GENÇ, yeni dönemde abonelerine 365 Sahabe Ölçüsü adlı kitabı hediye edecek. Mehmet Köprülü ile hediye kitabımız hakkında konuştuk:
Niye 365 Sahâbe Ölçüsü?
Sahâbe, tarihin gördüğü en fedakâr, en merhametli, en kahraman ve en güzel insanlardır. Onların üstünlüğü ve erişilmezliği şuradadır ki Allah Teâlâ bu insan topluluğundan razı olduğunu daha onların sağlığında iken ifade etmiş ve onların da kendisinden razı olduğunu belirterek o seçilmişlerin adını ve rızasını kendi adı ve rızası ile yan yana zikretmiştir. Allah’ın bütün insanlar içerisinde razı olduğu iki kafileden birisi sahâbeler, diğeri ise onlara güzellikle tâbi olanlardır. Sahâbe olmak artık imkân dâhilinde değildir. Ama onlara güzellikle tabi olmak mümkündür. Onlara tâbî olmanın yolu önce onları sevmek ve anlamaktan, bunun yolu da bilmekten geçer. Bilmeden anlayamaz, anlamadan sevemeyiz. 365 Sahabe Ölçüsü bu yüzden kaleme alındı.
365 ölçü bir fikir verecek ama sahâbe denince siz ne dersiniz?
Fetih Sûresi 29. ayet sahâbeyi bize ana çizgileri ile tarif ediyor. Orada beş özellikten bahsediliyor:
1. Onlar Rasûlulullah Efendimizle beraber olabilmeyi başarabilmiş mümtaz insanlardır.
2. Kâfire karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler.
3. Kamuda ya da özelde görünürlükleri Allah’a kulluktur.
4. Hayattaki yegâne gayeleri kendilerini yaratan Rablerinin memnuniyetidir.
5. Duruşları inananları haşyetle karışık bir sürûra, inanmayanları ise öfkeye sürükler.
Kitapla buluşacak okuyucularımıza özel bir tavsiyeniz olur mu?
Sahâbeyi ve yaşadıkları dönemi tanımak, Allah’ın rızasının nerede olduğunu anlama yolundaki ilk adımdır. Hakikatimizin sırları bu dönemde yaşayanların hayatlarında saklıdır. O yüzden hangi sahneler bizi vuruyor, hangileri gönlümüzü titretiyor, buna dikkat kesilmeliyiz, çünkü bu anlarda önümüze bir masa kurulmakta, ruhumuzu saran, idrakimizi sarsan ve zihnimize oturan tablolarla örülü o teşrih masasında kendimizi tanımaktayız. Okuduğumuz kendi hikâyemiz, şaşırdığımız kendi gerçeğimiz, özlem duyduğumuz kendi ufkumuzdur. Ben bu anlamda kitabımızın kendi hakikatimize ulaşma yolunda bir kapı açmasını niyaz ediyorum, çünkü biz dünyaya başka bir şey için değil onlar gibi yaşamak, onların ölçüleri ile hayatımıza çekidüzen vermek için geldik.
Kitaptan
Gizli şehvetten korkarlardı
Ebû’d-Derdâ radıyallâhu anh şöyle buyurmuştur: “Ey insanlar! Sizler için, sizi gaflete düşürecek, nimetteki gizli şehvetten korkuyorum. Bu da tıka-basa yeyip karnınızı doyurduğunuz hâlde ilimce aç olduğunuz zamandır. En hayırlınız, arkadaşına ‘Gel ölmeden önce oruç tutalım’, en kötünüz de arkadaşlarına ‘Gelin, ölmeden önce yeyip içelim ve eğlenelim’ diyen kişidir.”
Basiret ve firasetle bakarlardı
Hz. Enes radıyallâhu anh, kendi rivâyetine göre; Hz.Osman radıyallâhu anh’a giderken yolda bir kadının güzelliğinden etkilenmişti. Onu gören Hz. Osman radıyallâhu anh: “Ey Enes! Gözlerinde zinâ izleri olduğu hâlde buraya giriyorsun” dedi. Bu söz karşısında şaşıran Enes radıyallâhu anh, hayret içinde: “Allah’ın Rasûlü’nden sonra da mı vahiy geliyor?” diye sorunca, Hz. Osman radıyallâhu anh: “Hayır, bu basîret ve doğru bir firâsettir” cevabını verdi.
Dünyanın anlamını iyi kavramışlardı
Bir kişi Hz. Ömer’in yanında dünyayı kötüledi. Ubey b. Kâ’b ona şöyle müdahale etti: “Sen dünyanın ne olduğunu biliyor musun? O bizi âhirete götürecek bir binek ve bu yolculuktaki azığımızdır. İnsan kıyamet gününde, bu dünyada işlemiş olduğu amellerinden dolayı mükâfatlandırılacaktır.” O kişi Hz. Ömer’e: “Ey Müminlerin Emîri! Yanınızdaki şahıs kimdir?” diye sorunca Hz. Ömer: “Bu, Müslümanların efendisi Ubey b. Kâ’b’dır” cevabını verdi.