Çeçenistan`ı özgürlüğe kavuşturan Cahar Dudayev, 21 Nisan 1996`da bir suikast sonucu şehid edilir. Cahar Dudayev, henüz 15 günlük bebekken annesinin kucağında Sibirya`ya sürgün edilenlerin arasında yer almıştır. Çocukluğu ve orta öğrenim yılları Sibirya`da geçmiştir... 1974 yılında Gagarin Hava Harp Akademisi`ni bitiren Dudayev, 1. sınıf pilot ve mühendis ünvanını kazanmış ve Tümgeneralliğe yükselmiştir. Böylece Sovyet tarihinde Stratejik Hava Kuvvetleri`nde Tümen Komutanı olmayı başaran ilk Müslüman olarak adından bahsettirir. Çeçenistan Devlet Başkanı olmadan önce pek çok konuda Moskova ile ayrı düşmüş, bağımsızlık hareketlerini bastırması istenmiş ancak o aldığı emirleri "yurdunun bağımsızlığı için mücadele eden bir halkın üstüne bomba atmam" diyerek yerine getirmemiştir. Bu itaatsizliği hazmedemeyen Moskova, Dudayev`i ceza olarak askeri birliği ile birlikte Grozni`ye sürgüne göndermiş, 1990 yılının Mayıs ayında görevinden istifa eden Dudayev 1991`de yapılan seçimlerde %85 oranında aldığı oyla Çeçenistan Cumhurbaşkanlığı`na seçilmiştir. Rusya`nın 1994 tarihinde Çeçenistan`a karşı başlattığı işgal ve soykırım hareketine karşı Cahar Dudayev; halkı savaşa çağırmış ve Çeçen halkı, iki yıla yakın bir süre devam eden mücadele sonucu Mayıs 1996`da Çeçenistanı Ruslardan temizlemiştir.
İngiltere`den deli dana hastalığı yayılmaya başladı. Hastalık kısa sürede insanlara da bulaştı ve tüm Avrupa ülkeleri geniş önlemler aldı. Sığır eti tüketimi bir anda minimuma indi. Ülkemizde de hayvancılıkla uğraşan büyük bir kesim iflas ederek mesleği bıraktı. Bugünlerde yaşanan et fiyatlarının yükselişinin temeli deli dana krizine kadar dayandırılabilir.
İlk DVD player piyasaya sürüldü. DVD player piyasaya sürüldü ancak piyasada DVD olmadığı için insanlar DVD playeri aldıklarına pişman oldular. Bu pişmanlık 2000’li yıllara gelindikten sonra yerini keyfe bıraktı.
16 Ocak günü Trabzon`dan Rusya`nın Soçi Limanına sefer yapan Avrasya feribotu, 180 yolcu ve 45 mürettabatı ile birlikte Muhammet Emin Tokcan liderliğindeki 9 Çeçen mücahit tarafından kaçırıldı. Eylem 4 gün devam etti. 11 Mayıs günü Çeçen mücahitler 1994`den beri devam eden Rusya`ya karşı mücadelede Grozni`yi ele geçirdi. Bu resmen Çeçenistan`ın kuruluşu oldu ve Aslan Mashadov Çeçenistan devlet başkanı oldu.
1996 yılı ülkemizce “Dede Efendi yılı” ilan edilmiştir. Lakin ülkemizin en büyük bestakarlarından biri olan Dede Efendi`ye bir yıl atfetmekle yeni yetişen neslin o kısır kelime dağarcığını aşabilmek mümkün olmamış, yıllarca sadece meraklısı tarafından araştırılıp dinlenmiş bu büyük sanatçıyı bir yıl boyunca anmak yetmemiştir. Yeni nesillerin “can-u dilimiz lutf-i şehinşah ile ma`mur” sözleriyle başlayan “Sultaniyegah”ı anlaması şöyle dursun Dede Efendi`nin neden dinlenilmesi gerektiği, şahsiyeti ve hayatı hakkında etraflıca bir bilgisinin olmadığı kesindir. Sadece bir yıl değil bu tür sanatçıların tüm zaman zarfında tanıtılması belki de filmleri çekilerek yeni nesillere anlatılması gerekmektedir.
