İnsanımız Kudüs konusunda duyarsız değil. Fakat bu demek değildir ki yeterince duyarlı. Zaten İslam toplumu olarak sevgi ve muhabbetimiz yeterli olmadığı için Mescid-i Aksa ve Kudüs işgal altındadır. İnsanımız Kudüs’e ne kadar zaman ayırdığını düşünüp bu sualin cevabını kendi özelinde vermeli.
irasımız Derneği, uzun isminizle: Kudüs ve Civarındaki Osmanlı Mirasını Koruma ve Yaşatma Derneği, ne zaman kuruldu ve isminizle ifade ettiğiniz “koruma ve yaşatma” faaliyetini nasıl gerçekleştiriyorsunuz?
Mirasımız Derneği, 2008 Ocak ayında kuruldu. Koruma ve yaşatma faaliyetini iki ana başlıkta değerlendiriyoruz. Bunların başında ve en önemlisi olan manevi korumadır. Bu da bilinçlenmeyle olur. Daha şuurlu, daha bilinçli ruh hâli ile akidemizden bir parça olan Mescid-i Aksa’yı tanıtmak ve korumak zorundayız. İçimizden gelmeyen ve ruhumuzla hissetmediğimiz bir şeye değer vermemiz beklenemez. Bizler dernek olarak her yıl “Mirasımız Tehlikede” adıyla uluslararası düzeyde konferans düzenliyoruz. Gerek Kudüs ve Filistin’den gerek ülkemiz ve İslam dünyasından ilim adamları ve Mescid-i Aksa sevdalılarını bir araya getirip Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın özgürlüğüne kavuşabilmesi için yapabileceklerimizi istişare ediyoruz. Kudüs hassasiyeti olan kardeş Sivil Toplum Kuruluşları ile istişare ediyor, birlikte düzenlediğimiz panel, konferans ve etkinliklerle insanımıza hem Kudüs’ü anlatıyor hem de hafızalarda canlı tutulmasına yardımcı oluyoruz. Maddi koruma dediğimiz husus ise tümü ile Kudüs dediğimiz ve Allah’ın (cc) Kuran-ı Kerim’de “Bereketli topraklar” diye adlandırdığı kutsal alandaki koruma faaliyetleridir. Kudüs, her köşesi buram buram İslam kokan bir şehir. İsrail bu şehrin siluetini değiştirip Yahudi şehri yapmaya gayret ediyor. İslam mimarisini yıkıp veya değiştirip kendi imzalarını vurmak istiyorlar. Bizler Osmanlı ve eserlerinin restorasyonunu yapmak sureti ile kullanılamayan eserleri kullanılır hâle getirirken, yıpranmış ve yıkılmaya yüz tutmuş eserlerin yeniden can bulmasını sağlıyoruz. Elbette işgalci İsrail’in baskıcı tutumu nedeni ile oradaki maddi koruma faaliyetlerinde hayli zorlanıyoruz.
Kudüs’te, İslam ve Osmanlı mirası olarak, Mescid-i Aksa dışında hangi eserler var, bunlarla ilgili çalışmalarınız var mı?
Kudüs’te bulunan tarihi eserlerin yüzde yetmişe yakını Osmanlı devletinden kalmadır. Tarihi eserlerin tamamına yakını da İslam eseridir. Müslümanlar Kudüs’ün yönetimini ele aldıklarında yeni eserler inşa etmişler. Osmanlı ise yaklaşık 400 yılı aşkın idaresi döneminde Kudüs’e sayısız eser bırakmış. Kudüs’ün sokaklarını gezdiğinizde kendinizi İstanbul’un tarihi semtlerinde veya bir Anadolu şehrinde gibi hissediyorsunuz. Çarşılar, medreseler, çeşmeler, tarihi konaklar, imarethaneler, mektepler, cami ve mescidler… Kudüs’ün etrafını çevreleyen ve olası saldırılara karşı siper olan surlar Osmanlı yapımıdır. Osmanlı, kuraklıkla savaşan Kudüs’e su getirmek için 20 km uzunluğunda kanallar yapmış, Süleyman Havuzları adı verilen havuzlarda toplanan sular 20 km’lik kanallardan gelip Kudüs’ün çeşitli semtlerinde çeşmeler vasıtası ile halkın hizmetine sunulmuş. Kudüs’ün kapıları Osmanlı eseridir. Hürrem Sultan’ın yaptırdığı tekkeler ve vakfiyeler yine günümüze kadar ayakta kalan eserlerdir.
