Yunus Emre Tozal
“İnsanların en hayırlısı, bütün insanlığa en çok faydası olandır.” Hz. Muhammed (sav)
Turgut Cansever, henüz genç bir mimarlık öğrencisiyken, ilahi kitaplarda insanın yeryüzüne indirişinin nasıl anlatıldığını merak ederek önce Tevrat ve İncil’i, ardından Kuran’ı okur. Tevrat ve İncil’e göre ilk insan olarak anlatılan Hz. Adem ve Hz. Havva, şeytanın dürtüsüyle yasak meyveyi yedikten sonra cezalandırılır, cennetten kovulur ve işlediği suçun bir sonucu olarak da bulunduğu konumdan yani cennetten yeryüzüne gönderilirler. Kuran’da Hz. Adem ve Hz. Havva’nın yeryüzüne indirilişiyle ilgili ayetleri okuduğunda ise çok şaşırır Cansever. Çünkü Kuran’a göre Hz. Adem ve Hz. Havva, yasak meyveyi yedikten sonra pişman olurlar ve tövbe ederler. Günahkâr olduklarının bilincindedirler. Allah da affedici ve koruyucu olduğu için tövbelerini kabul ediyor fakat onları çevrenin de farkına varmalarını sağlayarak, cennetten yeryüzüne gönderiyor ve insan çevrenin farkına varan, çevrenin sorumluluğunu yüklenen; çevreyi yeniden şekillendirme ve koruma imkânına eriştiği için de Allah’ın yeryüzündeki halifesi haline dönüşüyor.
Cansever, ilk gençlik yıllarında okuduğu Kuran’da anlatılan ilk insanın hikâyesinden çok etkilenir ve insanın kâinat ile olan ilişkisini, konumunu, bir emanet olarak yüklendiği bu büyük sorumluluk üzerine çokça düşünür ve okumalar yapar. Vardığı sonucu hem bir ilke kabul ederek hayatının felsefesi olarak görür hem de İslam dünyasının bir çıkışı olabileceğini düşünerek dünyaya ilan eder: “İnsanın asıl vazifesi, dünyayı güzelleştirmektir.” Çünkü insan, dünyaya gönderilirken, yaratıcının kendisine yüklediği misyon ve görevle gelmiştir. İnsanın çevrenin sorumluluğunu ve idrakini bir emanet olarak yüklenmesi en büyük görevidir, zira Cansever’e göre bu sorumluluğu yüklenmeyen insanın ve toplumun, dünyayı çirkinleştirme ihtimali vardır. Yaşadığımız hayatta bunun örnekleriyle karşı karşıya değil miyiz? Çevrenin bu kadar kirletilmesi, doğal su kaynaklarının korunmaması, tabiattaki canlıların yaşam alanlarına saygı gösterilmemesi ve hatta gittikçe nesillerinin tükenmeye başlaması sizce de insanın emanet olarak yüklendiği sorumluluğu unuttuğu için değil midir?
İnsan topraktan uzaklaştıkça hem kendisinden hem de çevresinden uzaklaşarak yalnızlaştı ve bunun bir sonucu olarak da emanetini unuttu. Kendisine, çevresine ve kâinata sorumlu olduğunu bilen bir insan, hiç yalan söyleyebilir mi, arkadaşını kırabilir mi, annesinin ve babasının bir dediğini iki eder mi, yere çöp atabilir mi, ağaca zarar verebilir mi? Örnekler çoğaltılabilir elbette ama en nihayetinde insan Allah’ın yeryüzündeki halifesidir, dolayısıyla sorumludur. Korumakla, güzelleştirmekle sorumludur. Aile ilişkisinden arkadaşlarına, yaşadığı çevreden topluma insanın asıl vazifesi güzelleştirmektir. Peki, ama nasıl? Elbette ailemizden başlayarak… Anne ve babamızın sevgisini ve muhabbetini heybemize koyarak yola çıkmalı, onların desteğiyle yaptığımız işi en güzel şekilde yapmalı ve eylemlerimizle, tavır ve davranışlarımızla yakın çevremizden başlayarak insanı ve tabiatı önemseyen, güzelleştirmeye çalışan, yıpranan ilişkileri onaran, çevresindekileri düşünen, tabiatı hem koruyan hem de güzelleştiren örnek bir insan olmaya çalışmalıyız.
Önce kendimize, sonra yakınlarımıza, ardından tüm insanlığa ve son olarak da eşyaya ve tabiata karşı sorumluyuz. Bugün COVID-19 süreci ile birlikte bu sorumluluklarımızın yeniden farkına vardık. Toplumun en küçük yapıtaşı olan ailenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha idrak ettik. Evde geçirdiğimiz korona günlerinden sonra bu anlamda yaşadığımız süreci bir fırsata çevirerek daha önce yapamadığımız güzellikleri yapabilir, inşa edemediğimiz o samimi ve içten ilişkileri tesis edebiliriz. En büyük hazinemizin ailemiz olduğu gerçeğini görebilmeliyiz. Öyle olmasaydı Kuran’da anne baba hakkı üzerinde bu kadar durulur muydu? Yine kardeşlik ve yakınlara bakma üzerinden Kuran, insanı adeta vazifelendiriyor, sorumlu kılıyor. Allah emanetini unutmayanlardan, anne ve babasını razı edenlerden, kardeşlerine ve yakınlarına bakanlardan, kâinatı da koruyup muhafaza eden ve güzelleştirenlerden kılsın cümlemizi.