İlhan Efe
Korkunç bir ejderha şehre saldırır, onun cesur askerlerini öldürür, ve sakinlerini yutmak için yaklaşır. Son anda genç bir kız canavarın karşısına çıkar. Onun hali, masumiyeti, kırılganlığı, adanmışlığı, doğruya olan imanı ejderhayı durdurur. Canavar, kızın kemerini onun boynuna geçirmesine ses çıkarmaz ve sakince uzaklaşır. (Azize Genevieve hikayesi)
İdealist bir kadın olan Rachel Corrie işgal altındaki topraklarda etkinlik gösteren Uluslararası Dayanışma Hareketi adlı grubun gönüllülerinden biriydi. 2003 Martında Gazze’deki mülteci kampında Filistinlilere ait evlerin yıkılmasını protesto ederken, Filistinli bir doktorun evinin yıkılmasına karşı durdu ve bir İsrail buldozerinin altında can verdi.
Kendisi, dinsel bir fanatik değildi. Beyni yıkanmış bir tarikat mensubu hiç değildi ve ideolojik bir saplantısı da yoktu. Ama bir soykırım vardı ve vicdanı kendisini asla rahat bırakmıyordu. Yoksul Filistinlilerin evlerinin yıkılmasına engel olmak için dev buldozerlerin önüne attı kendisini. Amerika`daki rahatını bozup barış savunuculuğu yapmak, İsrail’in insafsız ev yıkma politikasına karşı çıkan bir barış gönüllüsü olarak Filistin`e gelmiş olmasa, televizyonda hergün aşinası olduğumuz sıradan orta sınıf yaşamını sürdürenlerden biri olacaktı. Evet, Rachel Corrie, büyük bahçeli evlerin birinde oturup, geniş asfalt yollarda kocaman arabalar kullanarak `Amerikan tarzı hayat`tan paylanmıştı. Ama o; kalkıp Refah Kampı’nın minicik odalarında en az 8 -10 kişinin uyumaya çalıştığı sefaleti ve çocukların İsrailli askerler tarafından tıpkı tavşan gibi avlandığı dehşete karşı çıkmayı tercih etti. Uluslararası Dayanışma Hareketi’nin gönüllüsü olarak Filistin’de bulunan Rachel; ister İsrailli kaynakların iddia ettiği gibi bir kazaya kurban gitmiş olsun, isterse Filistinlilerin iddia ettiği gibi kasten öldürülmüş olsun; Mart 2003’de dünyaya önemli mesajlar vererek ayrıldı aramızdan.
Annesine yazdığı mektupları okuyanlar bilir, etkilenmemek mümkün değil. Rachel’i okudukça ‘her şeye rağmen insanlık kazanacak’ diye düşündüm. Ve biliyorum ki, Rachel Corrie, senin ve benim için dünya mutlaka cennet olmalı... Henüz 23 yaşındaydı ve elbette bir genç kızın en derin sırlarını, kalbinin en gizli köşelerini açacağı kişisi, annesiydi. Rachel Corrie’nin Filistin’de geçen 7 haftalık hayatı boyunca annesine gönderdiği e-mailler, yeryüzünün en güzel vicdanlarından birisini analiz etme imkânı tanıyor bize. Mektuplarda Corrie, korkularını, rüyalarını, hayallerini, iç çelişkilerini dile getirirken diğer taraftan güzel ve erdemli ermişlerin de hikâyesini yazıyordu. Çünkü insanlık geleneğinin bir parçası olmak ve birçok güzel fresk gibi mükemmellik resminin ana temasını oluşturuyor; ‘ideal insan’ın, kendini adamışlığın; ‘kandan, irinden deryalar geçmeye’ azmetmişliğin en güzel örneklerini ardında bırakarak.
Bir çok mektup yazmış ve her saati her dakikayı dahi önemseyerek annesini haberdar etmesinin yanısıra; Filistin mülteci kampında tanık olduğu korkunç olayları, zavallı kamp sakinlerine reva görülen insanlık dışı muameleleri, seraların ve portakal bahçelerinin sırf intikam olsun diye yerle bir edilişini, aklın ve mantığın kabul etmediği acımasızlığı anlatıyor. Sonra şunları ekliyor satırlarına:
"... konuyu dağıttım. İstediğim, anneme yazıp ona bu kronik ve sinsi soykırıma şahit olduğumu, gerçekten korktuğumu ve insan doğasının iyiliğiyle alakalı inancımı sorgulamakta olduğumu anlatmak istedim. Bu durmalı. Hepimizin yaptığımız herşeyi bırakıp hayatlarımızı bunu durdurmaya adamamızın iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum. Bunu yapmanın çok aşırı bir şey olduğuna inanmıyorum artık. Hâlâ daha Pat Benatar’da dans etmek, erkek arkadaşlar edinmek, çalışma arkadaşlarımla şakalaşmak istiyorum. Fakat aynı zamanda bunun durmasını da istiyorum. Hissettiğim inançsızlık ve dehşet ve dahası hayal kırıklığı. Dünyamızın gerçek hakikatinin bu olduğunu ve bizlerin de onun bir parçası olduğunu görmekten hayal kırıklığına uğramış durumdayım. Bu dünyaya geldiğimde istediğim şey bu değildi asla. İnsanlar bu dünyaya geldiklerinde bunu umarak gelmiyorlar. Sen ve babam bir çocuk sahibi olmaya karar verdiğinizde bunu istemiyordunuz. Capital Gölü’ne bakıp ‘işte büyük dünya bu ve ben onun bir parçası olacağım’ dediğimde bunu kastetmemiştim. Ben içinde hiçbir çaba göstermeksizin müreffeh bir hayat yaşayıp bir soykırımın parçası olduğumun farkına bile varmadan çıkıp gideceğim bir hayata gelmedim."
