Çıkardığı pek çok kanunla, başını çektiği bir dizi uygulama ile devletin adeta yeniden şekillenmesinde/kodlanmasında büyük bir rol oynayan Fatih Sultan Mehmet Han; tahta geçen şehzadenin ‘nizam-ı alem için’ kardeşlerini katledebileceğini, fetva makamından onay alarak kanun haline getirir.
İstanbul’u fethi ve geçirdiği muazzam saltanat dönemiyle Türk İslam hükümdarları arasında belki de en müstesna yeri işgal eden Fatih Sultan Mehmet Han, ardında iktisadi ve siyasi olarak çok güçlü bir devlet bırakarak ahirete irtihal eder. İstanbul’u fethinden sonra edindiği yüksek karizmayla beraber, bir bölgesel güç olan devleti cihan devletine dönüştürür. Roma’yı da fethederek dünya üzerinde Müslümanların hakimiyetini tesis etmek isteyen Fatih, tüm bu icraatlarının yanında Osmanlı’ya miras bıraktığı ‘kardeş katli’ kanunuyla da tartışılagelmiştir. Kadim Türk İslam geleneğinde, tahtın hangi varise nasıl geçeceğine dair bir kural teşekkül etmemiş, tahtın yeni sahibi yapacağı çalışmalar neticesinde son tahlilde kaderin sözüne bırakılmıştır. İslamiyet öncesi Türk geleneğinde ise devletin toprakları tüm varisler arasında paylaştırılırken bu durum devletin kolay bir şekilde parçalanmasına ve iktidar savaşlarına sebep oluşturmaktaydı. Fatih ise ‘devlet hükümdarın ve oğullarının malıdır’ anlayışını hakim hale getirir. Yine çıkardığı pek çok kanunla, başını çektiği bir dizi uygulama ile devletin adeta yeniden şekillenmesinde/kodlanmasında büyük bir rol oynayan Fatih Sultan Mehmet Han; tahta geçen şehzadenin ‘nizam-ı alem için’ kardeşlerini katledebileceğini, fetva makamından onay alarak kanun haline getirir.
Kardeş Katli Kanunun İçeriği
Fatih Sultan Mehmet, tarih okumaları yapan, tarihten dersler çıkarmasını bilen bir hükümdardır. Şehzadeler arasında vuku bulacak olan taht kavgalarının sonuçlarını çok iyi bir şekilde tahlil ederek kardeş katlini yasalaştırır. Şehzadeler, babaları hükümdarken payitahta eşit mesafedeki sancaklara lalaları öncülüğünde gönderildi. Burada, bir şehri veya vilayeti yöneterek, tahta çıkmadan evvel adeta staj görerek tecrübe edinirlerdi. Daha önce yaşanan taht kavgaları şehzadelerin isyanları neticesinde devlette büyük bir insan kaybına ve iktisadi sorunlara sebep olmuştur. Ayrıca İslam siyaset nazariyesine göre idarede şerik kabul edilmez. Hakimiyet esastır ve tek bir mercide toplanır. Bu ve çeşitli sebeplerden sonra Fatih Sultan Mehmet, kardeş katlini şu şekilde formüle eder: “Ve her kimesneye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların nizâm-ı âlem içün katl itmek münâsibdir. Ekser ulemâ dahi tecviz etmişlerdir. Anınla âmil olalar.”
Fiili Durum Hukuki Hâle Gelir
Otoritenin tesisi ve devlette ikiliği ortadan kaldırmaya ilişkin kardeş katli meselesi aslında daha evvel yaşanan hadiselerin kanuni bir hale getirilmesinden ibarettir. Osmanlı Devleti’nin kurucusu kabul edilen Osman Gazi, bey tayin edilirken amcası Dündar Bey ile bir dizi sorunlar yaşamış nihayetinde amcasının bertaraf edilmesi neticesinde otorite kabul edilmiştir. Yine I. Kosova Muharebesi’nde şehit olan Murat Hüdavandigar’dan sonra nam-ı diğer Yıldırım Beyazıt tahta çıkar çıkmaz, babasının ölüm haberi ulaştırılmadan Şehzade Yakup, nizam-ı alem için katledilerek tahtta hak iddiasından kaynaklı oluşacak bir saltanat kavgasının önüne geçilmiştir. Yavuz Sultan Selim, tahta geçince ağabeyi Şehzade Korkut’u sancağında bırakır, katletmez. Kardeş kanı dökmek istememektedir. Payitahttan bazı vezirler vasıtasıyla Şehzade Korkut’a, kendisini tahta davet eden mektuplar gönderir. Şehzade Korkut bir anlamda oyuna gelerek mektupları olumlu cevap vererek tahtın kendi hakkı olduğunu iddia eder. Bu hakikatin ortaya çıkmasından sonra Yavuz Sultan Selim, Şehzade Korkut’un üzerine yürür ve onu katleder. Cenazesinde büyük bir üzüntü ile gözyaşı döktüğü, bu hataya düştüğünden ötürü ağabeyine isyan ettiği kaynaklarca belirtilmiştir.
