
Türkiye henüz böyle şeylere pek alışık değilse bile dünyada adı politik akımlarla anılan, hâttâ özdeşleşen kulüpler de vardır, taraftar grupları da. Fakat herhalde o taraftar grupları, takımları rakipleri karşısında boyuna geri kalırken sokaklarda özgürlük savaşı vermiyorlardır. Veriyorlarsa bile takımlarına karşı vazifelerini ihmal etmiyorlardır. Eden varsa da hata ediyordur.
Türkiye Süper Ligi’nde (o zamanki sponsoru hatırlayamadığımız için ismini eksik yazdık, affola…) 2007-2008 futbol sezonunun bir haftasında Beşiktaş’ın maçında ciddi hakem hataları olmuş, kulüp başkanı da takımlarını ligden çektiklerini, sonraki maçlara PAF takımıyla çıkacaklarını açıkladıktan sonra “Türkiye’de iki takım (Fenerbahçe ve Galatasaray) yaratılmaya çalışılıyor. Maalesef buna bazı Beşiktaşlılar da ayak uyduruyor.” demişti.
Tabii federasyonun bir galibiyete yüzbinlerce euro prim verdiği bir ligde kimse çekilme konusunda ciddi olamazdı, nitekim Beşiktaş yönetimi de derhal bu hatadan döndü. Yalnız başkanın Fenerbahçe ve Galatasaray merkezli iki takımlı sistem kurulmaya çalışıldığı düşüncesi üzerinde durmaya değer bir iddiaydı. Gerçekten de Beşiktaş havuz sisteminin kurulduğu 1996 yılından, sözünü ettiğimiz olayın vuku bulduğu 2007’ye kadar sadece bir kez şampiyon olabilmişti, o da 2003’te. Yani 100. yılında. 2007’den sonra Beşiktaş’ın grafiği sürekli düşen bir trend takip etti. Son durumları da malûm.
Ancak gel gelelim, Beşiktaş haricindeki büyük takımlardan mahalle takımlarına kadar her takımın adıyla sanıyla bilinen taraftar grupları varken, en fazla ön plana çıkan, kamuoyunda ismi en fazla duyulan Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı oldu. Çarşı sadece tribünde görevini yapmadı. Ülke gündeminde hangi mesele varsa ona münasip bir sloganla aynı gündemde yerini aldı. Kimse onlara “Bu işlere niye karışıyorsunuz? Grubun içinde aksi görüşte olanlar da bulunabilir” demedi, bilakis grup cilalandı, parlatıldı durdu. Yazının başında anlatmaya çalıştığımız hadisenin gerçekleştiği günlerde Çarşı Grubu bir de desibel rekoru kırdı. Bir Avrupa Kupası maçında İngilizlerin ünlü takımı Liverpool ile karşılaşırken, stada özel ölçüm cihazları yerleştirildi, taraftar bütün gücünü kullandı ve Çarşı grubu Dünya’nın tribünde en fazla sesi çıkaran taraftar kitlesi olarak tarihin altın sayfalarında yerini aldı. Tabii takımlarının Liverpool’a ikinci maçta tarihi bir farkla yenilerek elenmiş olmasının da hiçbir önemi kalmadı (!)
Son haftalarda gündemi fena halde meşgul eden Gezi Parkı olaylarında da Çarşı’nın başrollerde olmasına kimse şaşırmadı. Diğer kulüp taraftarları da formalarıyla gösterilerde yerlerini almışlardı ama onlar hem münferit kalmışlar hem de olayların seyri başka mecralara yönelmeye başlayınca ufaktan çekilmişlerdi. Fakat Çarşı hep ön plandaydı, hep eylemdeydi. Hâlbuki Beşiktaş kulübü aynı günlerde kongre yapmış ve delege katılımı hayli düşük kalmıştı.
Türkiye henüz böyle şeylere pek alışık değilse bile dünyada adı politik akımlarla anılan, hâttâ özdeşleşen kulüpler de vardır, taraftar grupları da. Fakat herhalde o taraftar grupları, takımları rakipleri karşısında boyuna geri kalırken sokaklarda özgürlük savaşı vermiyorlardır. Veriyorlarsa bile takımlarına karşı vazifelerini ihmal etmiyorlardır. Eden varsa da hata ediyordur.
Türkiye’de bir takım toplum mühendisliği çabalarının bir stratejisi olarak üretilen “spora siyaset karışmamalı” mitosu gün gelip yıkılacaktır elbet ve toplumu yönetme sanatı demek olan siyasetle yine toplum hayatında büyük yer tutan futbolun yollarının mutlaka çakıştığı gerçeği fark edilecektir.
O zaman Çarşı da toplumu kurtarayım derken varoluş sebebi olan asırlık kulübün rakipleri karşısında eriyip tükenmesine gerekli ve yeterli tepkiyi gösterir belki. Yoksa yine desibel rekoru kırsalar da kendilerinden başkasının umurunda olmaz.
Çarşı Grubu
Kaynaklarda kuruluş tarihi 1982 olarak geçen ve adını da Beşiktaş Çarşısı’ndan alan grup, homojen bir yapıdan oluşmamakta ve farklı sosyal tabakalardan, kültürel çevrelerden ve etnik kimliklerden, farklı ve hatta çatışan politik ve ideolojik alanlardan insanları bir arada barındıran bir yapıya sahip. Maçları ağırlıklı olarak İnönü Stadı’nda kapalı tribünde izliyorlar, en bilinen sloganları da “Çarşı her şeye karşı!” ve “Evdeki hesap Çarşı’ya uymaz”. En ünlü amigoları da Alen Markaryan.
Muhalif söylemleriyle dikkat çeken Çarşı Grubu, ilginç yapısı nedeniyle yazılı ve görsel medyada başka hiçbir taraftar grubuna nasip olmayan bir ilgiye mazhar olmuş, en çok izlenen ve en çok okunan yayın organlarında konu edilmiştir.
Başta nükleer enerji ve ırkçılık olmak üzere birçok sosyal meselede muhalif tavır koyan Çarşı, ciddi bir anlaşmazlık sonucunda 27 Mayıs 2008 günü varlığını sona erdirme kararı aldı. Ancak 21 Ağustos 2008 tarihinde, yaklaşık 200 kişilik bir taraftar grubu “alem biter, ortam biter, Çarşı bitmez” diyerek Çarşı ve tezahüratlarının devam edeceğini Maçka Parkı’nda duyurdu. Grup halen varlığını sürdürüyor.