Kendi sonunu da tahmin eden mektubunu şöyle bitiyor: "Filistin`den döndüğümde uykumda kâbuslar göreceğimi, burada olmadığım için suçluluk duygularıyla kıvranacağımı biliyorum. Bunları daha fazla çalışmaya yönlendirebilirim. Buraya gelmek hayatımda yaptığım en iyi şeylerden biri oldu. Oraya geldiğimde deli saçması şeyler söylersem ya da İsrail ordusu, beyazları vurmama konusundaki ırkçı eğilimlerinden vazgeçip bir şey yaparsa şu yargıya varmakta hiç tereddüt etmeyin: dolaylı olarak desteklediğim ve hükümetimin başlıca sorumlusu olduğu bir soykırımın göbeğindeyim." *
Kızları Rachel’in ölümü üzerine Amerikalı karı-koca Craig ve Cindy Corrie’nin 19 Mart 2003 tarihinde yaptıkları basın açıklamasında; “Kızımız Rachel, Pazar günü Gazze’de Filistinlilere ait bir evin yıkılmasını cesurca önlemeye çalışırken öldü. Kaybımız büyük. Oysa, Rachel’i ezen buldozerin içindeki genç adamın aracını durdurup inmesini ve Rachel’le konuşmasını nasıl da isterdik. Eğer o buldozeri kullanan bunu yapsaydı, gerçekten, güzel bir insanla tanışacaktı.”
"Filistin`den döndüğümde uykumda kâbuslar göreceğimi, burada olmadığım için suçluluk duygularıyla kıvranacağımı biliyorum. Bunları daha fazla çalışmaya yönlendirebilirim. Buraya gelmek hayatımda yaptığım en iyi şeylerden biri oldu. Oraya geldiğimde deli saçması şeyler söylersem ya da İsrail ordusu, beyazları vurmama konusundaki ırkçı eğilimlerinden vazgeçip bir şey yaparsa şu yargıya varmakta hiç tereddüt etmeyin: dolaylı olarak desteklediğim ve hükümetimin başlıca sorumlusu olduğu bir soykırımın göbeğindeyim."
Rachel Corrie, Washington Eyaleti’ne bağlı Olympia Kenti’nde doğdu ve orada büyüdü. Evergreen Devlet Koleji’nde eğitiminin son dönemine gelen Corrie, mezun olduktan sonra yazar ve aktris olmak istiyordu. Son yıllarında arkadaşlığını paylaştığı Peter Bohmer, onu her türlü baskıya ve haksızlığa karşı isyan eden bir insan olarak hatırlıyor.
Oldukça mütevazı ve sorumluluk duygusuyla yüklü bir hayat yaşayan Rachel, Olympia Adalet ve Barış Hareketi’nin de aktif bir üyesiydi. Dünyada adaletin sağlanması için gündemi adalet ve barış olan örgütlerin faaliyetlerinin yetersiz olacağına inanıyor; iş ve işçi gruplarının da barış ve adalet gruplarıyla birlikte çalışabilmesi için projeler geliştiriyordu. İsrail işgaline karşı olan Rachel, herkesin yapabileceği en düşük katkının ‘içten içe hissetmek’ olduğunu düşündüğü bir işgal karşıtı kampanyaya katılmak kararı alırken; Evergreen’de Arapça çalışıyordu. ABD’nin Irak operasyonu başladığında İsrail’in özellikle Gazze Şeridi’nde büyük katliamlara kalkışabileceğinden endişe ediyordu ve bunu durdurmanın tek yolunun bölgeye uluslararası gözlemciler yollamak olduğunu düşünüyordu. 20 Ocak’ta Olympia’dan ayrılarak önce Batı Şeria’ya, daha sonra da Gazze Şeridi’ne geçen Rachel bahar döneminde eğitimine devam etmek üzere ülkesine geri dönmeyi planlıyordu.
