Futbol, bizim bildiğimiz şekliyle 19. asrın sonlarında oynanmaya başladı. Bildiğimiz şekliyle dediysek hayli farklılıklar vardı tabiî, sonradan zamanın değişen ve gelişen şartlarına göre bir sürü kural kondu, mevcut kurallar değiştirildi. Mesela ilk milli maç 30 Kasım 1872’de İngiltere ile İskoçya arasında oynandı, sınırları belli olmayan bir sahada… Okuduklarımıza göre takımların biri 1-1-8, diğeri de 2-2-6 oynamış ama müsabaka 0-0 bitmiş… O maça kadar da futbolcular arasında pas vermek diye bir şey yokmuş, topu alan kaptırana kadar rakip kaleye gitmeye çalışıyormuş. İlk kez o maçta İskoçlar topu kendi aralarında dolaştırınca İngilizler pas diye bir şey olduğunu idrak etmişler ve onlar da uygulamaya başlamışlar.
İlerleyen yıllarda bu spor dalı iyice popüler hale gelince doğal olarak kurallar konmaya başlanmış. Sahanın ve kalelerin eni boyu, topun ağırlığı vesaire belirlenmiş. 20. asırda zamanın ve olayların akışı hızlandıkça, yeni yeni kurallar da lazım olmuş. Bu kurallar da kolay konmamış, bazılarında büyük tartışmalar çıkmış. Örneğin bugün olmaması tahayyül bile edilemeyecek penaltı kuralı tartışılırken, “bir İngiliz centilmeni hiç gole giden bir futbolcuyu düşürür mü, böyle bir şey nasıl düşünülebilir?” bile denmiş.
Bizim şahsen hatırladığımız ilk dönemler 1970’lerin ortalarına kadar gider. O günlerden bu yana futbol kurallarında çok sayıda diyemesek de bazı ciddi değişiklikler oldu. Bunların içinde en önemlisi kaleciye pas uygulaması. Gençler hatırlamazlar tabii, bu kurala kadar oyunun normal süresinin önemli bir bölümü kaleciyle son adamın arasında paslaşmalarla geçerdi. Kaleci topu önündeki takım arkadaşına verir, o tekrar kaleciye gönderir, kaleci topu eline alır, önüne bırakır, ceza alanı içinde bir iki tur atar, sonra tekrar eline alıp degaj yapar ya da bir başka takım arkadaşına gönderirdi. Bu (kısır) döngü maçın sonuna kadar devam etse kimse bir şey diyemezdi. 1982 Dünya Kupası’nda İtalya kalecisi Dino Zoff işin cılkını çıkarıp bir de takım şampiyon olunca FİFA kapıya dayanan tıkanıklığı gördü ve kural değişikliğine gitti.
Yalnız bu hastalık zorlu çıktı. Kaleciye pas kuralı, 1990’daki kâbus gibi Dünya Kupası finallerinden sonra tadil edilmek zorunda kalındı. O günden sonra da çok ciddi bir kural değişikliği olmadı, futbol tıkanma tehlikesini atlattı. Ancak teknolojinin baş döndürücü bir hızla gelişmesine, futboldaki gelişmeler de ayak uydurunca hakemlerin işi son derece zorlaştı. En güzel Dünya Kupası finalleri denen 1970 finallerini kısa görüntülerle dahi izleme şansınız olursa, futbolun o zaman ne kadar “rahat” bir oyun olduğunu rahatlıkla anlayabilirsiniz. Bir futbolcu topu alıp gidiyor korner bayrağının oraya, karşısında bir tek rakip… Karşılıklı saniyelerce bakışıyorlar, ne gelen var ne de giden… Şimdi öyle bir görüntüye şahit olmak mümkün mü? Anında rakip takımın yarısı adamın tepesine biner.
Futbol bu kadar hızlanıp takibi zorlaşınca, paralel olarak gelişen teknolojinin de futbola girmesi gündeme geldi. Artık maçlar sayısız kamerayla takip ediliyor, tartışmalı bir pozisyon stadyumlardaki dev ekranlarda anında görüntüleniyor, bu görüntülerin hakem kararlarına yardımcı olması tartışılıyordu. Ancak futbolun patronları bu görüşe sürekli direniyorlardı. Futbol, büyük ölçüde tartışmaya ve yorumlamaya açık bir oyun olduğu için bu kadar seviliyordu onlara göre. Mesela bazı branşlarda olduğu gibi oyunun durdurulup, kritik kararların bilgisayar yardımıyla alınması halinde cazibesini büyük ölçüde kaybedecekti.
Boya ticareti yapan bir arkadaşım, imalat ne kadar gelişmiş bir teknolojiyle yapılıyor olursa olsun, boyanın renginin tutup tutmadığına son aşamada yine insan gözünün karar verdiğini söylemişti. Sonra teknolojiyi işleten de insandı, hile olacaksa yine olurdu.
Ne olursa olsun, futbola olan ilgi en azından bu düzeyde kalacaksa, işin içine gün geçtikçe daha fazla teknolojinin girmesi bize göre kaçınılmazdır. Şimdi bize uzak gelebilir, ancak penaltısız bir futbol düşünemiyorsak, gelecekte de bilgisayarsız bir futbol düşünemeyebiliriz. Çok değil, 15 sene öncesine kadar maçlar bir tek topla oynanıyor, top tribüne kaçtığında gelmesi bekleniyordu. Evet komik. Fakat o zaman normal sayılıyordu işte.