İngiliz ve Fransızlar, Sultan Abdülaziz’i ülkelerinde ağırlamak için kıyasıya bir rekabete girdiler. Her iki ülkenin büyükelçileri de Sultan’ı ülkelerine davet eden kraliyet mektuplarını arz etmek üzere Bab-ı Hümayun’da sıra bekliyorlar. Eğer Sultan, davetleri kabul ederse; bu, imparatorluk tarihinde bir ilk olacak ve Sultan Abdülaziz; cihad haricinde bir sebeple ülke sınırları dışına çıkan ilk Osmanlı padişahı unvanını alacak.
ir Osmanlı Sultanı’nı misafir olarak ağırlayan ilk yabancı ülke unvanını kapmak isteyen İngiliz ve Fransızlar arasında; kıyasıya bir rekabet sürüyor. Bu amaçla diplomaside o bildik İngiliz kurnazlığını sergilemek isteyen İstanbul’daki İngiliz konsolosluğu üyeleri, sabah namazını müteakip saray kapısına kamp kurarak, ilk sırayı kapmayı denemelerine rağmen; sonuç tam bir hüsran oldu. Namazın ardından koşarak saray kapısına gelen diplomatik görevliler, Fransız Büyükelçiliği çalışanlarını; battaniye ve içi sıcak çay dolu mataralarla saray gişelerinde sıra beklerken buldular. Gişelerin açılmasıyla birlikte; bizzat Fransa İmparatoru III. Napoleon tarafından yazılan davet mektubunu, Osmanlı İmparatoru’na iletmek isteyen Fransız Büyükelçisi İngilizlerden önce saraya giriş yaparak mektubu, Sultan’a iletme imkanı bulurken, İngiliz sefareti çalışanlarının hayal kırıklığı ve ezikliği yüzlerinden okunuyordu.
Mektubu Osmanlı Sultan’ına sunulmak üzere Başmabeynci’ye arz eden Fransız elçisinin, çok heyecanlı olduğu, heyecen ve korkudan boncuk boncuk terlemekte olduğu olduğu gözlemlendi. Büyükelçi Kont Bourrée’in, heyecandan kekeleyerek: “Sultan hazretlerini bütün Paris ve bütün Fransa, samimi bir heyecanla beklemektedir” diyebildiği de kaydedildi. Başmabeynci’nin ise kendisine sadece: “Efendimize arzederiz.” şeklinde kısa bir cevap verdiği öğrenildi. Osmanlı Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden edinilen bilgiye göre söz konusu metnin içeriği özetle şöyle: “Osmanlı Sultanı Abdülaziz Han Hazretlerini Paris’te görmek ve ağırlamakla büyük şeref duyacağımızı, Temmuz 1867 başlarında açılacak “Exposition” Büyük Paris Fuarını teşriflerinizi, bu hususta vaki emir ve arzularının İstanbul sefarethanesi ne ulaştırılmasını, yüksek takdirlerinize, daimi saygılarımızla arz ederiz... (Fransa İmparatoru Napoleon III)”
Fransızların ardından Kraliçe Victoria tarafından kaleme alınan ve “Yeryüzü Müslümanlarının Halifesi”ni Londra’da ağırlama isteğini belirten İngiliz davet mektubu da saraya ulaştı.
Ancak söz konusu davetlere icabet konusunda kararsız olan Abdülaziz Han’ın bu konuda din ve devlet büyükleriyle istişare etmek lüzumunu hissettiği öğrenildi. Bu amaçla düzenlenen istişare toplantısının detayları şöyle gelişti: İlk sözü alan Şeyhülislam şunları söyledi: “Cihâd-ı fisebilillah ve sefer-i hümâyûnlar (padişâhın katıldığı harpler) dışında hiçbir Osmanlı padişahı payitahtı terk eylememiştir.” Daha konuşmasının başındayken sözü Şeyhülislam’dan alan Sadrazam ise şöyle konuştu: “Bu seyahat dahi cihâd niyetiyle yapılırsa; İndallah ve inşâallah, cihad sayılır... Zira günümüzde diplomasi (siyâset) yoluyla; birçok zaferler kazanılmaktadır.” Dışişleri Bakanı ise bu konudaki görüşlerini şöyle arz etti: “Rus Çarı, Fransızları iğfâle (kandırmaya) çalışır. Tâ ki birlikte, bize karşı cenk edeler... Efendimizin Paris’i teşrifleri; devletimizi büyük bir beliyyeden (Rus-Fransız ittifakından) kurtarabilir.”
Sultan Abdülaziz’in yapılan istişareyi kâfi bularak, “Seyahat tafsilatıyla, Sadâret Makamı meşgûl olalar!” şeklinde ferman buyurarak, toplantıyı terk ettiği öğrenildi.