığında nasıl da üzülecekti?.. İnsan yakınındaki biri öldüğünde ister istemez kendi ölümünü de düşünmeye başlıyor. Benim de söylediklerim, yazdıklarım, yaptıklarım bir gün bir ölünün ardında kalanlar olacaktı. Aslında hayatın en gerçekçi yanlarından biri de ölümdü ve hepimiz saniye saniye, adım adım ona doğru yaklaşıyorduk.

Ölüm üzerine düşüncelere dalıp derin kuyular içinde dolaşmaya başladığım andan itibaren hayatın asıl gayelerinden birinin de ölümü güzelleştirmek olduğu fikri bir kurtarıcı gibi yardımıma koşardı. Arkamdan beni hatırlayanların tebessüm ettikleri, içten dualar gönderdikleri bir hayat bırakmak istiyordum. Ölümümle birlikte kapanmayan, kıyamet gününe kadar açık kalacak olan bir hesap defteri oluşturmayı düşlüyordum. Bunun için de ölümümü güzelleştirmeliydim. Ölümümü güzelleştirmenin yolu da hayatımı güzelleştirmekten geçiyordu. Birçok kişi hak ve adalet uğrunda ölmeyi kutsasa da ben asıl zor olanın hak ve adaleti gözeterek yaşamak olduğunu düşünüyordum. Asıl zor ve başarılması gereken yaşamaktı; ölmek değil.

Rehberim Peştun Sultan

Ebu Ömer’le konuştuktan sonra Türkiye’ye dönüş yolculuğumda bana rehberlik yapacak olan Sultan’ın kampa gelmesi için çok beklememiştim. Bir gün sonra kampa gelen Sultan yola çıkmak için son hazırlıklarımı yapıp kendisinden haber beklememi söyledi. Uzun boylu, iri gövdeli, hafif sarımsı ve güleç yüzlü biri olan Sultan Afgan-Rus savaşında Ruslara, Keşmir’de de Hintlilere karşı savaşmış eski bir savaşçıydı. 50-55 yaşlarında olan Sultan artık Veziristan-İran sınırı arasında insan kaçakçılığı yapıyordu. Sultan’a yakalanmadan İran sınırına kadar ulaşırsak sınırı nasıl geçeceğimizi, Zahedan şehrine nasıl gireceğimizi sordum. Çünkü bu, çıkacağım yolculukla ilgili en çok merak ettiğim şeylerin başında geliyordu. Sultan önce bir tebessüm etti. Sonra da “Bu tür şeyleri kafana takma. Bu bölgede paran olduktan sonra her türlü engeli aşarsın” dedi. İran askerlerinin rüşvet konusundaki ünü Pakistan askerlerinden hiç de aşağı kalır değildi. İran’da İslam aslında sadece devletin isminin başına gelmiş bir tabelaya dönüşmüştü. O tabelanın altında İslam’a aykırı her şey yapılabiliyor, tabela daha çok İslam’a aykırı şeyleri gizlemek için kullanılıyordu.

Kaleme Alınan Mektuplar

Kamptaki son gecemi daha çok Türkiyeli mücahidlerle sohbet ederek geçiriyordum. Türkiye’ye döneceğimi öğrenen mücahidlerin çoğu hemen bir kenara çekilip mektup yazmaya başlıyordu. Yazılıp önüme konulan mektuplar kısa zamanda bir torbayı dolduracak hale gelmişti. Mektuplar genelde anne-babaya, eş veya nişanlıya yazılan mektuplardan oluşuyordu. Arada çocuklara, küçük yeğenlere yazılan mektuplar da vardı. Bu mektupları alıcılarına ulaştırmak bana son derece insani geldiği için “benim mektubumu da götürür müsün” diyen herkesin teklifini kabul ediyordum. Bana son derece normal gelen bu mektupların Türkiye’ye döndükten sonra başımı belaya sokmak isteyenler tarafından bir koz olarak kullanılacağını nereden bilebilirdim ki… Bu mektuplar delil olarak mahkemeye sunulup ismim mahkeme zabıtlarına “muhabir kimliğini kullanarak mücahidlere yardım eden gazeteci” olarak geçmişti. Her ne kadar hâkim bu iddiayı delil ve mesnetsiz bulup atılı suçun doğruyu yansıtmadığına karar verse de…

