Gençler İzmir torba’yı bilmeyebilir: Bazı tombalacılar, torbanın içinde ikinci bir bölme yaparak çıkmasını istedikleri pulları oraya koyarlar, böylece istedikleri kişiye kazandırır, istemediklerine kaybettirirler.
1989’da üniversitenin bahçesinde bir grup arkadaşla futbol sohbeti ederken tartışma biraz alevlenmiş ve ben “ligler kurgulanıyor!” diye feryad eylemiş, o zamanın ahval ve şeraiti içerisinde deli muamelesi görmüş idim. Öyle şey mi olurdu? Hem bu nasıl yapılacaktı? Top yuvarlak, saha düzdü.
Halbuki kimse ilk gördüğünde yapılması imkânsızmış gibi görünen illüzyonların aslında ne kadar basit şeyler olduğunu aklına getirmiyordu. 1989’dan yıllar sonra bir gün, okullara öğrenci yerleştirmek için çekilen kurada “İzmir torba” hilesinin uygulandığı ortaya çıkmıştı. (Gençler İzmir torba’yı bilmeyebilir: Bazı tombalacılar, torbanın içinde ikinci bir bölme yaparak çıkmasını istedikleri pulları oraya koyarlar, böylece istedikleri kişiye kazandırır, istemediklerine kaybettirirler.) Öğrenci yerleştirmesi kurasında bu yöntem kim bilir ne zamandan beri uygulanıyordu ama biri suçüstü yakalanıncaya kadar kimse şüphelenmemişti işte.
Futbolda da eskiden bu kadar para yoktu. Dergideki ilk yazımızda bir örnek vermiş, 1970’li yıllarda Türkiye’nin en ünlü futbolcularından birinin sevdiği kızla evlenmesi için şehrin hatırlı isimlerinin araya girmesi gerektiğini anlatmıştık. Çünkü kızın babası futbolcuya kız vermek istemiyordu. Köprünün altından çok sular aktı. Şimdi futbol çok pahalı bir sektör haline geldi ve bu sektörü finanse edebilmek için kaynaklar maksimum derecede kullanılmaya çalışılıyor. Kibirli İngilizlerin asırlık kulüplerini zengin Araplara satmaları çoktan sıradanlaştı. Finans çabaları meşru sınırlar içinde kalmaya devam etse bu belki kabul edilebilir, ancak son zamanlarda bazı kuşkular iyice ayyuka çıktı. Büyük bir kulübün bizzat bahis oynayarak, zayıf bir rakibine sürpriz (!) bir şekilde yenildiği, iyi para kaldırdığı ve o parayla dünya çapında bir futbolcuyu transfer ettiği kulaktan kulağa yayıldı. İşin kötüsü bunu ispatlamanın da, önüne geçmenin de imkânı yok gibi bir şey.
Daha yakın bir zamanda yine ilginç bir hadiseyle karşılaştık. Avrupa kupalarında çekilen kuraların önceden bilindiği söylendi ve sonuçlar sosyal medyada paylaşıldı. Şampiyonlar Ligi çeyrek final kura çekiminde hiçbir ülke kendi ülkesinden bir başka takımla eşleşmezken, favori takımların da yolları kesişmedi nedense. Televizyon yorumcusu-eski hakem Ahmet Çakar, canlı yayında aynı sistemle yapılan bir kura çekiminde aynı kuraları çekiverdi!
Gerçekten bir takım Ali Cengiz oyunları dönüyor mu dönmüyor mu kesin olarak bilmiyoruz. Fakat buna inanmamız için artık haddinden fazla sebep var. Şampiyonlar Ligi’nde mesela Real Madrid-Barcelona-Bayern Münih-M. United-Milan gibi takımların içinde olmadığı bir final kaç kişinin ilgisini çeker, kaç kişi o finali izler, kaç kişi bahis oynar, kaç kişi gazete alır, kaç kişi final maçı için dünyanın öbür ucundan gelirdi? Ama futbolun finanse edilmesi için bunların hepsinin olması gerekiyordu. O halde bu işin bir miktar sarı topun keyfine bırakılmayacağı hiç de uçuk bir fantezi gibi durmuyordu.
Bu böyle gitmez. Futbolu en fazla tehdit eden şey, herhalde sonucun önceden biliniyor ya da birilerinin bildiğinin biliniyor olmasıdır. Hâttâ buna dair bir kuşkunun hâkim olması bile yeter. İşte o zaman yıllardır şişirilip duran balon bir anda söner gider. Futbolun patronlarının bu tehlikeyi görmesi ve gerekeni yapmaları gerekmektedir. Futbolu bir anda paranın esaretinden kurtaramazlar ama bunun için bir yol haritası belirlenmeli ve sağlıklı bir geri dönüş sağlanmalıdır. Yoksa milyarlarca insan yıllardır kandırılıp söğüşlendiğini fark ederse nelerin olabileceğini kimse hesaplayamaz. Sosyal patlamaların olması şart değil, herkes arkasını dönüp gider, cenazeyi kaldıracak dört kişi bile bulunamaz.