Suriye’deki savaş boyunca insanlar bir yerden bir yere göç edip durdu. Canlarını korumak için çatışmaların başladığı bölgelerden daha güvenli bölgelere intikal ettiler. Göç ettikleri yerde akrabaları varsa onların yanına sığınıyor, yoksa kötü şartlara sahip ucuz evleri tutup savaşın bitmesini bekliyorlardı. Eskiden yaşadıkları yerde çatışmalar bitecek ve bir gün evlerine döneceklerdi. Oysaki böyle olmadığı gibi savaş sığındıkları beldelere de sıçradı. Esed askerlerinin helikopterden rastgele attığı bir varil bombasıyla parçalanmadılarsa yeniden göç etmek zorunda kaldılar. Ve sonra yeniden.
Bazı bölgelerde ise göç etmekten bile mahrum kaldılar. Kuşatılmış, muhasaraya alınmış çatışma bölgelerinde yaşayan insanlar bulundukları yerden yıllarca hareket edemediler. Hastalarını tedavi ettiremedi ve ihtiyaç duydukları ilaçları alamadılar. Gıdaları tükendi ve aç kaldılar. Ölecek kadar aç. Bir parça ekmek bulmanın sevinciyle göz yaşı dökecek kadar aç.
Böylece geçen yıllar içinde 500 bin insan öldü. Bu insanların bir kısmını Esed askerleri varil bombalarıyla ve kimyasallarla, bir kısmını Rus askerleri yüksek teknolojili ağır silahlarıyla öldürdü. İran ise bu katliamı hem militan gruplarla hem de siyasi olarak destekledi. Bu savaşta 5 milyon kişi evini terk etmek zorunda bırakıldı. 2 milyon insan da sakat kaldı.
Halep tahliyesi Suriye savaşının kırılma noktalarından biriydi. Yüzbinlerce insan yaşadıkları şehri terk etmek veya katledilmek arasında bırakılmıştı. Dünyanın gözleri önünde, canlı yayında, insanlar evlerinden kovuldular. Olayların yaşandığı sırada İHH ekipleri ile birlikte Halep’te tahliye bölgesindeydim. Muhasaradan kurtulan insanlar sıfır noktasına otobüslerle taşınıyor daha sonra İdlib bölgesine gitmek için tekrar yola çıkıyorlardı. Otobüsten inenlerin arasında yaşlı ve hasta insanlar, yeni doğmuş bebekler, çocuklar ve kadınlar çoğunluktaydı. Hava çok soğuk olmasına rağmen üzerlerinde ince kıyafetler ayaklarında terlikler vardı. Uzun zamandır yeterli beslenmemiş belki de aylardır meyve sebze yememişlerdi. Türkiye’den gelen yardım kuruluşları Halep’ten gelenleri karşılıyor onlara kıyafet hediye ediyor ve yemek ikramında bulunuyordu. Bu tahliye bir kaç gün boyunca gece ve gündüz sürdü. Halep düştü. Elimizden yolculara yardım etmekten başka bir şey gelmedi. Şimdi aynı şeyleri İdlib’e yapmak istiyorlar.
Halep tahliyesi sırasında gelen otobüslerden biri. Tüm zorluğa rağmen kuşlarını geride bırakmayıp yanlarına almışlar. Bu manzarayı onlarca defa gördüm. Savaşın, bombaların, katliamın ortasında çocuklar, kafeslerini yanlarından ayırmadan yolculuk yapmışlardı.
Tahliye noktasına Türkiye’den getirilen kıyafetlerden üzerlerine olanı bulup giydikten sonra dağıtılan keklerden almaya gelen heyecanlı çocuklar.
Kalabalığın arasında gördüm onu. Güzel kıyafetlerle giydirilmiş ve karnı doymuş olsa da keyfi yerine gelmemişti. Kim bilir bu küçük yaşında neler yaşamış, ailesinden kimleri kaybetmişti.
Tahliye noktasından hareket edecek bir otobüsün içindeler. Muhtemelen güvenli olduğu için İblib’e gidecekler. Eğer hayatta kalırlarsa bir gün İdlib’den de kovulabilirler. Çünkü rejimi desteklemeyen hiç kimsenin Suriye’de yaşama hakkı yok.
Halep’ten gelen otobüslerden yeni inen çocuklardan biri. Çoğu gibi onun da ayakkabısı ve montu yok. Henüz çok tedirgin. Birazdan sarılıp sarmalanacak.
Yol boyunca öldürülme korkusu yaşamış çocuklara güven telkin etmek ve bir kaç saat içinde onları güldürebilmek kolay değil. Ama herkes bunun için çalışıyordu. Türkiye onların duasından başka nedir?
Üzerine bir kıyafet almadan önce yiyecek ve içeceklerin dağıtıldığı noktaya uğramış olmalı.
Halep’ten binbir güçlükle gelip sıfır noktasında başka bir yere gitmeyi bekleyen iki kardeş. Günlerdir doğru düzgün yemek yiyememişler. Kardeşinin karnını doyuran çocuk öylesine keyifliydi ki...
Yardım kolileri boşalınca çocuklar onları toplayıp ateş yaktılar. Hem ısındılar hem eğlendiler. Oysa otobüsten ilk indikleri zaman tedirgin ve korku içindeydiler.