Cinuçen Tanrıokur 1938 tarihinde, İstanbul`da doğmuştur. Babası Zaferşan Tanrıkorur, oğluna kendi isminin Kazan Türkçesindeki tam karşılığı olan ve galib, muzaffer anlamına gelen Cinuçen ismini koyar. Müzik eğitimine küçük yaşta başlamış. 14 yaşında Ferahnâk makamında oldukça parlak bir sazsemâîsi ile güftesi Fuzûlî`ye ait şevkefzâ makamında bir şarkı bestelemiştir. Batılı anlamda ilk ud metodu ile Türk mûsikîsi üzerine sayısız makalenin yazarı olan ve İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Latince ve az Arapça bilen Tanrıkorur`un bestelediği eserlerin sayısı 500 civarındadır. Bunların içinde kendi terkîbi olan klasik fasıllar; Mevlevî Ayinleri; yeni formlarda eserleri; Günaydınım, Turnalar, Kiralık Konak Film Müziği ve Tarla Dönüşü / Köyde Sabah gibi tanınmış eserleri, na`t, durak, şuğul ve ilahiler, klasik ve yeni formlarda saz müziği eserleri vardır. 28 Haziran 2000`de vefat etmiştir.
İsrail, Nisan 1996`da Güney Lübnan`daki Kana köyünde BM binasına sığınan mültecileri bombalar ve 109 sivil öldürülür 351`i de yaralanır. Dönemin İsrail Başbakanı şimon Perez`in emriyle yapılan katliamda kafaları kopan çocukların oluşturduğu acı manzaralar zihinlerden asla silinmemiştir. Lakin dünya sivillere yönelik bu katliamla allak bullak olup kendine henüz gelememişken on yıl sonra israil 2006 yılında Kana`ya yeniden saldırır. Bu kez 37’si çocuk 60 kişi ölmüş yığınların arasından çıkarılarak kameralara tutulan mavi emzikli bir bebek savaşın acı yüzünün sembolü olarak tarihe geçmiştir. Ufak bir hatırlatma; “Kana” Süryani dilinde “yaşam” demek, Kenan dilinde “şeker kamışı” anlamına geliyor. Ayrıca bu küçük kasaba serin mağaraları ile ünlü. İsa peygamberin ilk mucizelerini burada gerçekleştirdiği, ayrıca İsa peygamberin yahudilerin baskısından dolayı Kana`daki bu mağaralara sığındığı söylenir. Ne diyelim İsrail dünden bu güne yaşama, umuda ve vahiye saldırmaya devam etmektedir.
Sabancı merkezinde çalışan üç DHKP-C militanı, bir suikastle Özdemir Sabancı, Haluk Görgün ve Nilgün Hasefe’yi öldürdü. Bu olaydan sonra yurt dışına çıkan militanlar Belçika`da yakalandı. Hâla iki ülke arasında gerilimlere sebep olmaktalar.
Yunanistan ile Kardak kayalıkları krizi başladı. Sadece birkaç keçinin otladığı kayalıklara çarpan bir Türk şilebinin kurtarılma sorunları iki ülke arasındaki gerilimi had safhaya çıkardı. Ege denizinde ısınan sular halkın da huzurunu kaçırdı.
Susurluk yakınlarında yaşanan trafik kazası devletin karanlık yüzünü ortaya çıkardı. Aynı arabada bir mafya babasına ait suikast silahları, bir milletvekili, eski emniyet müdürü, interpol tarafından aranan bir suçlu birlikte çıktı. Ve arabadaki üç kişi olay yerinde öldü. Olayın sır perdesi hala tam olarak kaldırılabilmiş değil.