Henüz 23 yaşındaydı ve ölümünden bugüne 3 yıl geçti. Ünlü İngiliz Aktör Alan Rickman ile İngiliz Guardian gazetesi editörlerinden Katharine Viner “My Name is Rachel Corrie” (Benim Adım Rachel Corrie) adlı bir tiyatro oyunu hazırladılar.
“Benim Adım Rachel Corrie” adlı oyun; Rachel’in Filistin’deki günlüğünden ve anne babası ile arkadaşlarına gönderdiği elektronik posta mesajlarından esinlenerek, genç bir kadının cesaretini ve Rachel’in kimliğinde savaşın veya işgalin eleştirisini yapan bir oyun. ‘Benim Adım Rachel Corrie’ adlı tiyatro oyunu ilk kez Londra’da sahnelendi ve tiyatro izleyicilerinin kullandığı oylarla belirlenen en iyi, yeni tiyatro oyunu olmaya hak kazandı. Sıra oyunun okyanusu aşmasına gelmişti. Oyunun hem yazarlığını yapan Yönetmen Alan Rickman’ın Londra’da yaptığı açıklamada; “Oyunu bu kez New York’ta oynayacağız ve bir anlamda Rachel, ölümünden 3 yıl sonra evine dönecek” dedi.
Gelin görün ki, oyunu sahnelemeye hazırlanan New York Teatre Workshop adlı tiyatro, son dakikalarda geri adım attı. Tiyatro yöneticisi Jim Nicola, kararlarını ilkin teknik gerekçelere dayandırmış ancak başta Guardian Gazetesi olmak üzere İngiliz basınından yükselen tepki üzerine ağız değişikliğine gittiği görüldü. “Oyunu İsrail’deki son derece hassas siyasi ortamı göz önüne alarak ertelediklerini” belirtti. Oyundaki aktörlerden Alan Rickman, yazımına katkıda bulunduğu ve Londra’da yönettiği “Benim Adım Rachel Corrie” adlı oyun New York’lu izleyiciler önüne çıkamayışını “Kaynağı korku olan bir sansürcülük örneği” sayıyor.
Yapılan kısa araştırmada görülecek olan Amerika internet bloglarındaki sayısız konu başlıklarının ve New York’un olduğu kadar dünya tiyatro camiasının da merkezi sayılabilecek olan Broadway’i yakından izleyen yazar ve eleştirmenlerin de iptal kararını genelde kınadıklarına şahit oluyorsunuz. Tüm bu olup bitenlerin yanında yaygın kanaat ise; New York’taki tiyatronun Musevi ağırlıklı izleyici kitlesinin tepkisinden sanatı siyasete kurban ettiği yönünde olduğu gerçeğidir. Nitekim “Benim Adım Rachel Corrie” adlı oyununu önce teknik gerekçelerle sansürleten tiyatro salon sorumlusu Jim Nicola “Hamas’ın Filistin’de iktidara geldiği, İsrail’in ise genel seçimlere hazırlandığı günlerde New York’da sahnelenmek istenmesinin yeni bir çatışma ortamına dönüştürülebilecek ve sanata değil de fraksiyonlara hizmet edecektir. Sıcak zamanların bitmesiyle her sanat eseri gibi “Benim Adım Rachel Corrie” adlı oyun da New York Theatre Workshop adlı sanat merkezimizde New York’luların karşısına mutlaka çıkacak” diyor.New York’un sanat merkezi Broadway’lılar bekleyedursun ABD’nin öteki ucu Seattle kentinde Rachel Corrie’nin hayatını konu alan başka bir oyun “Daughter Courage” (Cesaret Kız) adıyla geçtiğimiz aylarda sahne aldı bile…
Bu haberi, BBC Radyosu haber merkezi, “Doğu Kıyısı’nda girişi engellenen Rachel Corrie, Batı Kıyısı’ndan dönüyor ülkesine...” başlığıyla verdi.
Bu yazı Rachel’in kazayla mı ya da kasten mi öldürüldüğü konusunda hazırlanan bir yazı değil. Eğitimini yarıda bırakmış, yaşıtlarının gençliklerini yaşadıkları bir dönemde Gazze’ye gelen, dini kaygıları olmayan biriydi. Liberal bir çevrede yetişmiş olan Rachel, sadece insan oldukları için Filistinliler adına hayatını tehlikeye atmıştı. Rachel’dan iki hafta önce de bir Filistinli hamile kadın İsrail buldozeri tarafından yıkılan bir duvarın altında kalarak, yine ondan birkaç gün önce de 65 yaşında bir kadın yıkılan evinin altında can vermişlerdi.
Cesur ve asil kızlar hala bizimle. Onlar Vietnam’a asker taşıyan ABD asker trenlerini durdurdular, 1968’de Prag’da ve 1991’de Moskova’da Rus tanklarını durdurdular. Fransız, Rus, Amerikalı ve Alman tank ve tren sürücüleri iyi bilir, bir canavar bile bir genç kız yavaşça yoluna çıktığı zaman durur. Bu hepimizin tabii olduğu bir tabiat kanunudur.