Müslümanların hiçbir şeyi beceremediğini kafamızı kıra kıra bize öğretmeye çalıştılar yıllarca. Oysa o kadar harika adamlar var ki Müslümanlar arasında…
Okulda sıkılmayan birini bulabilir miyiz? Sanırım bulamayız. Okullardan sıkılıyoruz çünkü orada bizi çok tutuyorlar. Okullar çok tutucu. Milyonlarca çocuğu, genci okulda tutuyorlar. Bırakmadılar bir türlü.
“Bırakın çocuğu” diyeceğim seküler sistemin işleticilerine, dedirtmiyorlar. Dedirtmedikleri gibi kızlarımıza da göz koydular; “bırakın kızı” diyecek olsak façamızı alacakmış gibi hareketler çekiyorlar.
Zorunlu eğitim, öğretmenlerin takıntıları, idarecilerin kuralları... Okul tam bir felaket… Servis arkadaşların sinir bozucu. Şehirlerde çoğumuz okula yürüyerek gidemiyor bile. Sınıfındakilerin ise yüzde 85’inin bir şey öğrenmeye karşı bir isteği yok!
Böyle bir ortamda zamanla senin de içindeki bütün isteğin, idealizmin kaçıyor ne yazık ki... İçinden hiç bir şey yapmak gelmiyor. Kafa dengi kaliteli gençler de yok denecek kadar az zaten. Böyle böyle iyi, nitelikli, hayırlı birçok işten el çekmek zorunda kalıyor insan. Birçok kaliteli, nitelikli, efendi arkadaşı okul yollarında kaybettik. Kimisi daha ilkokulda kayboldu, kimisi doktora yaparken... Kimisi “benden adam olmaz” diye kayboldu, kimisi “benden daha iyisi yoktur” diye diye...
Okullar hayattan sıkılmış insan kaynıyor. Gençlerin çoğunluğu, liseli, üniversiteli kendilerine öğrenci denilen gençler okul dışında kendilerine eğlence arıyor. Dervişin eğlencesi tevhid olur diyeceğim de; okullarda tevhid-i tedrisat dışında tevhide dair güzel şeyler bulmak zor!
Sistem hâlâ tarihi ile değerleri ile, kitapları ile barışamadı. Eğitim sisteminin tuttuğu yol öyle ufuksuz bir yol ki, büyük bir medeniyetin yolcularını taşıyabilecek güce sahip değil sistem.
Bu acı durumu erken fark eden kendisine bir çıkış yolu arıyor. Ama bu arayış içindekilerin oranı ne yazık ki çok düşük. Belki yüzde 1 belki yüzde 2. Bu yüzden kardeşim, okulun kafalarımıza ördüğü daraltıcı zindanlardan, seküler, laik dar açılardan bir an evvel sıyrılmalıyız.
Alimi, arifi, şairi, kitabı, hikmeti arayan olmalıyız.
Şöyle biraz okuldan dışarı doğru açıldığında güzel kardeşim; bir kısım dindar çevreye yakın gibi duran dernekler, STK’lar göreceksin. İlim, irfan, erdem, nitelikli arkadaşları buralarda bulacağın zannına kapılacaksın. Hüsnüzandır bu! Senin hüsnüzannın. O derneklerde sen ne zaman kitap açalım desen onlar kitaptan kaçacak. Sen ne zaman bir alimi ziyaret edelim desen onlar maç yapalım diyecek. Sen ne zaman camiye gidelim desen onlar dershanecilik yapalım diyecek..
Oralarda fazla oyalanma güzel kardeşim. İlim, ahlak, ümmet merakının peşinde ol! Hikmet pınarlarından beslenmekten sıkılmayanların peşlerinde koş.
Hiçbir yere gidemiyorsan interneti aç; oyalanmamasını bilirsen türlü türlü derslere, sohbetlere, alimlere, filozoflara, yazarlara, şairlere oradan ulaşabilirsin. Benim tavsiyem sanalda kalmakla yetinme. Bulunduğun şehirde mutlaka ilim aşığı birilerini bul; onlardan istifade etmeye çalış.
İki kafa dengi arkadaşını bul; anlaş onlarla; güzel bir kitap seçin; haftada bir bir araya gelerek o kitabı bitirmeye çalışın. Ama hadis kitabı olur ama tefsir olur, ama şiir olur ama tarih kitabı olur. Kitabınızı okurken birbirinizle müzakerede bulunmayı da ihmal etmeyin. Sizin hayırlı bir iş yaptığınızı görenler size özensin. Kitabınızı öyle iki hafta okuyup ardından bitmeden halkası dağılanlardan olmamaya dikkat edin.
Tabii okullar felaket dedik ama bu okulunda da Müslümana yakışır işler yapmamalısın anlamına gelmez! Okuldaki arkadaşlarının Müslümanca çalışmalara daha fazla ihtiyacı var. Okulda da olsa birlikte namaz kılmayı ihmal etmemek lazım. Selamlaşmayı ihmal etmemek lazım.
Müslümanların hiçbir şeyi beceremediğini kafamızı kıra kıra bize öğretmeye çalıştılar yıllarca. Oysa o kadar harika adamlar var ki Müslümanlar arasında… Yeter ki sen şu okuldan fırsat bulup bir şeyler yapmayı kafana koy!