Genç gönüllüsü olmak demek; mızrakla Hamza arasına girmeye gönüllü olmak demektir, çünkü ahir zamanda Genç olmak, elde kor ateş tutmaktır… Ötelere çağırıldığını duyup da heybesini omzuna yüklemek ve genç yüreğinde dertlerinle O(cc)`na yönelmektir….
Gece başını yastığa koyduğunda, seni uykudan başka yerlere alıp götüren bir derdin varsa eğer, sen genç gönüllüsüsün. O gün yolda mendil satarken gördüğün çocuğa, ufak bir tebessüm ile dahi olsa yardım edip de bunu yeterli bulamadıysan, yolda gördüğün yaşlı amcanın bastonu sen olduysan, Afrika’nın uçsuz bucaksız çöllerinde, insanların susuzluktan suyun rengini bile unutmalarına karşılık, onlara yardım edeceğin günü sabırsızlıkla bekliyorsan, dahası göz kapakların yer çekimine inat hareketlerle seni bunları düşünmeye itiyorsa; üzülme kardeşçiğim… Sen bir genç gönüllüsüsün…
Genç gönüllüsü olmak demek; demir parmaklıklar ardına saklanmış hayatları görüp de onların sızısını kendi sızın bellemektir. Altı yaşındaki yavrular karşılar insani o cezaevi kapısında… Çünkü kaderlerinde cezaevinde doğmak vardır ve o masum gözlerinden gözyaşı akıtmaya o kadar alışmışlardır ki, gelen her yeni yüze “yine gelin” diyen bakışlarla bakarlar…
Genç gönüllüsü için zaman ve mekanın hiçbir önemi yoktur, çünkü bilir ki; bir genç gönüllüsünün birinci vazifesi “Yaradanını anlatmaktır.” O (cc)’nu anlatacağı yer ister cezaevi olsun, ister bir konferans salonu, hiç fark etmez… Çünkü “zaman bendedir ve mekan bana emanettir.” şuuruyla hareket eder… Gönlü, yüreği alçıdadır genç gönüllüsünün…
Derdiyle dertlendiği insanların sayısı çok olunca, ufacık yüreği bunu kaldıramadığından alçıya alınmıştır. Olsun, buna da şükreder… Alçıda da olsa bir yüreği vardır genç gönüllüsünün, yüreği olmayanlara yani nasibsizlere nisbeten… Henüz kendine ulaşamadan başka insanların gönüllerine ulaşmaya çalışandır o…
Genç gönüllüsü olmak demek; hayatta mum gibi, elif gibi olmak demektir. Elif gibi dik, mum gibi fedakar… Mumu yaktığımızda o bizi aydınlatma pahasına kendinden vazgeçer… Etrafına ışık saçma pahasına, kendini bitirir… Genç gönüllüsü de böyledir; etrafını aydınlatırken başkalarının derdiyle dertlenip kendini bitirir… Bilir, mükafatı ötelerdedir… Bilir, birinin ihtiyacını giderenin, ötelerde ihtiyacı giderilir.
Genç gönüllüsü olmak demek; her şeyden vazgeçip su götürmektir uzaklara… Gidemeyenlerin gözyaşlarını ve dualarını ekmeğine katık etmektir… Giden de gönüldür, gidemeyip dua eden de… Rahatını, başkalarının rahatı için feda etmektir genç gönüllülüğü… Genç gönüllüsü olmak demek; üşüyen ellere eldiven, titreyen boyunlara atkı olmaktır… Örülen atkıların her ilmeğine sevgiyle birlikte besmeleyi ekleyebilmektir… Atkıları alan eller size şükranlarını sunarken, onların gözlerine daha büyük acziyetle teşekkür edebilmektir. Sizi vesile kılan için… Genç gönüllüsü olmak demek; vapura bindiğinizde, size eşlik eden martılara simit atmaktır… Ve genç gönüllüsü olmak demek; mızrakla Hamza arasına girmeye gönüllü olmak demektir, çünkü ahir zamanda Genç olmak, elde kor ateş tutmaktır… Ötelere çağırıldığını duyup da heybesini omzuna yüklemek ve genç yüreğinde dertlerinle O(cc)’na yönelmektir… Yaptığın her işi, ahiret için yapmaktır ve Rabbinin adı için yaşamaktır… Ötelere çalışmak; genç gönüllüsü olmaktır.