Öncesi
Bu hikaye aslında uzunca ve nispeten kişisel bir süreci anlatıyor. Fakat “o” kitabı okuyup da bazı taşlar daha yerine oturunca söylediğim söz ile çevremdekilerin merakı da bu sürece eklenmiş oldu. Bir kitap okudum ve hayatım değişti diyebileceğim galiba, demiştim. Bu yazı dizisi –şimdiden 4 tane oldu gibi- bu sonuca varışımın kişisel hikayesi. Yani ki hemen kitap ismine ulaşmak yok, sabredin lütfen. Çünkü “a bu muymuş” tepkileri almak istemiyorum. Bu şahsımla alakalı bir tercih değil. Konuya hürmetimden kaynaklanıyor :) Sonuna kadar okuduğunuzda konu yine ilginizi çekmeyebilir. Dert değil. Sadece iyice dinleyip öyle karar verin, derdindeyim.
Hadi başlayalım…
İlk gençlik yıllarımda tefsir derslerine katılmaya başladım. Bu dersler herhangi bir kurum, okul vs çatısı altında değildi ve katılan birçok arkadaşım gibi benim de zihin ve gönül dünyamı şekillendiren en önemli unsurlardan biri idi. Tefsiri yapan kişi (tevazu sahibi olduğundan, ben hoca değilim dediği içinabla diyelim ve adı H. olsun) H. abla çok sade bir insandı. Dolayısıyla Kuran’dan yola çıkarak hayat görüşümüzü şekillendiren bu derslerde sadelik vurgusunu çok duyduk. H. ablanın şahsında da somut halini gördük.
Sadelik nedir?
Kastım sadece az eşya, az süsten ibaret değil. Bu aynı zamanda bir his. Yaşayış endamı. Hani o insan ne giyerse giysin onu görünce hissettiğiniz şey. Yani ki sadece kıyafet, renk seçimi vs değil hale de yansıyan bir sadelik.
Yıllar sonra öğrendim şu hadisi: sadelik imandandır*. Hayranlıkla karışık bir hayret hissettim, sevindim. Zaten Peygamberimizden (sav) daha sade yaşayan kimi görmüştü ki bu dünya`
Hayatta sade bir duruşumuz olması gerektiği fikri ve bu sade kelime zihin dünyamda yaklaşık yirmi yıldır bir köşede durdu. Zaman zaman bu klasörü açıp baktım, yeni bilgiler eklemekten keyif aldım. Sade yaşamakla ilgili seçici çalışan algım bu konuda yazılan kitapları, makaleleri, çalışmaları hep avlamaya çalıştı.
Bu arada evlendim. Artık kendi eviniz olduğunda günlük düzeninizi istediğiniz gibi oluşturabilirsiniz. En azından böyle zannedersiniz.
Benim biriktirmeye meyyal bir yapım vardır. Özellikle hatıra değeri olan eşyaları saklayan, kutu kutu hatıra biriktiren, atmaya kıyamayan ve ilgi alanlarına hitap eden ıvır zıvırı, kitabı defteri çok olan bir insanım.
Kendi evime geçince bu sadelik işinin hiç de kolay olmadığını farkettim. Bir gün bu durumu H. abla ile paylaştım ve o da evet bu işin, yani sade kalmanın hiç de kolay olmadığını tasdik etti. Halbuki ne kadar basit görünür. Az alış veriş yaparsın olur biter gibi. Para vermediğimiz halde hayatımızı kalabalıklaştıran öyle çok unsur var ki. Ne acıdır ki, bir de üstüne para verip, hayatımızı ve paramızı (emeğimizi) çar çur ederek sadelikten uzaklaşıyoruz.
Sadelik üzerine okumalarım ve ufak tefek de olsa hiç bitmeyen sadeleştirme çalışmalarım hep devam etti.
Kısaca evimizi anlatayım mesela. Bizde oturma grubu vs yoktur. Toplam 3 kanepemiz var. Tv ve Tv ünitesi vs yok. İki çalışma masamız, bir mutfak masası ve salonda da bir yemek masası (4 masa şimdi çok geldi gözüme). Kalın perdelerim yoktur, tül ve güneşlik. Klasik bir yeni gelin evimiz olmadı yani. Olsun da istemedik. Nispeten sade bir hayatımız olduğunu düşünürdüm aslında. Fakat alıştığımız/alıştırıldığımız eşya skalası yine de ruhumuz için fazla geliyor düşüncesindeyim. Öyle olmalı ki bu sadelik fikrini “tamam oldu” diye düşünerek hiç çıkartamadım zihnimden. Evet benimki doğal bir yapı değil, doğuştan sade bir insan değilim. Hatta dediğim gibi biriktirmeyi seven biriyim. Fakat ev içinde hareketlerimiz kısıtlandıkça mesela yeni gelen kitaba yer bulmak zorlaştıkça, her temizlikte sandalyeleri bir oraya bir buraya çekmek gerektikçe vs iyice daraldım. Ve dönem dönem “sadeleştirme atakları” yaşamaya başladım.
Not: Bu yazı sadece kişisel bir hikaye olsun istemiyorum. Aynı zamanda bu alanda gayret gösterip ilerlemek isteyenlere de ipucu sunsun. O nedenle biraz detaylı anlatabilirim. Özellikle hayatımı değiştireceğini ima ettiğim kitabı merak edenlere biraz daha sabır diyelim.
*Siz işitmiyor musunuz` İşitmiyor musunuz` Sade yaşamak imandandır; sâde hayat sürmek imandandır.(Ebû Dâvûd, "Tereccül", 2)