Peder Ne Der Kader Ne Der
Fatih Sultan Mehmet vefat ettiğinde, Şehzade Beyazıt ve Şehzade Cem, tahta varistiler. Beyazıt Amasya’da, Cem ise Karaman’da valilik yapmaktaydı. Otuz dört yaşında olan Beyazıt’ın şehzadelik zamanında kötü alışkanlıklar edindiği, nahif yapısıyla da çevresinin etki altında kaldığı, babası Fatih tarafından bilinmekteydi. Cem ise yirmi üç yaşındaydı ve babası gibi dinamik bir yapıya sahipti. Bir kanunnamede Cem’in adı zikredilerek takdir edilmişti. Beyazıt; savaş yerine barış, ağır vergiler yerine dengeli, mutlak otorite yerine danışmaya dayalı bir tavra sahipti. Cem ise babası gibi otoriter ve keskin bir karakterdeydi. Mutlak manada fetihleri devam ettirme düşüncesindeydi. Fatih’in bu otoriter tavrından rahatsız olan kalabalık bir kitle vardı ve bunların hepsi Beyazıt tarafındaydı. Fatih, vefat edince Veziriazam ve Gedik Ahmet Paşa, açıkça Cem’i destekleyerek tahta davet ederler. Lakin Cem’den çekinen büyük bir bürokratik kitle de vardı. Onlar Cem’e giden elçiyi öldürerek Beyazıt’a haber gönderirler. Nihayetinde büyük bir ortaklık neticesinde Şehzade Beyazıt, tahta çıkar. Cem Sultan ağabeyine “İsyan etmeyeyim lakin Anadolu’yu ben yöneteyim” teklifi sunsa da Sultan II. Beyazıt pederlerinin koyduğu kaideyi ileri sürerek bu teklifi kabul etmez.
Cem Sultan Hadisesi
Tahtta haklarının olduğunu iddia eden iki kardeş Bursa’da karşı karşıya gelir. II. Beyazıt, bir takım vaatler ile Şehzade Cem’in lalasını kandırmıştır. Harp esnasında lalanın karşı tarafına geçmesinden sonra II. Beyazıt zafer kazanır. Burada yaralanan Şehzade Cem, Konya’ya sığınır. Gücünü yitirdiği görünce Suriye üzerinden Memlük Sultanına iltica eder. Şehzade Cem, artık ülke içinde değil uluslararası arenada tartışma konusu olmuş bir hale gelir. Karamanlılar’dan ve bazı beylerden destek sözü alan Cem, Anadolu’ya geri gelir. Ankara ve Konya’yı kuşatsa da halkın hükümdara itibarından ötürü başarılı olamaz. Beyazıt, iki defa anlaşmak üzere elçi gönderir. Cem, mutlak manada devletin ikiye bölünmesini istediği için hiçbir şartı kabul etmez. Nihayetinde Rodos Şövalyeleri’ne sığınan Cem, buradan Fransa’ya nakledilir. Bir koz olarak kullanılan Cem Sultan, ardından Papa’ya teslim edilir. II. Beyazıt’a karşı bir tehlike olarak öne sürülen Cem için her yıl vergi alınır. Son olarak Fransa kralının yanına tayin edilen Cem Sultan, burada hastalanarak vefat eder. Sultan II. Beyazıt’ın talebiyle naaşı Bursa’ya getirilerek Türkiye’ye defnedilir.