Gaziantep’te doğdu. İmam Hatip Lisesi’ni derece ile bitirdi. NIU’da Davranış Bilimleri okudu. Aynı üniversitede Psikoloji yüksek lisansı yaptı. 2004’ten bu yana yapımcı, yönetmen, sunucu, spiker ve editör olarak medyada yer aldı. TVNET, 24 TV ve TRT Türk’te pek çok yapımı hazırlayıp sundu. Lila ve Mor, Özne Kadın, 24 Dakika, 16 Ajansı, Manşetten öne çıkan programları arasında. Halen TRT Haber Moderatörü olarak hafta içi her gün 12.30’da Konuk Odası programını ekrana taşımaktadır. 2013’te Sultan Fatih Eğitim Kurumları tarafından ‘yılın medya duyarlılığı gösteren haber programcısı’ ödülünü aldı. Çeşitli ulusal ve uluslararası organizasyonları sundu. Pek çok sivil toplum kuruluşunda yöneticilik yaptı. Evli ve Esma, Berin ve Mustafa’nın annesidir.
Evvela kitabınız hayırlı olsun. Bahtı açık olsun diyoruz. Sonrasında sizi sizden dinlemek isteriz…
Öncelikle siyasetin içine doğdum diyebilirim. Bu nedenle çocukluk ve gençlik yıllarımı sosyal bir çevrede geçirdim. 90’lı yıllardı, muhafazakâr camianın çok heyecanlı olduğu, yeni yeni özel radyolarının olduğu zaman dilimi… Üniversite sınavına hazırlanırken bir taraftan da topluma söyleyecek çok sözüm olduğuna inanıyordum. Medyayla buluşmam da bu döneme denk geliyor.
Çeşitli vakıflarda pek çok aktivitenin içinde yer aldım. İHL’yi dereceyle bitirdim ancak malum şartlar dolayısı ile ara vermek zorunda kaldım. Evlilik vesilesiyle İstanbul’a geldim. İki kızım oldu. Onlar 3 ve 5 yaşlarına geldiğinde ben tekrar sosyal hayata geçmek istediğimi hissettim. Bir taraftan üniversitede okuyor diğer taraftan televizyon programı yapıyordum.
Sonrasında psikoloji alanında yüksek lisans yaptım. Bu sırada kadını “özne” olarak gören programlar üzerinde çalıştım. Aynı zamanda kadın STK’larında da bulunuyordum. Sonrasında bir bebeğimiz daha oldu. Onun için bir süre daha ara verdim. Sonrasında TV 24’e başladım. Aslında alanımı da değiştirmiş; gündem ve siyasete odaklanmış oldum. Şu anda da TRT Haber’de “Konuk Odası” programını yapıyorum.
Yeni Türkiye’nin Kadınları kitabınız okuyucusu ile buluştu. Süreçten bahseder misiniz biraz?
Yeni Türkiye’nin Kadınları başlığı aslında az önce bahsettiğim kariyer serüvenimin bir meyvesi. Çünkü kadın alanında çok fazla çalıştım, kafa yordum. Kadın meselesini çok fazla önemsiyorum. Kadının toplumun belkemiği olduğuna inanıyorum. Şimdi ise gündem ve siyaset odaklı yaşıyorum. Dolayısı ile önümde bir “Yeni Türkiye” kavramı var. Ak Parti’nin de kimlik politikalarını çok fazla önemsiyorum. Ötekileştirilmiş kimlikleri ve onların haklarının verilmesini destekliyorum. Dolayısı ile “farklı kimliklerden kadınlar “Yeni Türkiye” kavramına nasıl bakıyorlar, bu kavrama nasıl katkı sağlayabilir?” bu soruların cevaplarını aramaya çalıştım.
Beklediğiniz ilgiyi gördü mü peki kitap? Nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Çok güzel geri dönüşler aldım, ses getirdi. Toplum çok diri, çok uyanık. Uyutulmaya çalışılan bir toplum vardı, şu an gafletten uyanmış bir toplum var.
Röportajları gerçekleştirirken yaşadığınız zorluklar oldu mu, nelerle karşılaştınız?
Çok keyifli röportajlardı, zorluklar yaşamadım. Artık toplumumuzda önyargılar aşılmakta. Farklı kimlikler birbirleri ile bir araya gelmeyi, birbirlerine dokunmayı seviyorlar. Hemen her kimlikten kadın var bu kitapta. Bugüne geldiğimizde birbirimizle konuşmakta sorun yok. 2000 öncesine gidelim; çok sorunlar yaşandı. Biz dindar kadınlar kamuda var olmak için büyük savaşlar verdik. Pek çok “Beyaz Türk” tarafından gazetecilik faaliyetleri esnasında çok defa reddedildik. Bugüne geldiğimizde dindarlar iktidar oldular ama hiçbir zaman rövanşist davranmadılar.
Kitabınızda kendisine “Beyaz Türk” diyen bir isim de dikkat çekiyor zaten…
Bizim bakış açımızda adalet var, “siz bize bunu yaptınız biz de size aynısını yapacağız “ düşüncesinde hiçbir zaman olmadık. Bunu da reddedemezler. Ak Parti iktidar olur olmaz dindarlara odaklanabilirdi, bunu yapmadı, öyle değil mi?
Hatta bu sebepten kendi tabanından eleştiriler de aldı…
Evet, kesinlikle, bununla övünç duyabiliriz. “Muhafazakâr Demokrat” kimliğiyle varlık gösteren bir hükümet ve toplumun her kesimine kucak açtı.
