Ebrar Dumlu
İnsan, dünyaya hayran kalır. Hâlbuki dünya manzaraları velîlere göre; gaflet uykusundaki kısa bir ândan, rüyadan ibarettir. İnsan dünyanın şehvetinden, aldatıcı renklerinden öyle sarhoş olur ki gördüğü nehri coşuyor, duyduğu kuşu sevinç ile ötüyor sanır. Aslında bu canlar, insanların gafletten göremediği manzarayı bilmekle nasiplendikleri için onların aşkından yakınır, âh eder.
Dünyanın türlü güzelliği ve nimeti, sonu gelmeyen serüvenin kısa gösterimidir. Hayat okyanusundan elindeki bardağına su doldurmaya çalışan hırslı kişinin gözden kaçırdığı bir şey vardır, elindeki bardağı kırıktır. Su, doldurduğu yerden nihayetinde tekrar özüne akar. Benim gördüğüm, bana ait olduğunu sandığım yine benden değildir. Ben de bir su damlasıyım, okyanusun kendisiyim. Doymak bilmediğim ve nefsime söz geçiremediğim için kendimin içinde bulunduğu damlalara meydan okurum. Suyu sudan ayırmak ne mümkündür. İlim, ilime tâbidir. Güzellik güzelliğe hayrandır. Bizi hayrete düşüren, hayrete düşmüş olandır. Aşkın yolu uzundur, tek aşkı arar, tek aşkı buldurur. Bütün gerçekler bir sırra işaret eder. Bir olan sırdır, sır olan birdir.
Bütün insanlığın bir araya gelip tek bir insana sunamayacağı şerefi ve nimeti bir olan, Rahman olan, rahim olan bütün insanlığa sunmuştur. Dünya nimetlerini bir tasa sığdırmak mümkün olsaydı, buna rağmen insanın tatmin olması zor olurdu. Nefes alıp verdiğimiz âlem bedeni, nefisi doyurur. Rûhun nefesi, dünya nimetlerinin de aşkından yandığı bir ile, rahim olan ile hayat bulur. Günlerini geçirmekte, zamanını akıtmakta olan kişi; akrep ile yelkovanı parmaklarınla durdurmak pek tabî mümkündür. Günü erteleyebilir misin kaderden, güneşin doğuşunu bir dakika ileri, yıldızları bir metre geri alabilir misin? Ne mümkün. Hayali dahi, insan ilminin zerresini ateşe verir. Akıl kül olur. O hâlde bitkilerin, insanların, deryaların, ömürlerin, vakitlerin ve bulutların sahibi olanın, sana verdiği ömrü sen başka şeylere verme.
Hayatta teselli bulduğumuz manzaraların canlısı ve cansızı, İlâhi olanın yaradılış amacından çıkmadığı için güzeldir. Deniz renginden sıkılmaz, güneş sıcağından yakınmaz, çiçekler böceklerinden tiksinmez. İnsanlar da en az diğer yaratılmışlar kadar irâde sahibidir. Kırık bardağı ellerinde ısrarla tutarak ne diye kana bulanırsın. Bak kendine, bak içinde bulunduğun deryâya. Okyanusun ortasında bir su damlasısın ve sonsuz olana kafa tutuyorsun. Âh insan. Sonsuz olan sensin. Bırak taşıma hevesini, saklama isteğini. Senin olanı sen kimden kaçırıyorsun… Senin için yaratılmış bunca şey için neden heves edip gönlüne yük oluyorsun. Koşmaktan yorulduğun yolların çıkmazı yine kendin değil misin? Yolcu da sensin, yolculuk da sensin, yol da sensin.
Aşk, kendini bilmekle başlar. Aşk, kendini seyrettiğinde rastladığın güzellikleri tanımakla başlar. İnsan olunca aşk bilinir, aşk bilinince insan olunur. Hû!