Kabil’de Tekrar Görüşürüz

İstanbul’u çok seviyordum ve nereye gidersem gideyim içimde mutlaka bir İstanbul özlemi olurdu. Özellikle İstanbul’a dönüş günüm yaklaşınca sanki hayatımda ilk defa İstanbul’u görecekmişim gibi heyecanlanırdım. Veziristan’daki son günlerimde de İstanbul hasreti yine içimi doldurmaya başlamıştı. Kampta geçirdiğim son gecenin ardından sabah erken vakitlerde bana rehberlik yapacak olan Sultan kampa gelip birazdan yola çıkacağımızı söyledi. Ben de bunun üzerine son hazırlıklarımı yapıp kamptakilerle vedalaşmaya başladım. Kamptaki mücahidler beni yolcu etmek için bahçede toplanmışlardı. Her birine tek tek, adeta son kez görüşüyormuşuz gibi sımsıkı sarıldım. Çünkü Afganistan’da savaşmak hayat ile ölüm arasındaki o ince çizginin üzerinde yürümeye çalışmak demekti. Genelde de çizginin ölüm tarafı galip geliyordu. Ben “nasipse tekrar görüşürüz” derken Türk mücahidlerden biri “inşallah Kabil’de zafer anında görüşürüz” dedi gülerek. Sonra da “biz tanklar üzerinde Kabil’e girerken sen de bizim haberimizi yapar, fotoğraflarımızı çekersin” diye devam etti. Bu sözler bahçede toplanan diğer mücahidler tarafından da “amin” nidaları ve tebessümlerle desteklendi.

Erbakan’ı Tanıyor musun?

Mücahidlerle vedalaştıktan sonra kampın kapısının önünde bizi bekleyen cipe binip Sultan ve arabayı kullanan arkadaşıyla birlikte yola çıktık. Bir taraftan Sultan’la sohbet ediyor diğer taraftan da Veziristan’a veda edercesine etrafı seyrediyordum. Sultan bir ara bana Erbakan Hoca’yı sordu. Bu kuş uçmaz kervan geçmez dağların başında Veziristanlı bir Peştun’un Erbakan Hoca’dan konu açması bende bambaşka duygular oluşturdu. Sultan Erbakan Hoca’yı çok seviyor, Hoca’nın Afgan-Rus Savaşı esnasında Afgan halkına yaptığı yardımları anlatıyordu. Bu arada benim gözümün önünden de eski Akıncı dergilerindeki Erbakan Hoca ile ünlü Afgan Komutan Hikmetyar’ın bir boks maçında çekilen siyah-beyaz fotoğrafları geçmeye başladı. Bu fotoğrafları ilk kez İmam Hatip Lisesi yıllarımda sık sık evine gidip içlerinde adeta kaybolduğum amcamın kitaplığındaki eski Akıncı dergilerinde görmüştüm. Erbakan Hoca gerçekten de tüm dünya Müslümanlarına mal olmuş, Âlem-i İslam’ın geleceği için Müslümanlara ufuk çizmiş bir liderdi.

Yolun da Bir Kaderi Vardır

Yaklaşık yarım saat kadar yol aldıktan sonra Sultan, şoförden arabayı durdurmasını istedi. Sonra bize kendisini biraz beklememizi söyleyip arabadan inerek gitti. Bir süre şoförle Sultan’ı bekledik. Sultan geri döndüğünde yüzündeki ifadeden dolayı bir şeylerin yolunda gitmediğini fark ettim. Sultan “Yol emniyetli değilmiş. Yakalanma riskimiz yüksek” diyerek söze girdi. “Pakistan askerleri her yeri tutmuşlar” diyerek devam etti. Geri dönüş yolculuğumuz hiç de iyi başlamamıştı. Daha Veziristan’dan çıkmadan kötü haber almıştık. Bir kaçak için yolda asker ve polisin olması yolun emniyetsiz olduğu anlamına geliyordu. Peki o zaman ne yapacaktık? Sultan kampa geri dönmemiz gerektiğini, yolla ilgili gelecek habere göre ancak tekrar yola çıkabileceğimizi belirtti. Kamptakilerle vedalaşıp yola bir kez çıkmışken tekrar geri dönmek canımı sıksa da yapacak bir şey yoktu. Her şeyin bir kaderi olduğu gibi yolun da bir kaderi vardı. Bakalım tekrar yola ne zaman çıkacak ve geri dönüş yolunda nelerle karşılaşacaktık? 