“Yeni Türkiye” kavramı sizce, yaşadığımız şu zamanda ve şu şartlarda ortaya çıkan bir kavram mı gerçekten, ne dersiniz?
Bizler dünya kültürüne çok şey katmış, medeniyet ortaya koymuş bir milletiz. Bunun bilinciyle tarihe ve bugüne bakıp değerlendirmeler yapmamız gerekiyor. Medeniyet ortaya koymuş bir milletin vizyonunda yeni bir medeniyet ortaya koyma iddiası, hedefi ve hayali olmak zorunda. Yeni bir medeniyet hedefimiz var ve bunun için “Yeni Türkiye” argümanı belki de bir adım. Ama şu konjonktürde, şu zaman diliminde bunu başarmak bizim için çok önemli. Eğer bu millet yeni bir tarih yapacaksa öncelikle Yeni Türkiye’yi başarmak zorunda.
Neden bilhassa bu isimler seçildi diye sorsak? Yeni Türkiye’nin Kadınları’ndan olmanın kendine has kriterleri neler sizce?
Benim için önemli olan farklı kimlik ve kategorilerden kendi alanlarında topluma söz söyleyebilecek insanlar olmasıydı. Toplumumuz bu anlamda çok zengin, aslında kitaba kimi eklesem eksik kalacaktı.
Kitabınızda Türkiye’nin fazlasıyla tanıdığı yüzler olduğu gibi “bu da kim acaba? diyebileceğimiz hiç tanınmayan isimler de var. Ayşe Aydın mesela…
Evet, çok önemli bir noktayı vurguluyorsunuz, çok önemli bir nüansı yakalamışsınız. Elitist, jakoben ve üstenci bakış açısıyla bir şey yapmaya çalışmadım. Bizim bakış açımıza göre değerli kadın eşittir kariyer sahibi kadın değil, ailesinde çocuklarını sabırla büyüten ve topluma bir şekilde dokunan kadınlardır. STK’larda gönüllülük faaliyetleri yürüten hanımları çok önemsedim. Bunlar toplumun temel dinamikleri, saygı duyuyorum. O nedenle Yeni Türkiye’nin kadını dendiği zaman yaldızlı isimler düşünülebilirdi fakat özellikle Ayşe Aydın o kitapta var oldu.
Gençlerin rol model algısında bir kısırlaşma gözlemliyoruz. Kitapta yer verdiğiniz isimlerle gençlerdeki bu algıyı zenginleştirme gibi bir düşünceniz var mıydı, neler söylersiniz bu konuda?
Aynen, kesinlikle bu amacı güttük. Ayşe Aydın’ın bu kitapta olmasının sebebi de bu. Günümüzde pek çok şey görsellik üzerinden gidiyor. Ancak bizim mazimize baktığımız zaman asıl değerli işler kendini göstermeden yapılan işler. Bu kitapla bu algıyı kırmak istedim.
Sümeyye Erdoğan’ın samimi ve teferruatlı açıklamalarda bulunması, kitabın adının duyulmasına daha fazla katkı sağladı diyebilir miyiz?
Elbette. Sümeyye Erdoğan çok merak edilen bir kişilik. Ve ilk defa bu kitap için röportaj verdi. Neden bu kitapta yer alıyor derseniz? Şu an Cumhurbaşkanı’nın kızı ama aslında o da Türkiye’nin ötekileştirilmiş isimlerinden.
Sizin dikkatinizi çeken hikâye hangisi oldu peki?
Hepsi etkiledi ama yönetmenlik yapan Elmas Arus, Roman kimliği ile kendisini tanıtmaktan çekinmiyor. Ani İpekkaya, Ermeni kimlik taşıdığı halde Osmanlı kadını olarak niteliyor kendisini mesela.
Muhalif isimler de dikkat çekiyor kitapta…
Desteklense de desteklenmese de Yeni Türkiye gerçeği var ve değişim başladı. Yeni Türkiye inşa edilirken saydığımız tüm kimliklerle beraber bir şeyler koymamız gerekiyor. Mesela Nebahat Yeşil muhalif bir isimdir ancak Yeni Türkiye kavramına yapıcı eleştiriler getiriyor.
Bir tarafta medya dünyasında bulunmak diğer tarafta eş ve anne olmak… İkisi de kendi içerisinde ciddi bir emek ve mesai isteyen iki farklı alan. Nasıl sağlıyorsunuz dengeyi?
Evet, kilit kelime “denge”. Ben şuna inanıyorum; insanoğlu hayatında edindiği roller üzerinden hedef koymak zorunda. Bunun en tepesinde kul olmak gelir. Daha iyi bir kul, anne, eş, iş kadını nasıl olabilirim? Hepimizin edindiği farklı kimlikler, şapkalar var. Bunların arasında öncelik sırası hepimize göre değişir. Benim içinse elbette ki “annelik”. Çocuklarımı kendim büyüttüm. Üç yaşına geldiklerinde onların yuvaya başlamaları ile ben de çalışma imkânı bulmuş oldum. Hayat felsefesi olarak şunu benimsedim; bahsettiğim kimlikler üzerinden hep “daha iyi nasıl olabilirim” diye çaba sarf ettim.
Sırada neler var peki? Yeni projelerinizden bahseder misiniz bizlere?
TV programı devam ediyor. Yazıyı çok sevdim bu yolda devam edeceğim. Bu kadarla yetineyim… :)