Şampiyonluk yarışında oldukları halde pek de taraftarın pek de umutlu olmadığı takımların boş tribünlere oynadığına bakılırsa, daha 40 fırın ekmek yememiz lazım gibi görünüyor.
İspanya’da Osasuna diye bir futbol kulübü var. Avrupa futbolunu biraz yakından takip edenler bilir. Zayıf takımlardan biridir, bir iner bir çıkar. Hatta futbol kültürüne “Ender gelişen Osasuna atakları” diye bir tabir de yerleşmiştir, takımın karakteristiğine istinaden.
Geçenlerde bir baktım, ligin son haftalarının yaklaştığı günlerde bu sezon sahalarında ilk galibiyetlerini almışlar ve tamamen dolu tribünlerle birlikte çocuklar gibi seviniyorlar. Açıklama yapmadan sadece görüntüleri verseler, seyredenler şampiyonluk kutlaması sanırlar.
Galiba biraz durup düşünmek icap ediyor: Futbol literatüründe mizah malzemesi olmuş Osasuna. Bu sene de ligin son sırasında ve küme düşeceği besbelli. Ama tribünler dolu ve sezonun ilk galibiyetine bayram ediyorlar. Türkiye’de böyle bir manzara tahayyül edebiliyor musunuz?
Edemezsiniz. Çünkü Türkiye’de futbol sadece bir “kazanma ve düşmanı yenme” aracıdır. (Evet, düşmanı. Yanlış okumadınız) Bir alt kümeden yükselme mücadelesi veren bir takımın tribünleri dolar, şehri heyecan kaplar, her yer gül iklimi olur. Aynı takım üst lige yükselip de ertesi yıl küme düşme potasına girerse o bayram edenlerin hiçbiri oralı olmaz. Çünkü klasmanlar farklı da olsa birinde kazanmak, diğerinde kaybetmek vardır. Bu marazi durumun bertaraf edilebilmesi, toplumun yenilmişlik duygusundan kurtulmasına ya da o duygudan etkilenmemesine bağlıdır. Kısmen ya da tamamen.
Bu konuda gelişmeler var mı? Bence var. Bakınız, Trabzonspor son resmi şampiyonluğunu 1984’te kazandı. 2011’de tartışmalı bir sezon yaşandı, o tartışmalar halen devam ediyor. Üstelik camiada “Galiba ne olursa olsun şampiyon olmamıza izin vermeyecekler” diye bir düşünce de hâkim oldu. Buna rağmen, içinde bulunduğumuz sezonun ikinci yarısında Trabzon’da ve ülkede tuhaf gelişmeler görüldü.
Trabzonspor’un yeni stadının açılmasıyla birlikte seyirci rekorları kırılmaya başlandı. Bordo-Mavili ekibin bırakın şampiyonluğu, Avrupa kupalarına gitmesi bile pek kolay değildi mevcut duruma göre. Fakat özellikle gurbetteki taraftarları Trabzon’da oynanan maçlar için şehre akın ediyorlardı. Geçen oynanan Beşiktaş maçında il dışından gelenlerin aileleriyle birlikte 100 bin rakamını geçtiği, bu gelenlerin de şehre bir milyon dolar civarında maddi katkı yaptığı şeklinde bir araştırma yayınlandı.
Bu manzara Karadenizlilere özgü fıkralık absürt bir durum mudur yoksa Türkiye’nin sosyolojisinde şu yukarıda tasvir ettiğimiz yenilmişlik duygusunun rehabilitasyonu açısından olumlu bir gelişme midir, şimdilik bir şey söylemek zor.
Şampiyonluk yarışında oldukları halde pek de taraftarın pek de umutlu olmadığı takımların boş tribünlere oynadığına bakılırsa, daha 40 fırın ekmek yememiz lazım gibi görünüyor.