“…Müslüman; yemez, içmez, uyumaz, konuşmaz, gülmez, kazanmaz, harcamaz, biriktirmez… Yani? Kokmaz, bulaşmaz, yapışmaz. Peki ne yapar? Sessiz bir köşede ölür.
Bence…
İlginçtir, bir konuda fikir beyan etmek üzere söze giren herkes “Bence” diye başlıyor konuşmaya. Bu durum; alışkın olduğumuz hatta sık sık kendimiz de böyle yaptığımız için doğalmış gibi algılanıyor. Oysa öyle değil. şu yüzden: Söze “bence” diyerek başlamak; “olması gereken değil benim istediğim bu” demektir. Ki büyük itiraftır. Herhalde hep olması gerekeni söylüyor olsaydık; söze “bence” diye değil “Hakk’ça” diye başlardık. Ama; kimsenin kendi nefsini, başkasının nefsinden üstün görmediği, hep olageldiği şekilde kendi nefsini başkalarının nefsine tercih etmediği bir ortamda mümkün bu. Yani bu dünyada değil :)
Müslüman Ekonomist Yok mu
Modern ekonomide bereket kavramı niye yok?! “Alışverişte çok yemin etmek malın bereketini kaçırır.``( Müslim), Zahirenizi ölçünüz ki, sizin için bereketlensin" (Kütüb-i Sitte - 6644) “Vadeli alış verişte, ödünç vermekte ve arpa karışmış ekmekte bereket vardır.” (İbni Mace) “Yemeği toplu yemekte bereket vardır.” (İbni Mace) gibi ekonomi konulu hadislerde çokça geçen bu kavram, ekonomi literatüründe nedense yok. Ya Müslümanların ekonomi bilimine hiç katkısı yok ya da Müslüman ekonomistler de müthiş bir aşağılık kompleksi var. Herhalde “Bu konuyu araştırırsak bizi dinci yazarlar” diye korkuyorlar.
Ekonomi parayla, para da dünyayla ilgili ya… şimdi birileri çıkıp “Müslümanın ekonomiyle işi olmaz” derse şaşırmam. Maalesef şaşıramam. Artık absürt gelmiyor kaba sofuların uyduruk fetvaları. Uyduruk takvaları. Aha: Hadisler yukarıda. Görüldüğü gibi koskoca peygamber hayatla ilgili her konuda bizzat öneriler getirmiş, kurallar koymuş.
Spor Yapmak Günahmış(!)
Uyduruk fetva dedim de aklıma geldi: Geçen; yayın kurulunda Murat’ın (Sözer) yazısını okurken yeni bir fetva öğrendim; spor yapmak günahmış!!! (Yanlış anlaşılmasın: Fetvayı veren ya da destekleyen bir yazı değil Murat’ınkisi. O da benim gibi dalgasını geçmiş.) Gerekçesi de fetvanın kendisi kadar “acınası gülünç”. Çünkü Allah’ın verdiği kasları boş yere yormak uygun değilmiş.
Müslümansak Ölelim mi?!
Delil sunup çürütmeye çalışmak bile abes. O yüzden hiç girmeyeceğim. Başka bir noktaya dikkat çekmek istiyorum asıl: Bunlara kalsa Müslüman; yemez, içmez, uyumaz, konuşmaz, gülmez, kazanmaz, harcamaz, biriktirmez… Yani? Kokmaz, bulaşmaz, yapışmaz. Peki ne yapar? Sessiz bir köşede ölür. Din de zaten yaşamak için değil ölmek içindir. Ben de insanları sorgusuz sualsiz itaat eden, kolay yönetilebilir çok hücreli organizmalar haline getirmek isteyen siyasal bir otorite olsaydım; dini onlar için böyle yorumlatırdım.
İlahları Tanıma ve Anlama Yolları
Geçenlerde Sami ile konuşurken (Tarih Gastesi’nin tasarımcısı Mahmut Sami Erdem) şunu fark ettim: İlahlar konusunda çoğumuzun kafası karışık. Akla pek çok soru geliyor. Kur’an-ı Kerim’de insanın kendisine edindiği çeşitli ilahlarla ilgili pek çok ifadeler var. Neden bu kadar çoklar? Kelime-i Tevhid’de “Allah’tan başka ilah yoktur.” diyor. Bu zaten böyleyken Allah bunu bize neden sürekli tekrarlattırıyor?.. Kısa bir formül vereyim: Herkes kendine Allah’tan başka neyi ilah edindiğini hemen anlasın… “Hayatını neye endeksli yaşıyorsan; ilahın odur.”