Milli Eğitim Bakanı olarak yaklaşık 8 yıl süren görev hayatında, ilk defa derli toplu ve iyi çevirilerle dünya klasiklerinin yayınlanmasına öncülük eder. Pek çok eser onun bakanlığı döneminde basılma imkanı bulur.
Devlet ve siyaset adamı, aynı zamanda eğitimci, şair ve yazardır. Ülkemizin eğitim tarihine dair bir çalışma yapmak için O’nun ismine atıf yapılması zorunludur. 1897’de İstanbul’da doğar. Osmanlı’nın çöküşe doğru hızla gittiği zamanlardır. Zor zamanlar. İmparatorluğun pek çok yerinde isyan ve savaş sesleri yükselmektedir. Birinci Dünya Savaşı’na 17 yıl vardır.
İstanbul Telgrafhânesi müfettişlerinden Ali Rıza Bey’in oğludur. II. Abdülhamit döneminde Posta ve Telgraf Nazırlığı (Bakanlık) yapmış Hasan Ali Efendi’nin torunudur. Anne tarafından dedesi ise, şimdilerde bir filme konu olan Japonya dönüşü batan Ertuğrul Gemisi’nin süvarisi Yarbay Ali Bey’dir. Böylelikle iki dedesinden de isim almıştır. Dedelerinin hatıralarını, ismiyle yaşatanlardandır.
Varlıklı Bir Hayat
Anne ve babası ailelerinden ötürü varlıklıdır. Yücel, hem maddi rahatlıklar içerisinde, hem de geniş ailede tek çocuk olarak gençliğini yaşar. Mekteb-i Osmani’de başladığı eğitim hayatı Vefa Lisesi’nde devam eder. Mehmet Celaleddin Efendi’nin yönettiği “müzik mektebi”nde eğitim görür. Cağaloğlu Darülmuallimin-i Âli’ye daha sonra Darülfünun (şimdiki İstanbul Üniversitesi) Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’ne gider. 1915’de, Birinci Dünya Savaşı henüz başlamışken, yedek subay olarak askere alınır, 3 yıl askerlik görevini icra eder. Bundan sonraki hayatının neredeyse tamamını eğitim meselesine adamıştır.
25 yaşında öğretmenliğe başlar. 10 yıl öğretmenlik, müdürlük ve bakanlıkta çeşitli görevlerde bulunur. Milli Eğitim Bakanlığı O’nu bir yıllığına, Fransa’daki eğitim sistemini incelemek üzere Paris’e gönderir. Genç Hasan Âli, henüz 33 yaşında iken, Mustafa Kemal’in yurt gezisindeki heyete katılır. Bu gezide Mustafa Kemal’in güvenini kazanması, siyasi hayatının önünü açar. Birkaç yıl sonra kurulacak olan Türk Dil Kurumu’nun etimoloji kolu başkanlığına getirilir. Üç önemli kitap yazar bu dönemde: mevlanın Rubaileri, Goethe: Bir Dehanın Romanı, Türk Edebiyatı’na Toplu Bakış. Goethe üzerine yaptığı çalışma üzerine Goethe madalyası ile ödüllendirilir.
Cumhuriyet Gazetesi’nin kurucusu Yaşar Nabi Nayır, O’nun hakkında “aklıyla batıda, gönlüyle doğuda bir düşünce adamıdır” der. Evet, öyledir. Yazdığı didaktik şiirleri Dönen Ses isimli kitabında toplar. Bu eseri ile çocuk edebiyatına katkıda bulunmuştur. Türkiye’de Orta Öğretim, Fransa’da Kültür İşleri,Sizin İçin, Dinle Benden,Geçtiğim Günlerden isimli eserlerini hayatının çeşitli zamanlarda yayımlama fırsatı bulur.
Dünya Klasikleri
1935’e geldiğimizde, artık O, CHP’nin İzmir milletvekilidir. Aralıksız 4 dönem vekillik yapar. 1938’de Mustafa Kemal’in ölümünün ardından, Celal Bayar hükümetinde Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilir. Milli Eğitim Bakanı olarak yaklaşık 8 yıl süren görev hayatında, ilk defa derli toplu ve iyi çevirilerle dünya klasiklerinin yayınlanmasına öncülük eder. Pek çok eser onun bakanlığı döneminde basılma imkanı bulur.
Hasan Âli Bey, Birinci Neşriyat Kongresi’nde yaptığı konuşmada, batıyı tanımanın zorunluluğunu belirtir ve “bu zorunluluk, bizi geniş bir tercüme seferberliğine davet ediyor” der. Bu düşünceyle kurulan Tercüme Heyeti, ilk toplantısını Şubat 1940’ta Ankara’da yapar. Tercüme Heyeti’nde Nurullah Ataç, Saffet Pala, Sabahattin Eyüboğlu, Sabahattin Ali, Nusret Hızır gibi isimler vardır. 6 yıl sonra heyet, dünya edebiyatı klasiklerinden 496 eseri Türkçe’ye çevirir. Ayrıca iki ayda bir Tercüme Dergisi yayımlarlar.
