Suriye’den 3,5 yıl önce Türkiye’ye zor şartlar altında gelen ve geldiği günden bu yana bakabildiği kadar Suriyeli yetimi hanesine dahil eden bir anne bu ay misafirimiz olacak; Hulud Saka. Türkiye’deki mesaisinin tamamını tanıdığı veya tanımadığı Suriyeli mülteciler için kullanan, onlara yardım edebilmek için Türkçe öğrenen Hulud Hanım ile gerçekleştirdiğimiz bu röportaj, bugünlerde yeniden alevlenen Suriyeli mülteci krizini savunanlara ve kalbinde merhametin eksildiği insanlara hediyemiz olsun.
Sizi tanıyarak başlayalım.
3.5 yıl önce Suriye’den Türkiye’ye gelen mültecilerden biriyim. Suriye’de Şam Üniversitesi’nde Edebiyat bölümünde öğretim görevlisiydim. 4 çocuğum var, onların rahatça okuyup eğitim alabilmeleri için 20 yıldır öğretmenlik yapıyorum.
Savaş başladıktan hemen sonra değil, uzun bir süre geçtikten sonra Türkiye’ye geldiniz o halde?
Evet, bizim yaşadığımız savaş sizin buradan gördüğünüz gibi bir savaş değil. İlk önce köylerde başladı ve fitne olarak yayıldı. Ardından silahlanmalar başladı. Eline para geçen herkes silah aldı. Çocuklarımız kimin doğru kimin yanlış olduğunu anlayamadılar. Bir gün Şam Üniversitesi’nin yemekhanesine bomba atıldı, o gün mühendislik fakültesinde okuyan oğlum da oradaydı ve onlarca arkadaşını kaybetti. Eve döndüğünde neye uğradığını şaşırmış vaziyette bir daha o okula gitmek istemediğini, bir sürü arkadaşını kaybettiğini söyledi. İlk önce üç gün yaya şekilde yürüyerek sınıra geldik ve bu oğlumu Türkiye’ye getirdim ve ben geri döndüm. Ardından evimizi basıp çocuklarımızı almak istediler, diğer çocuklarımı da sınırdan geçirerek Türkiye’ye getirdim ve ben yine geri döndüm. En sonunda komşumuzun çocuğunu gözlerimizin önünde ellerini kollarını bağlayarak öldürdüler, işte ben o zaman dayanamaz hale geldim ve ben de Türkiye’ye çocuklarımın yanına ulaştım.
Neden Türkiye’ye gelmek istediniz peki? Lübnan veya diğer komşu ülkeler de Suriyelileri almak için sınır kapılarını zaman zaman açıyorlardı.
Türkiye en başta Müslüman bir ülke. Bize sizden daha iyi ensar olabilecek hiç kimsenin olduğunu düşünmüyoruz.
Türk insanının bunca protesto gösterilerine, bazı adaletsiz kesimlerin bunca isteksizliklerine rağmen böyle mi düşünüyorsunuz?
Evet tabii. Türkiye’de bizim çocuklarımızı güvenle bir arada tutabilmemiz için bize olanak sağladılar. Çocuklarımızı okula gönderebilmemiz için bize imkan verdiler. Bazı hastanelerde bizim için özel çalışan doktorlar tahsis ettiler. Türkiye’de bize yardım eden insanların sayısı, bizi istemeyenlerden çok daha fazla. Bizi kardeş olarak görenler çok daha fazla. Allah sizlerden razı olsun.
Peki gelen çocuklar buraya adapte olabiliyorlar mı?
O çok kolay olmuyor maalesef. Öncelikle dil problemi var zaten, fakat hepsinden önemlisi bunlar acı çekmiş çocuklar. Buraya gelen çocukların büyük çoğunluğunun annesi, babası ya da her ikisi de savaşta vefat etmiş. Bu çocuklar yaşadıkları acılar yüzünden, kendi ülkelerinde bombaların arasından zorla kurtarılarak buraya getirilmeleri yüzünden fazlasıyla psikolojik sorunlar yaşıyorlar. Onların eğitimden önce iç dünyalarını düzeltebilmek için uğraşıyoruz.
Merhametten yoksun bazı insanlar sizleri ülkenizi savaş sebebiyle terk ettiğiniz için suçlu görüyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ortada adil bir savaş olsaydı hepimiz kendi ülkemizde olurduk. Biz evimizde, okulumuzda, sokakta yürürken başımızdan aşağıya bombalar bırakılırken, tüm yaşam alanlarımız bombalarla katledilirken elimizde hiçbir silah olmadan orada durmamızın nesi adil?! Bugün bana bir savaş uçağı verseler ve bunlarla savaş deseler arkama bile bakmadan koşa koşa giderim. Ama uçaklara insan olarak karşılık veremediğimiz bir savaşta öldürülmeyi beklemek hiç de adil değil.
Allah sizlere de bizlere de yardım etsin. Teşekkür ederim röportaj için.
Amin, ben de teşekkür ederim.