Bugün eğer Güney Afrika’da Müslümanlara her kesim tarafından saygı duyuluyorsa, bunda İmam Abdullah Harun ve arkadaşlarının bir zamanlar hak ve adaletin yanında saf tutmalarının büyük payı vardır. Çünkü hak ve adaletin yanında saf tutmak kısa vadede sıkıntı ve bedellere neden olsa da uzun vadede mutlaka kazandırır. Ayrıca haksızlık ve adaletsizliklere neden olanlar nasıl suçluysa haksızlık ve adaletsizliklere karşı sessiz kalanlar da bu suçun ortaklarıdır.
1918 yılında doğan Nelson Mandela’nın babası Tembu Kabilesi’nin şefiydi ve Mandela belli bir yaşa geldikten sonra kabilenin büyükleri tarafından kendisine “Madiba” lakabı takıldı. Mandela, başarılı bir öğrenci olarak tamamladığı lise eğitimi sonrası hukuk fakültesinde okudu. Üniversite eğitimi bitince Johannesburg şehrinde avukatlık bürosu açan Mandela bu yıllarda Afrika Ulusal Kongresi’ne katıldı ve bu partinin gençlik kollarının kurucu üyesi oldu. Irkçılığa karşı düzenlenen gösterilerde aktif rol alan Mandela bu sırada birçok kez gözaltına alındı.
Başta şiddet karşıtı sivil ve barışçıl bir mücadele yöntemi benimseyen Mandela’nın hayatında 1960 yılında gerçekleşen Sharpeville Katliamı önemli bir dönüm noktası olmuştur. 69 siyahın ırkçı Apartheid rejimine bağlı polisler tarafından vahşice katledildiği olay sonrası Mandela arkadaşlarıyla birlikte silahlı mücadele kararı aldı. Afrika Ulusal Kongresi’nin yeraltı yapılanması olan “Umkhonto we Sizwe“ örgütünü kuran Mandela ve arkadaşları ırkçı yönetime karşı eylemlere başladılar. Bu eylemler nedeniyle aranan Mandela 1962’de polisler tarafından yakalanarak tutuklandı. Yargılandığı mahkeme sonucu Güney Afrika’daki yönetimi yıkmaya teşebbüsten ömür boyu hapse mahkûm edildiğinde Mandela 46 yaşındaydı. Cezasının 18 yılını Robben Adası’ndaki hücresinde, 9 yılını da Pollsmoor Hapishanesi’nde çekti.
Mandela, hapisteyken Güney Afrika’daki direniş de son bulmadı ve hapiste olmasına rağmen direnişin sembolü olarak öne çıkmaya devam etti. Özgürlük yolunda binlerce siyah can verirken bir o kadarı da tutsak oldu. Cezaevinde 27. yılını geçirdiği 1990’da Mandela’nın özgürlüğü için artık dünyanın dört bir yanında kampanyalar yürütülüyordu. Yazarların, sanatçıların, siyasilerin ve geniş halk kitlelerinin bu kampanyalara verdikleri destek sonucunda Mandela aynı yıl özgürlüğüne kavuştu. Cezaevinden çıktıktan sonra; “Beni özgürlüğe kavuşturacak kapıdan geçerken, öfkeyi ve nefreti geride bırakmazsam hapiste kalmaya devam edeceğimi biliyordum. Yıkıp parçalamak kolaydır. Asıl kahramanlar barışan ve inşa edenlerdir.” diyen Mandela yaşadığı her türlü zulme rağmen affedici yönü ve barışçıl tavrıyla insanları etkiledi.
1994 yılında Güney Afrika’daki ırkçı Aparthaid rejimi tamamen yıkılırken aynı yıl yapılan seçimlerde Mandela ülkenin ilk siyahi devlet başkanı oldu. Mandela 1999 yılında koltuğunu ekonomiyle başa çıkma konusunda kendisinden daha başarılı olacağına inandığı genç liderlere bıraktı. Bundan sonraki yaşamını AIDS ve yoksullukla mücadele, savaş ve çatışmanın olduğu yerlerde barışın inşası gibi aktivitelerle geçiren Mandela, 2013 yılının 5 Aralık günü uzun ve mücadeleyle geçen bir hayatın ardından dünyaya veda etti.
İmam Abdullah Harun
Güney Afrika’da ırkçılığa karşı verilen mücadelede Müslümanlar da ön saflarda yer almıştır. Başta Ahmet Kathrada olmak üzere Mandela’nın hapishane arkadaşları arasında birçok Müslüman direnişçi bulunurken ırkçı rejime karşı verilen mücadelede yine çok sayıda Müslüman şehit düşmüştür. Bu Müslümanlar arasında biri var ki Güney Afrika’yı, Cape Town’u ve Mandela’yı anlatırken ondan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Cape Town’da dünyaya gelen İmam Abdullah Harun, annesinin o daha bebekken ölmesi üzerine halası tarafından büyütülür. İslami ilimler alanında eğitim görmek için Suudi Arabistan’a giden İmam Abdullah Harun Mekke ve Medine’nin ileri gelen âlimlerinden dersler ................................................................