Ömer Faruk Özbil
1980 Kırşehir Mucur’da doğdu. İlköğretimini ve İmam Hatip Lisesi öğrenimini Kırşehir’de tamamladı. Ayrıca bu yıllarda Milli Gençlik Vakfı okul başkanlığı görevlerinde bulundu. 2002 yılında Yakın Doğu Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne yerleşti. 2011 yılından beri Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanlığı görevini yürütmektedir. Eğitim alanında yüksek lisansını tamamladı. Evli ve iki çocuk babasıdır.
“Seccadeni al da gel” sloganı ile yola çıkan Anadolu Gençlik Derneği “Sabah Namazında Ayasofya Camii’nde buluşuyoruz” etkinliği ile binlerce insanı sabah namazında bir araya getiriyor. Ayasofya Camii avlusunda gerçekleşen sabah namazı buluşmalarını Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı Salih Turan ile konuştuk.
Sabah namazı buluşmaları nasıl başladı bize buluşmalardan biraz bahsedebilir misiniz?
Sözlerimize başlarken, hesap gününün sahibi, bizi yoktan var edip rızıklandıran ve tüm övgülerin tek sahibi Cenab-ı Allah’a hamd ediyoruz. Sabah namazı buluşmalarının başlamasının asıl sebebi bir farkındalık oluşturmaktı. Kapitalist ve seküler üretim-tüketim ilişkilerinin dayattığı yaşam tarzı ile birlikte insanımız kentlerde toplanmaya başlamıştır. Günde beş defa camide bir araya gelmesi gereken Müslümanlar artık birbirlerini dahi göremez hale gelmiş durumdalar. Müslüman bir toplumda, yaşamın tam merkezinde camii olması gerekir. Camii sadece Müslümanların ibadetlerini yaptığı bir yer değildir. Camiler, toplumun sorunlarının konuşulup istişare edildiği bir yer olması gerekirken; günümüzde camiler sadece vakit namazlarının kılındığı bir yer halini almıştır. Halbuki Efendimiz (s.a.v.) bir devlet başkanı sıfatı ile tüm görüşmelerini mescitte gerçekleştirirdi. Toplumun sorunları mescitte görüşülür ve çözüme bağlanırdı. Bizler de gelinen bu durumun bir Müslüman için zul olduğunu; sabah namazı için özel bir buluşma düzenlemenin de aslımızdan ne kadar uzaklaştığımızın göstergesi olduğunu vurgulamak için bu buluşmaları başlattık. Umuyoruz ki aslımıza geri döneriz.
Neden Ayasofya Camii’ni buluşmaların merkezi olarak belirliyorsunuz?
Ayasofya Camii İstanbul’un İslam şehri oluşunun en kadim nişanesidir. Fatih Sultan Mehmet’in vakfıdır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında İslam coğrafyası neredeyse tamamen işgal edilmiştir. Askeri işgaller bir şekilde son bulurken ekonomik ve kültürel işgaller devam etmiştir. Ayasofya, 1934 yılında hukuksuz bir şekilde Bakanlar Kurulu kararı ile müze haline getirilmiştir. 82 yıldır mahzun bir haldedir. Ayasofya’nın gerçek hükm-ü şahsiyetine kavuşturulması hem Fatih’e bir vefadır, hem de İslam’ın bu coğrafyadaki belirleyiciliğinin bir teminatıdır. Ayasofya’nın cami olarak açılmasını emperyalizmin kültürel işgaline karşı bir direniş olarak görüyoruz. Sabah namazı buluşmalarının odak noktasını Ayasofya yapmadık. Sadece Ayasofya’nın içinde bulunduğu duruma dikkatleri çekmek için her yıl İstanbul’un Fethi yıl dönümünde bu buluşmayı gerçekleştiriyoruz. Tekrar ifade etmek gerekir ki bu buluşmalar aslımıza dönmemizin çalışmasıdır.
Bu buluşmaları hangi bağlamda devam ettirmeyi düşünüyorsunuz?
İnsanımız ve ülkemiz her türlü sömürü ve kültürel işgalden kurtulana dek bu çalışmaları gerçekleştireceğiz. İnanıyoruz ki insanımız aslına dönmenin arzusundadır. Bizler de elimizden gelen gayretle bu çalışmaları sürdüreceğiz.
Bu buluşmalar nasıl bir dirilişe yol açtı ve bu program ile amacınıza ulaştınız mı?
İnsanımızın bu buluşmalara çok fazla ilgisinin olduğunu görüyoruz. Ancak bir işi güzel ve yerinde kılan o işe omuz verenlerin sayısının fazla olması ile değil Allah’ın rızasının olup olmaması ile bilinir. İnsanların cemaatle namaz kılıp kılmamasından ziyade, bir şuur elde edip etmediklerine bakmak gerekir. Bir toplumdaki bütün insanlar cemaatle namaz kılsa; ancak toplumda adalet, sevgi ve kardeşlik tesis edilmemişse hakiki manada bir adım atılmış sayılmaz. Efendimiz’in (s.a.v) Yesrib’i Medine yapmasındaki saik her ne ise insanlarımıza bunu anlatmalıyız.