İsrail’in Mescid-i Aksa planından bahseder misiniz? Geçmişte, günümüzde ve gelecekte ne gibi planları var?
İşgalci İsrail’in kurucusu David Ben-Gurion “Kudüs’süz İsrail’in bir anlamı yok, tapınaksız bir Kudüs’ün de bir anlamı yok” demiştir. Buradaki tapınaktan kasıt Süleyman Mabedi’dir. Esasında dünya üzerindeki devletler Yahudilerden çok çekti. Kendi başlarına bela olmasın diye Filistin toprakları üzerindeki İsrail işgali ve orada kendi hâkimiyetlerindeki bir İsrail devleti diğer ülkelerin de işine geliyor. Bu sebeple İsrail’in baskı, yıkım, katliam ve diğer çılgınlıklarına yüksek ses çıkartmıyorlar. Bir kısım dini ritüeller icat ederek dünya üzerindeki diğer Yahudileri “ Kudüs’te Mescid-i Aksa’nın altında senin mirasın var, tapınağın var” deyip İsrail’e göçe bir şekilde zorlamış veya teşvik etmişler. Kudüs ve Mecsid-i Aksa’nın biz Müslümanların haklı davası olduğunu bilen İsrail, sanıyor ki; Mescid-i Aksa’yı ve oradaki İslam mirasını ortadan kaldırırlarsa bizler davamızdan vazgeçeceğiz! Böyle bir şey asla mümkün olmaz ve olamaz. Mescid-i Aksa’yı ortadan kaldırdıktan sonraki hayalleri ise yerine Süleyman Mabedi adını verdikleri tapınağı inşa etmek olacak. Bu vesile ile dünyadaki tüm Yahudilerin Kudüs’e geleceklerine inanıyorlar. İsrail resmi kurumlarınca her gün bir yıkım kararı ve yıkım planı çıkartılıyor. Mescid-i Aksa’nın altını tüneller kazmak sureti ile neredeyse tamamen oydular. Temellerdeki taşları kimyasal madde kullanarak eritiyorlar. Bu şekilde ses çıkartmadan işlerini bitiriyorlar. Yahudilerin iddia ettikleri Süleyman Mabedi’nin kalıntıları hikâyesi de henüz daha gerçekleşmedi. 100 yılı aşkın zamandır yaptıkları kazılarda henüz iddia ettikleri kalıntılara ulaşamadılar. Geçtiğimiz aylarda bir İsrailli Arkeolog İsrail Hükümetine seslenmiş ve “Biz şimdiye kadar hiçbir eser bulamadık ve bulamayacağız. Boşuna uğraşıyoruz.” demiştir. Tüm kazı çalışmalarından çıkan eserler Memluklüler, Emeviler ve Osmanlılar dönemine ait. İsrail artık kendi kamuoyunu da ikna edememeye başlıyor.
Türkiye Müslümanlarının Kudüs’e ilgisini yeterli buluyor musunuz?
Kudüs Muhafızı Şeyh Raid Salah “Allah bana Mescid-i Aksa neden işgal altında diye hesap soracak!” diyor. Bizlerin de elbette bu sorumluluğun bilincinde insanlar olmalıyız. İnsanımız Kudüs konusunda duyarsız değil. Fakat bu demek değildir ki yeterince duyarlı. Zaten İslam toplumu olarak sevgi ve muhabbetimiz yeterli olmadığı için Mescid-i Aksa ve Kudüs işgal altındadır. İnsanımız Kudüs’e ne kadar zaman ayırdığını düşünüp bu sualin cevabını kendi özelinde vermeli.
Türk ve İsrail makamlarından bu güne kadar nasıl tepkiler aldınız? Bir engelleme ile karşılaştınız mı?
