
Hocam şu anki şuurunuzla 19-20 yaşınıza dönme imkanınız olsa, nelere daha çok önem verir, hangi şeylerden daha çok uzak dururdunuz?
Yaşım yetmiş, artık epey bir zaman ölüm hazırlıklarına başladım hamdolsun... Üç yüz liraya kefenimi de aldım... Hazırlık için köşeye çekilmek yerine, “halk içinde Hakk’la birlikte olma” yani “halvet der encümen” denilen, “la tülhihim ticaratun ve la bey’un an zikrillah” (Öyle adamlar vardır ki ticaret ve alışveriş onları Allah’ı zikretmekten alıkoymaz. en-Nûr 24/37) kulpuna daha sıkı yapışarak, topluma eskiye göre “rizaen lillah” (Allah rızası için) ilim-irfan yolunda daha çok hizmet vermeye koşuyorum. KIYAMETIM KOPMADAN ÖNCE ELİMDEKI SON FIDANLARI DA DİKMEYE ÇALIŞIYORUM. Yetmiş yılın birikimiyle yirmi yaşıma tayy-i zaman (zamanı aşarak zamanda yolculuk) edebilseydim, önce imanda tahkik elde etmek şartıyla kulluk kaliteme kalite katardım ve şu anki akademisyenlik libasımla kendimi ve talebelerimi hem öğretmen, hem de öğrenci olarak yetiştirirdim.
Yani hem kendimi, hem de etrafımdakileri i’mal eder ma’mul hale getirirdim. Büyük aşkla sevdiğim ABDULKADIR GEYLANI (ks) Hazretleri’nin dediği gibi yapardım: “Sakın mum gibi olma, etrafımı aydınlatacağım diye kendini yana yana tüketme!” Zira Yüce Allah ayette buyurur: “Ete’murune’n-nase bi’l-birri ve tensevne enfusekum.” (Halka iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz yoksa? Bakara, 44) Yani başkalarına iyiliği anlatırken kendim de o iyilikleri yaşar, öznemi inşa eder, “hakikat ve marifetullah”ta tekâmül basamaklarını tırmanmayı bıkmadan usanmadan sürdürürdüm. Kısaca ilmimi irfanımı artırarak aklımı ve kalbimi aynı anda geliştirerek Allah’a kul olurdum... Mevlana Hazretleri’nin dediği gibi, nihai hedef olarak “bende şodem, bende şodem, bende şodem” gerçekleştirmeye çalışırdım: KUL OLDUM, KUL OLDUM, KUL OLDUM, HUUU’YA HU.