BU YAZIYI BEĞENİN:

Yazar Hakkında

Adem Özköse

1978 Yılında Samsun’un Çarşamba ilçesinde doğdu. Terme Ahmet Köyü Kur’an Kursu’nda hafızlık yaptı ve Çarşamba İmam Hatip Lisesi’nde okudu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nden mezun oldu. Gazeteciliğe 2004 yılında Vakit Gazetesi’nde başladı. Irak, Afganistan, Lübnan, Filistin, Patani, Darfur, Keşmir, Somali, Suriye,Moro gibi dünyanın birçok savaş ve kriz b&ou...

Fikrinizi / Yorumunuzu Bizimle Paylaşın...

Son Manşetler

  • GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

  • Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

  • GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

  • Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

  • GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

  • Kötülüre Karşı Farkındalık Şart

  • GENÇ Dergi Ekim 2024 Sayısı Çıktı!

  • Bazen Etkili Bir Kulüp, Bir Ömrü Işıldatır!

  • GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

  • Çiçeği Erkeklere Kaptırdık

  • GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

  • Güzel Olacağım Derken Ucube Hâle Gelmemek Lazım!

  • GENÇ Dergi Temmuz 2024 Sayısı Çıktı!

  • Renkli Propagandanın Ardında Çok Büyük Dramlar Var

  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
  • 6
  • 7
  • 8
  • 9
  • 10
  • 11
  • 12
  • 13
  • 14
  • Tümü

Benzer Yazılar

Osmanlı`nın Nazlı Budin`i
Osmanlı`nın Nazlı Budin`i
Macaristan`ın fethi önces...
Özgürlüğe Adanmış Hayatlar
Özgürlüğe Adanmış Hayatlar
Bugün eğer Güney Afrika`d...
Güney Afrika`da Ebubekir Efendi`nin İzinde
Güney Afrika`da Ebubekir Efendi`nin İzinde
Cape Town`da geçirdiğim g...
Buhara`da Türk Olmak ve Özbeklerin İstanbul Sevgisi
Buhara`da Türk Olmak ve Özbeklerin İstanbul Sevgisi
Bu şehirdeki hiçbir anı k...

Genç Dergisi 194. Sayı

POPÜLER YAZILAR

  • Son Eklenen
  • Çok Okunan
  • Haber Merkezi

Bizlere Mescid-i Aksa`nın da Özgürlüğünü Göster Rabbim!

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

Mü`min Firasetine Her Zamankinden Daha Çok Muhtacız

Kötülere Karşı Farkındalık Şart

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

Genç Dergi Mayıs Sayısı Çıktı! 8431483

Bagamoyo Afrika... 4919311

Kasım Sayımız Çıktı! 3498326

Hangi Filmi Neden İzleyelim? (Özel Çalışma) 1187777

Bkz: Doğu Türkistan 480267

En Güzel Cuma Hediyeleri! 287616

10 Soruda Sen Kimsin? 276122

31.12.2024

GENÇ Dergi Ocak 2025 Sayısı Çıktı!

01.12.2024

GENÇ Dergi Aralık 2024 Sayısı Çıktı!

01.11.2024

GENÇ Dergi Kasım 2024 Sayısı Çıktı!

02.10.2024

GENÇ Dergi EKİM 2024 Sayısı Çıktı!

01.09.2024

GENÇ Dergi Eylül 2024 Sayısı Çıktı!

31.07.2024

GENÇ Dergi Ağustos 2024 Sayısı Çıktı!

20.06.2024

Dertle Yüzleşince Dertler Yüzleşince

Tüm Videolar

Video GENÇ

En Önemli Yetenek: Sunum!
Takip Edin

GENÇ Twitter Akışı

@gencdergi kullanıcısından Tweetler
TÜM FOTOĞRAFLAR

FOTOĞRAF GALERİSİ

  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
  • Uganda - Afrika 2015
TÜM YAZILAR

GENÇ BİLİM

  • Yazmak Üzerine Bir Swot Analiz
    İnsanlığın tekâmül süreci...
  • Adâb-ı Muâşeret Hastalıkları ve Edebî İyilik Hâli
    Âdâb-ı muâşeret hastalıkl...

GENÇ FACEBOOK AKIŞI

Genç Dergi

İLETİŞİM

Reklam
ABONE OL!
Künye
Yazarlar
İletişim

GENÇ'ten

GENÇ'e Yazı Gönder
Yazı Atölyesi
Fotoğraf Atölyesi
Psikolojik Danışman
Ödüllü Test










GENÇ Bilişim © 2006 - 2025 . Tüm Hakları Mahfuzdur.
  • Twitter
  • Facebook
  • RSS