
Hakiki Müslümanlar, diğer bütün dinlere karşı büyük bir müsamaha göstermişlerdir. Hıristiyan ve Yahudileri zorla Müslüman yapmak, onların ibadethanelerini tahrip etmek şöyle dursun, aksine onlara yardımda bulunmuşlar ve hatta kiliselerini tamir etmişlerdir.
Müslümanlar arasından Hıristiyanlara fena muamele edenler çıkmamış mıdır? Elbette çıkmış olabilir. Fakat bunlar hem miktarca çok az, hem de nefislerine uyarak hareket eden, dinimizin emirlerini bilmeyen cahillerdir. Nitekim Peygamber Efendimizin bu husustaki şu mektubu çok mânidardır:
Bu yazı, Abdullah oğlu Muhammed’in bütün Hıristiyanlara verdiği sözü belirtmek için yazılmıştır. Şöyle ki; Allâh’û Teâlâ, kendisini rahmet ile müjdelemiş, insanlar üzerindeki emaneti muhafaza etmesini emretmiştir. Muhammed (s.av) bu yazıyı, Müslüman olmayan bütün kimselere verdiği ahdi belgelemek için kaleme aldırdı.
Kim ki, bu ahdin aksine hareket ederse, ister sultan, ister başkası olsun Allâh’û Teâlâ’ya karşı isyan ve İslam dini ile alay etmiş sayılır ve Allâh’û Teâlâ’nın lanetine dûçar olur. Eğer Hıristiyan bir rahip (papaz) veya bir seyyah (turist) bir dağda, bir derede, çöllük bir yerde veya yeşillikte veya alçak yerlerde veya kum içinde ibadet için perhiz yapıyorsa, kendim, dostlarım, arkadaşlarım ve bütün milletimle beraber onlardan her türlü teklifleri kaldırdım. Onlar benim himayem (korumam) altındadır. Ben onların, başka Hıristiyanlarla yaptığımız anlaşmalar gereğince, ödemeye borçlu oldukları bütün vergileri affettim. Haraç vermesinler veya gönüllerinin razı olduğu kadar versinler. Onlara cebretmeyin, zor kullanmayın. Onların dini reislerini makamlarından indirmeyin! Onları ibadet ettikleri yerden çıkartmayın! Bunlardan seyahat edenlere mani olmayın! Bunların manastırlarının, kiliselerinin hiç bir tarafını yıkmayın! Bunların kiliselerinden mal alınıp Müslüman mescitleri için kullanılmasın! Her kim buna riayet etmezse, Allâh’û Teâlâ’nın ve Resûlünün kelamını dinlememiş ve günaha girmiş olur.
Ticaret yapmayan ve ancak ibadet ile meşgul olan kimselerden, her nerede olurlarsa olsunlar, cizye (vergi) almayın! Denizde ve karada, şarkta ve garpta, onların borçlarını ben saklarım. Onlar benim himayem altındadır. Ben onlara eman verdim.
Dağlarda yaşayıp ibadet ile meşgul olanların ekinlerinden haraç, vergi almayın! Ekinlerinden beytül-mal (devlet hazinesi) için hisse çıkartmayın! Çünkü, bunların ziraatı, sırf nafakalarını temin etmek için yapılmakta olup, kâr için değildir. Cihad için adam gerekirse, onlara baş vurmayın! Cizye, varlık vergisi almak gerekirse, ne kadar zengin olurlarsa olsunlar, ne kadar malları ve mülkleri bulunursa bulunsun, yılda on iki dirhemden daha fazla vergi almayın! Onlara zahmet, meşakkat teklif olunmaz. Kendileriyle bir müzakere yapmak gerekirse, ancak merhamet, iyilik ve şefkat ile hareket edilecektir. Onları, daima merhamet ve şefkat kanatları altında himaye ediniz!
Nerede olursa olsun, bir Müslüman erkekle evli olan Hıristiyan kadınlara, fena muamele etmeyin! Onların kendi kiliselerine gidip, kendi dinlerine göre ibadet etmelerine mani olmayın! Her kim, Allâh’û Teâlâ’nın bu emrine itaat etmez ve bunun zıddına hareket ederse, Allâh’û Teâlâ’nın, Peygamberinin emirlerine isyan etmiş sayılacaktır. Bunlara kilise tamirlerinde yardımcı olunacaktır. Bu ahitname (sözleşme) kıyamet gününe kadar devam edecek, dünyanın sonuna kadar değişmeden kalacak ve hiç bir kimse bunun aksine bir harekette bulunamayacaktır.
(Bu ahitname hicretin 2. yılı, Muharrem ayının üçüncü günü, Medine-i Münevvere’de Mescid-i Saadet’te Peygamber Efendimiz tarafından Ali bin Ebi Talib’e yazdırılmıştır. (Mektubun aslı için bk. Feridun Bey, Mecmua-i Münşeâtu’s- salâtîn, c. 1, s. 30)