Bu ay Ayşe Büşra Aydemir’in bir fotoğrafını değerlendiriyoruz. Fotoğraf için teşekür ediyoruz.
Peribacaları gibi doğal mekanlar fotoğrafçılar için büyük zenginlikler sunan özel alanlardır. Yüzyıllar içinde oluşmuş, genelde birbirine benzeyen ama özelde çok farklı özellikleri olan tabiat harikalarıdır. Gidip görenler bilir, aynı alan içinde bile farklı özellikleri bir arada görmek mümkün. Zaten bu bakımdan herkesin ilgisini çekmekteler. Çünkü her yerde olmayan özel bir mekan burası. Hatta dünyada bile, görsellik ve çeşitlilik bakımından eşi olmayan bir güzellik.
Ayşe hanımın peribacaları fotoğrafı da bu bakımdan hemen dikkat çekecek bir fotoğraf. Fotoğraf ilk bakışta hemen ilgi uyandırıyor. Işık ve netlik bakımından da oldukça iyi çekilmiş bir kare. Gökyüzünün maviliği ve geçiş tonları da oldukça etkileyici. Işığın yanal açıdan gelmesi ve peribacalarının gölgelerinin net şekilde görünmesi de bir derinlik katmış. Ayrıca gökyüzü ve yeryüzünün oran olarak seçimi de oldukça yerinde. Çünkü ana konumuz peribacaları olduğuna göre onun üçte iki oranında kareye girmesi zaten gerekli. Fotoğrafın yüksek bir yerden çekilmesi de konuyu daha iyi anlatması bakımından iyi bir seçim. Böylece peribacalarının şekilsel özelliklerini daha iyi görme imkanımız sağlanmış.
Peki fotoğrafın eksik veya fazla tarafları neler?
İlk başta bu kadar doğal, bu kadar özgün, bu kadar insan eli değmemiş mekanları çekerken, bu doğallığı bozacak hiçbir fazlalık kareye girmemeli. Fotoğrafımızda karenin sol tarafında akıp giden yol ve sonundaki otobüs fotoğrafın genel doğallığını bozan unsurlar. Belki yol bir yere kadar kabul edilebilir bir ayrıntı olabilir. Ama o bile bu kare için fazlalık. Çünkü siyah yapısı ve beyaz şeritleriyle ciddi bir leke oluşturuyor.
İkinci eksik nokta ise komposizyon olarak daha seçici davranmamız gerekiyor. Bu fotoğrafımıza peribacaları çok daha yoğun olarak girmeliydi. Sol taraftaki yol ve sol altta büyük bir alan kaplayan düz boşluk peribacalarının olması gereken görkemini engelliyor. Fotoğraf makinamazın zoom özelliği varsa yaklaştırarak daha seçici bir kadraj seçimi yapmalıyız.
Bir diğer konu ise ışığın oldukça sert olduğu bir zamanda fotoğraf çekilmiş. Gerçi bu fotoğrafın kışın çekilmesiyle alakalı bir durum. Aralık, ocak ve şubat aylarında çekilen fotoğraflarda bu tür sertlikler olabiliyor. Eğer bu kare bahar aylarından sonra çekilseydi çok daha yumuşak ışıklı bir fotoğraf çekme şansımız olurdu. Hatta gün içinde bile çok farklı tonlarda ışık etkilerini görebilirdik. Bu sayede peribacalarının hem yüzeyinde hem de gölgelerindeki ayrıntılar çok daha iyi görünürdü. Ama kışın maalesef bu mümkün olmuyor.
Manzara ve doğa fotoğraflarında dikkat etmeniz gereken önemli bir nokta da; insanların göremediği bakış açılarını fotoğraflara yansıtmaktır. Örneğin görsel açıdan hoş bir manzara ile karşılaştıysanız, hemen deklanşöre basıp fotoğrafını çektiğiniz zaman güzel fotoğraf çekmiş olmazsınız. Zira, sizden önce belki de yüzlerce kişi aynı noktadan geçerken manzaradan etkilenmiş ve o bölgeyi fotoğraflamıştır. Bu da birbirine benzeyen bir çok fotoğrafın çekilmesine ve o konunun, tabiri caizse eskimesine neden olur. Bunu engellemek için, daha önce kimsenin görmediği açılardan manzaraları fotoğraflamaya gayret göstermemiz gerekir. Burada da belki farklı yerlerden fotoğraf çekilebilse çok daha etkileyici kareler yakalamak mümkün olurdu. Aynı yerin farklı fotoğraflarını izleyerek ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz. Bakış açınızı değiştirmeniz ile resminize ne kadar hareket ve derinlik sağladığınızı o zaman daha iyi göreceksiniz.