Bakanlığı döneminde ayrıca, bir dizi eğitim ve kültür reformu gerçekleştirir. Orta öğretimde ders kitaplarının aynı standarda kavuşmasını sağlar, ticaret ve sanat okullarının açılmasına ön ayak olur. Üniversite Reformu adıyla pek çok yeni üniversite ve fakültenin kurulmasına yardımcı olur. Üniversitelerin MEB ile olan sıkı bağı gevşetilir, böylelikle üniversiteler daha özgür ve özerk kurumlar haline gelir. Devlet Konservatuarları ve pek çok müze O’nun döneminde kurulur. İlk resmi ve telifli ansiklopediyi basar. Türkiye’nin UNESCO’ya girmesini sağlar. Vefatından 36 yıl sonra UNESCO, 1997’yi Hasan Âli Yücel yılı ilan eder.
Köy Enstitüleri
Hasan Âli Yücel, Cumhuriyet tarihimizin kötü anılarından biri olan Köy Enstitüleri’nin de öncüsüdür. 1942’de ilk defa kurulan Hasanoğlu Köy Enstitüsü’nün ardından kısa sürede 21 Köy Enstitüsü kurulur. 1944’te mevcut enstitülerden yaklaşık 2 bin öğretmen yetişmiştir.
Köy Enstitüleri komünist sisteme çok benzediği için eleştirilmiştir. Kız ve erkek öğrencilerin aynı odalarda kalması, ahlaki ve manevi eğitime dair hiçbir şey yapılmaması gibi ciddi anlamda eleştirilecek yönleri vardır. Türkiye’nin modernleşme ve batılılaşma macerası, bu enstitüler aracılığıyla hızlandırılmak istenmiştir. Köy Enstitüleri’nin amacı köylerde öğretmenlik yapacak kişileri yetiştirmektir, ancak bu öğretmenler modernleşme sevdasıyla yetişecek ardından köylüleri modernleştirecektir. Böylelikle Kemalist Devrim bir türlü ulaşamadığı köylere ulaşacaktır. Aynı zamanda zanaat, müzik, edebiyat gibi alanlarda iyi eğitimler alarak bunu köylülere aktaracaklardı. Desteklenecek ve eleştirilecek birçok yönü olan Köy Enstitüleri hâlen tartışılmaktadır. Menderes tarafından 1954’de kapatılmıştır.
Yalpalayan Bir Aydın
Nesli Kökleri Osmanlılara dayanan ve Cumhuriyet’e intikal eden son Osmanlı neslinin temsilcileri arasında yer alan Hasan Âli Yücel iki medeniyet arasında yalpalayıp duran bir aydın nesline mensuptur. İsmi, ölümün ardından ülkemizin pek çok yerinde devlet kurumlarına verilmiştir. Kendisi aynı zamanda divan şairidir. 1956’da İş Bankası Kültür Yayınları’nın başına geçirilir. Yüzlerce kitabın neşrini gerçekleştirir. Bu kitaplar arasında kendi eserleri de vardır. İş Bankası Yayınları, daha sonra topluca yayımladığı dünya klasikleri serisinin adını “Hasan Âli Yücel Klasikleri” koymuştur. Ülkemizin ünlü şairlerinden Can Yücel, Hasan Âli Yücel’in oğludur.
Duayen iktisat profesörlerinden Ahmed Güner Sayar Hoca, Yücel’in bir mutasavvıf ve Mevlevi olduğunu söylemişti bir konuşmamızda. Bu konu ile ilgili Ötüken Yayınları’ndan çıkan bir kitabı var Hoca’nın. Diyanet’in İslam Ansiklopedisi’ndeki Hasan Âli Yücel maddesini de A. G. Sayar Hoca yazmıştır. O’na göre Yücel, çocukluğunu Yenikapı Mevlevîhânesi çevresinde geçirir, tekkeden hayatında izler taşır. Burada Farsça öğrenerek, Mevlana’nın eserlerini orijinal dilinden okur. Hem şiire hem de müziğe ilgisi burada başlar. Yine Hoca’dan öğrendiğimize göre,Yücel’in gazetecilik yaptığı bir dönem de vardır.
1960’daki askeri darbeden sonra Milli Eğitim Planlanması Komisyonu’nda görev alır. 1 yıl sonra Şubat 1961’de İstanbul’da vefat eder. Kendisini çok sevenler olduğu kadar, sevmeyenler de mevcuttur. Biz yine de kendisini hayr ile yâd ediyoruz.