Geçtiğimiz ay yapay zekâ ülkemizdeki birçok insana “Merhaba” dedi. Apple şirketinin akıllı telefonu için sunduğu güncellemenin ardından “Siri” adlı sanal asistan Türkçe konuşmaya başladı. Siri’nin söylenenleri algılaması ve verdiği cevaplar birçok kişiyi şaşırttı. Ne de olsa yapay zekâ ilk kez bu kadar bize yakın oluyor.
Yapay zekânın amacı çok basit: kendi kendine öğrenebilme yeteneği olan ürünler çıkarmak. Bu sayede insanların hayatını kolaylaştırmak. Elbette bu aşamada akla ilk robotlar geliyor. Özellikle filmler aracılığıyla ün kazanan robotlar şimdiden ufak işleri görmek için evlere girmeye başladı bile. Ufak bir temizlik robotundan Mars keşif aracı Curiosity’ye kadar geniş bir yelpazede akıllı robotların üretimi ve geliştirilmesi için projeler geliştiriliyor. Sanal asistanlar da cabası.
Peki, gün gelir de yapay zekâ önü alınmayacak seviyede büyürse? Üretilen robotlar, sanal asistanlar, yapay zekâ yazılımları üst seviyeye ulaşıp insanlara itaat etmezlerse ne olacak? Bu konu araştırmacıların yapay zekâya dair en büyük, belki de tek endişesi. Donanımların performası yükseldikçe, daha güçlü işlemciler üretildikçe yapay zekânın kat be kat büyüyeceği kesin.
17–18 Nisan tarihlerinde gerçekleştirilen Sorumlu Sosyal Medya Seferberliği projesi kapsamında Adana Çalıştayı’nda Beyin Fırtınası yaparken katılımcılardan bu konuyla alakalı bir soru geldi. “Yapay zekâ insanların zekâsını geçebilir mi?”
Neyse ki endişe edecek ciddi bir durum yok. Bilgisayar Mühendisi Yrd. Doç. Dr. Şadi Evren Şeker, soruya cevaben yapay zekânın insan zekâsını geçemeyeceğini belirterek herkesi rahatlattı. Bu durumun olası en büyük nedeni “Asimov Yasaları” denilen ve 1950 yılında ortaya konulan maddeler:
- Bir robot bir insana zarar veremez veya zarar görmesine neden olamaz.
- Bir robot, birinci kurala aykırı olmadığı müddetçe insanların dediklerini yapar.
- İlk iki kurala aykırı olmadığı sürece bir robot kendi varlığını korur.
Bu yasalara göre yapay zekânın önüne belirli bir sınır koyulmuş oluyor. Bir robotun, yani yapay zekâ ürününün insandan öteye geçmesine engel olunuyor.
Bir başka büyük problem de yine Alan Turing tarafından ispatlanan “Halting Problemi.” Bu ispat, bilgisayarların her şeyi yapamayacağını, tüm program girdileri için çözüm üretecek bir algoritmanın olamayacağını ispatlıyor.
En önemlisi de duygular. Yapay zekânın insan zekâsını aşabilmesi için duyguları olması gerekiyor. Zira zekâ saf matematik demek değil. İnsan mantık ve duygularıyla hareket eder, karar verir. Bazı durumlarda içgüdülerimizden yola çıkarak başarıya ulaşmamız yapay zekânın yanından geçemeyeceği bir durum.
Daha insan beyninin çok az bir kısmı anlaşılabilmişken, hatta sindirim sistemimiz boyunca uzanan ikinci bir otonom sinir sisteminin daha yeni yeni keşfedildiği 21’inci yüzyılda yapay zekânın bizlerden öteye geçmesi pek mümkün görünmüyor. Robotlar ilerde belki çok iyi matematik çözebilir, çok hızlı ve atletik olabilirler ama bir annenin yavrusuna merhametle gösterdiği ilgiyi asla gösteremez. Ne de olsa anneye merhameti ve aklı veren Allah, yapay zekâya aklı veren Allah’ın kulları…
Dolayısıyla korkacak bir durum yok, Siri’yle rahatça konuşabilirsiniz. :)