İsrail oradaki Müslümanların kendi evlerini tamir etmelerine, kendi evlerini yapmalarına müsaade etmiyor. Türlü çeşit kılıflar uydurarak yıldırmaya devam ediyor. Birçok camide Müslümanlar namaz kılamıyor. Bakımsızlık diz boyu. Müslümanlar her türlü yıldırmayla karşı kaşıya. İsrail bizlerin çalışmasını da engelliyor. Lakin İsrail izin vermiyor diye elimiz kolumuz bağlı oturursak Kudüs’ü esaretten kurtarmak hayal olur.
Ya da Türk makamları tarafından teşvik edildiğiniz, çalışmalarınıza destek olunduğunu söyleyebilir miyiz?
Türkiye TİKA (TC. Başbakanlık Türk İşbirliği Koordinasyon Ajansı Başkanlığı) tarafından Kudüs’te ciddi çalışmalar yaptı. Kubbet-us Sahra ve Mescid-i Aksa’da bir kısım yenileme çalışması gerçekleştirdi. Mescid-i Aksa’nın yakınındaki Yusufiye Mezarlığı’nın restorasyonunu gerçekleştirdi. Kubbet-us Sahra’nın yanında bulunan Kubbet-us Silsile’nin çinilerini aslına uygun onarıp restore ettirildi. Evet hükümetin çok ciddi çalışması olmuştur lakin bu çalışmalar Kudüs’ü ve Mescid-i Aksa’yı işgalden kurtarmaya yeterli değildir elbet. Biz Osmanlı torunuyuz ve Türkiye elindeki hukuki gerekçelerle Filistin’deki Osmanlı mirasının uluslararası mercilerce korunmasını talep edebilir.
Bundan sonraki projeleriniz nelerdir? Biraz, devam eden ve ileride gerçekleştirmek istediklerinizden bahseder misiniz?
Peygamber Efendimizin “Mescid-i Aksa’ya gidin ve orada namaz kılın, eğer gidemezseniz kandillerinde yakmak üzere yağ gönderin” buyurmuşlardır. Bizler Mirasımız Derneği olarak Mescid-i Aksa’nın avizelerini komple yeniledik. Işıl ışıl olsun istedik. Yıkılan ve tamir isteyen yerlerin onarılmasına yardımcı olduk.
Daha önce manevi korumadan bahsetmiştik. Hz. Ömer zamanında başlatılan ve daha sonra kesintiye uğrayan bir geleneği canlandırdık. Mescid-i Aksa’nın içinde bugün sayısı 360’ı bulan İlim Halkalarımız var. Farklı yaş gruplarından öğrencilerimiz sabahtan akşama kadar burada Kur’an, Tefsir, Hadis ve İslami alandaki ilimlerle meşgul oluyor, dersler alıyorlar. Bu kişiler Filistin’in yerli halkıdır. Bu insanların tüm ihtiyaçları derneğimiz vasıtası ile karşılanıyor. Hedefimiz bu sayıyı 1500’ün üzerine çıkarmak. Bugüne kadar 10 adet caminin restorasyonunu tamamladık ve halen devam eden restorasyon çalışmalarımız var. Hedefimiz hayata kazandırılmamış yıkılmış ve tahrip edilmiş tek bir cami kalmayana kadar bu çalışmalara devam etmek. Mescid-i Aksa’ya komşu Filistinlilerin yıkılmış ve kullanılamaz durumdaki evlerini de yeniden kullanılır hale getirecek duruma getiriyoruz. Bu çalışmalarımız çerçevesinde 15 evi bitirdik ve çalışmalarımız devam ediyor. Filistin’in diğer şehirlerinden insanları ücretsiz otobüs seferleri ile Kudüs’e taşıyor ve Aksa’yı sahipsiz bırakmıyoruz. Bugüne kadar 3500 sefer düzenledik. Başta Kudüs olmak üzere Filistinlilerin hukuk mücadelesine yardımcı olmak istiyoruz. Bu çerçevede hukukçularla bağlantılı hak arama çalışması girişimimiz var. Ümit ediyoruz ki; bizler çalışmalarımızın samimiyet derecesini artırdığımızda, topyekûn Kudüs’ü bağrımıza bastığımızda ümmet olarak hep birlikte Mescid-i Aksa’da sabah namazlarını kılacağımız günler yakın olacaktır.