
Futbolumuzdaki ahlak sorunu eğitimle düzelir. Mesela son yıllarda şekerin zararlı olduğu o kadar yoğun bir çabayla zihin dünyamıza kazındı ki, bizim iş hanının çaycısı yüzde 80 oranında şekersiz çay sattığını söylüyor şimdi. Bu insanların çoğunun birkaç yıl önce çaylarına bir ya da iki şeker attığını biliyor olmak için hepsini tanıyor olmaya bile gerek yok.
1970’lerin sonlarında, Türkiye 2. Futbol Ligi’nde şöyle bir hadise gerçekleşiyor: İki komşu vilayetin iki komşu ilçesi arasında (yani iki ilçe de bir vilayetin diğer vilayetle sınır ilçesi, bu önemli) bir maç oynanacak. Biri rahat, puana ihtiyacı yok. Diğerinin ise durumu kritik, kümede kalması için galibiyete ihtiyacı var.
Maçtan önce ihtiyacı olmayan tarafın başkanı futbolcularla bir toplantı yapıyor ve “Arkadaşlar, biliyorsunuz komşumuzla oynuyoruz. Yenersek küme düşecekler. Aramız bozulmasın” anlamında bir şeyler söylüyor. Paraların da futbolcuların hesabına yattığını açıklıyor. Sonuç malûm…
Benzer hadiseler Türk Futbolu’nda belki binlerce kez yaşanmıştır, halen de yaşanıyordur. Peki, bu büyük bir ahlaksızlık değil midir? Bana ve birçok kimseye göre öyledir ama Türkiye’de bir referandum yapsak ne sonuç çıkar, doğrusu düşünmek istemiyorum.
Örneğini verdiğimiz hadise ne yazık ki toplumda makul ve mazur karşılanır. “E tabii canım, komşular işte. Ne yapsın yani, küme mi düşürsün? Yazık” filan denir. Yüksek sesle değilse bile mırıldanma modunda… Hâlbuki komşusunun yerine bir başka takım küme düşecektir ve onun akıbeti önemli değildir. Bu nasıl “millet olmak”tır, anlayan beri gelsin. O farklı bir konu, geçelim.
Bu yüzden komşu il ya da ilçeler arasında geçmişte büyük sıkıntılar da yaşanmıştır. Bir vilayetin takımı, komşu vilayetin takımını “rakiplerimizin hepsine bilerek yenildiniz, bizi yendiniz ve küme düşürdünüz” diye suçlamıştır.
Sadece futbolda da karşımıza çıkmaz, mesela okulda yazılı imtihanda siz bir sorunun cevabını biliyorsanız da yanınızda oturan arkadaşınız bilmiyorsa siz ona söylemek zorundasınızdır. Söylemezseniz ayıp(!) etmiş olursunuz. Cemiyetten bile dışlanabilirsiniz.
Mesela, sohbet amaçlı bir toplantıda arkadaşlardan biri iş yeri açmak için yerine getirmek zorunda olduğu yasal prosedürde bir pürüz olduğunu anlatır, hazirunda bulunanların hepsi kendisine değişik değişik illegal yollar tarif eder. Ardından da son derece nezih bir sohbet başlar.
Bu, son derece ağır bir ahlak problemidir ve futbolda olan biten de bu problemin yansımasından, görünür hale gelmesinden başka bir şey değildir. Nasıl çözüm bulunabilir? Ağır yaptırımlar getirilse? Olabilir tabii. Asıl önemlisi, futboldan başlayarak toplumsal bir arınma gerçekleşebilir mi? Yok, o kadar uzun boylu değil. Toplumun eğitimi hangi yollarla oluyorsa o yolları temizlemek ve doğru istikametlere yönlendirmek lazımdır.
Eğitimle olur mu bu işler? İnanın başka hiçbir şeyle olmaz. Son yıllarda şekerin zararlı olduğu o kadar yoğun bir çabayla zihin dünyamıza kazındı ki, bizim iş hanının çaycısı yüzde 80 oranında şekersiz çay sattığını söylüyor şimdi. Bu insanların çoğunun birkaç yıl önce çaylarına bir ya da iki şeker attığını biliyor olmak için hepsini tanıyor olmaya bile gerek yok. Yazının konusu olan ahlak problemi için de bu kadar propaganda yapılsa yeter de artardı. En azından bu ahlaksızlığa bulaşanlar toplum nezdinde mahkum edilirdi, o da zamanla problemin aşılmasına yol açardı.