Her geçen gün Türk ve dünya futbolunun zirvesinde dindar ve Müslüman futbolcu sayısı artıyor. Orta yuvarlaktan soyunma odasına kadar her yerde şükür secdeleri göze çarpıyor. Elmaya armut demekte ısrar edenlere armudun iyisini tavsiye ederiz.
İşte, bu yazıya başladığım an itibariyle Hamit ve Ribery’nin Umre görüntüleri de internete düşmüş bulunuyor. Hamit ve Ribery, Bayern Münih’in iki Müslüman ve klas oyuncusu. Frank Ribery, önce Tunuslu eşi Vahiba’nın yaşantısından etkilenmişti, sonra Kur’an’ı defalarca okudu ve çok etkilendi. Müslüman oldu, Bilal ismini aldı. Sık sık Marsilya’nın güneyindeki bir camiye gitmeye başladı…
Bilal Ribery, yüksek güven ve huzur arayışı sonunda İslamiyet’i bulduğunu söylüyor. Şimdi Fransız milli takımının ve dünyanın yıldız futbolcularından biri. Ribery’nin yükselişinde kendisinin de söylediği gibi İslam’ın büyük bir etkisi var. Hayran kaldığı o “hayat tarzı”nın etkisi... Avrupa her geçen gün Müslüman futbolcuların içeriden ve dışarıdan akınına uğruyor. Bundes Liga’da, La Liga’da, Çizme’de, Premier Lig’den dünya yıldızlarıyla ilgili art arda haberler geliyor: Yoya Toure, Ricardo Kaka, Van Persie, Henry, Kanoute, Anelka… Müslüman oldu, Müslüman oldu, Müslüman oldu… Disiplin ve istikrar abidesi futbolcular. Hamit dedik, o zaten baştan beri Müslüman.
Avrupa’da öyle, Türkiye’de böyle
Avrupa ligleri Müslüman futbolcuların zirveye konuşuna şahit oluyor. Medyanın da bu konuda bir takıntısı yok... Türkiye’de ise bir takım yöneticilerin ve spor medyasının futbolculardaki küçük muhafazakârlaşma temayüllerine bile tahammülü yok. Maalesef... Emre Belözoğlu golden sonra secde yapıyor, neymiş efendim gösteri yapıyormuş, dini futbola alet ediyormuş. Aynı kişiler, Ramazan şahin’in Pekin Olimpiyatları’nda tek altın madalyamızı kazandıktan sonraki secdesini de şaşkınlıkla karşılamıştı. Oysa şaşılacak bir şey yok; futbolcuların birey olarak en coşkulu, sarsıcı anlarını yaşadığı o zamanlarda temel inançlarına yönelik hareketler yapması çok normal. En doyurucu ve sınırsız olana yönelerek sevinç ve şükür beyanında bulunuyorlar. Hristiyan Roneey golden sonra elini nasıl göğe kaldırıyorsa, Müslüman Emre de başını secdeye indiriyor. Ayrıca, futbolcuların inançlarını ve dünya görüşlerini çeşitli organizasyonlarda, programlarda yansıtmalarında da sakınca yok. Avrupa’dan örnek vermeyi çok sevmesek de orada Kanoute’nin cami yaptırması, Yoya Toure’nin Paris’te ayaklanan Mağriplileri desteklemesi, Sissokko’nun “oruçtan vazgeçmek yok” demesi v.s. tepki toplamazken, Türkiye’de Hakan şükür’e Milli Takım kampında cumaya gittiği için söylemediğini bırakmadı Hıncal Uluç v.b. koca adamlar. Konuşan konuşmaya devam ediyor, etsin, Müslüman dindar futbolcuların Türkiye’deki artışı da gözle görülür miktarda. Fıtratımızın ifadesi olan İslami yaşantı elbette bütün işlerimize olumlu yön verecek. Nasıl ki, gece hayatı ve alkol takıntısı birçok futbolcunun sonunu getirdiyse.
Yusuf Şimşek. Ariel Ortega Fenerbahçe’ye geldiğinde Fanatik gazetesi bir manşet atmıştı: “Herkes ona o Yusuf’a hayran!”. Yusuf yürüyerek adam geçebilen bir futbolcu. Ortega’yı bile hayran bırakan tekniğe sahip. Yusuf’un en parlak dönemi maalesef çok kısa sürdü. Nedeni, herkesin bildiği gibi: gece hayatı. Sonra ne oldu, 3 yıl geçti, Yusuf Denizli’de Konya’da oynadı, düşüşler yaşadı, evlendi ve sonra yeniden toparlandı, milli takıma seçildi ve 33 yaşında bu sefer Beşiktaş’a transfer oldu. Bunun gibi birçok örnek var futbol dünyasında. Ama, gece hayatı medyada öyle pek eleştiriye konu olmazken, bazı futbolcuların dindarlığı en ufak bir hatalarında gündeme getiriliyor. Galatasaray mezunu hayat tarzı profesörleri göbeklerini kameraya doğru açarak ahkâm kesiyor.
