Aslı Toprak
Tüm griliğin ortasında sevginin gerçekliğini iliklerimize kadar hissediyoruz bu film sayesinde.
Markus Zusak’in 2005’te ilk baskısı yayınlanan İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’da Liesel adındaki bir kız çocuğunun başından geçenleri anlatan romanın beyaz perdeye aktarılmış halidir The Book Thief (Kitap Hırsızı).
2013 yapımı olan film Brian Pencival imzalı. Filmler, İkinci Dünya Savaşı’nı anlatıyorsa ve özellikle Alman-Yahudi merkezliyse genelde aşırı şiddet içerir ve insanlığın yok oluşunu iliklerimize kadar hissederiz. Kitap Hırsızı filmi ise savaşın ortasında geçmesine rağmen şiddet içermeyen, kelimelerin gücünü gösteren bir filmdir diyebiliriz. Tüm griliğin ortasında sevginin gerçekliğini iliklerimize kadar hissediyoruz bu film sayesinde. Hitler’in Almanya’sında Hitler’den nefret eden iki çocuğun gözünden bodrum katlarını, yakılan kitapları, askere giden babaları ve saklanan kaçakları izlemek ve tüm olan biteni saf sevgi ile göğüslemeyi bu çocuklar sayesinde öğrenmek gerçekten izleyenler için büyük bir kazanç olacaktır.
Liesel’in kitaba olan düşkünlüğü, bodrumda sakladıkları hasta gence kitap okuyarak onu iyileştirmeye çalışması ile tavan yapıyor. Evlerdeki tüm kitapları yaktıran Hitler’e ve onun askerlerine meydan okuyor bu küçük kız. Üstelik çaldığı kitaplar, kitapları yasaklayanların kitapları…
Filmin diğer hoş bir tarafı ise olan biteni ölümün dilinden anlatıyor olması. Bu açıdan son sahneler bir Müslüman için “ölümün nasıl büyük uyku, uykunun da nasıl küçük bir ölüm olduğunu” iliklerine kadar hissetmesi açısından manidar. Özellikle bu sahneler üzerinde düşünmek için bile bu güzel film izlenir. En iyi film müziği dalında Oscar’a aday gösterilmiş ama kazanamamıştır.
Ufak bir not, küçük kız çaldığı kitapları geri götürüp yerine koyuyordu. Bu vesile ile çalınan şey kitap da olsa hırsızlığın kabul edilemez olduğunu vurgulayalım.