Namaz da kıldık oruç da tuttuk şampiyon da olduk
Şekil A’da bahsimize konu olan kişi Fatih Altaylı. Fatih Altaylı’nın Hakan Ünsal’la yaşadığı hadiseyi hatırlayalım. Operasyonun adı “Galatasaray’ı tarikatçılardan cemaat mensuplarından temizledim”. Hakan Ünsal diyor ki: “Benim Fatih Altaylı’yla aramın açılması, odamda namaz kılarken kapı aralığından beni başımda takkeyle görmüş olmasıdır, büyük bir olay oldu bu. Galatasaray kulübünde bir oyuncu nasıl başına takke takıp namaz kılarmış. Kendi görmüş ben efendim özel odamda namaz kılarken kafama takke takmışım, ooo bu büyük bir olay oldu. Nasıl olur Galatasaray`da biri namaz kılarken takke takarmış...” Hakan Ünsal istikrar abidesi bir futbolcudur. Yıllarca Galatasaray’ın sol kanadını dinamo gibi çalıştırdı. İstikrarında dindar yaşantısının da etkisi var. Hakan devam ediyor: “Bütün sorun, kafasındaki futbolcu profiline uymuyorduk. Parası var, o zaman mutlaka geceleri dışarı çıkmalı, içkisini içmeli, dışarıda eğlenmesini bilmeli, etrafında güzel kadınlar olmalı... Bu profile uymayan kişilerin sayısı biraz fazla olunca “ne oluyor” diye afalladılar tabi.” Sonuç olarak Hakan Ünsal’ın Galatasaray’dan Fatih Altaylı’ya gelen cevap: “Ne mutlu bana ki, dini yaşayan bir futbolcu olduğum için Galatasaray`dan gönderildim. O zaman da hiç üzülmemiştim, şimdi daha da mutlu oldum. Ne mutlu bana…” Galatasaray takım tarikatçılarla doldu denilen dönemde 4 yıl üst üste şampiyon oldu, UEFA ve Süper Kupa’yı kazandı. Bu da kendini ebedi Galatasaraylı ilan edip de takımı baltalamaktan başka bir iş yapmayan burjuvalara kapak olsun. (Bu arada, çok şükür Fenerbahçe’mizde böyle sorunlar yaşanmamaktadır. :)
Asker Bülent diyor ki…
Ne diyor Asker Bülent? İstanbul’da Laila var, Sivas’ta La ilahe illallah. Nokta. Edirne’den Kars’a yurdumuz bölünmez bir bütündür. Bülent Uygun’un tartışmalara koyduğu nokta da tam yerine oturmuştur. Sivasspor uzun yıllardır görülmemiş bir olay yaşatıyor Türk futboluna. 13 haftadır liderlik koltuğunda oturuyor bir Anadolu takımı. Ligin bitimine 7 hafta kaldı. Sivas’ın çok koşan, saldıran, organize futbolu ve istikrarı herkesi şaşırttı. 12 milyon dolarlık Sivas şampiyonlar Ligi’nde 1 milyar dolarlık kulüplerin karşısına çıkacak. Takımın başındaki isim biliyorsunuz Asker Bülent. İzmir’de “Türk Futbolunda Anadolu Kulüplerinin Yeri” konulu panelde Bülent hoca konuştu: “İstanbul`da Laila var, Sivas`ta ise La ilahe İllallah. Şehirde gece hayatı yok. Futbolcuların alkol satın alabileceği birkaç büfe var, onlarla da iletişim halindeyim. Herhangi bir oyuncum içki aldığında hemen haberim oluyor. Gerekli uyarıyı hemen yapıyorum. İzmir kulüplerinin başarısızlığının nedeni bu kentte gece hayatının çok canlı olması ve gece kulüplerinin çokça bulunmasıdır".
Bülent Uygun’un bu açıklamalarına malum medyanın tepkisini belirtmeye gerek yok. Bülent Hoca halkın içinden bir insan olarak, dürüstçe ilkelerini anlayışını ve başarısını masanın üstüne koyup konuşuyor. Adam konuşuyor ve yapıyor, zorunuza giden ne? Yıllardır Türkiye’de ve dünyada bir sürü örneği olan bir gerçeği dile getiriyor. Haklı mı? Haklı. Gazze katliamından sonra sahanın ortasına Filistin bayrağını da dikti Sivaslı futbolcular. Oh, işte budur!
Futbol bir hayat tarzıdır. Hayatları maçlar ve antrenmanlarla geçiyor futbolcuların. Yedikleri, içtikleri, takıldıkları mekânlar çok önemli. Bilal Ribery, hedefine kilitlendiği yolda yüksek güven ve huzuru ararken İslamiyet’i bulduğunu söylüyordu. İslam’ın sunduğu hayat tarzı isteyen futbolcular için tam bir ilaçtır. Sivasspor sadece içki ve gece hayatı karşıtlığıyla bunun Anadolu’dan yükselen örneğidir. Her geçen gün Türk ve dünya futbolunun zirvesinde dindar ve Müslüman futbolcu sayısı artıyor. Orta yuvarlaktan soyunma odasına kadar her yerde şükür secdeleri göze çarpıyor. Elmaya armut demekte ısrar edenlere armudun iyisini tavsiye ederiz.