İnsanoğlu olarak Allah’ın büyük bir düzen ve adalet şartları içinde yarattığı dünyayı bozduk. Savaşlar, olumsuz gıda vb. şartları gerçekten çok farklı neticelerin doğmasına yol açtı.
Hele ki yetimler... İnsanın içini yakan bir ateştir bu. İç savaşın ve yokluğun kol gezdiği Mali`de kanayan yaraya merhem olmak isteyen bir grup Müslüman, bu yetimlere hami olmaya karar vermişler. En önemlisi de, bunların sadece karınlarını doyurmaya odaklanmamışlar. Aç kalmış bedenleriyle birlikte, onların kafalarını ve kalplerini doyurmak için de kollarını sıvamışlar: Roseraie (Gül Bahçesi) Yetim Eğitim Yuvası...
En Anlamlı Ziyaret ve Karşılama
Doğrusu, ziyaretimizde böylesine bir manzara ile karşılaşacağımızı hiç düşünmemiştim. Tertemiz kıyafetleri, ahenk içinde selam akışları, bizim için yaptıkları hazırlıklar... Birkaç günün yorgunluğunu yok ediverdi.
Bu yetimhane aynı zamanda bir okul. Yetimhanede ciddi bir din eğitimi var. Güzel bir Kur’an tilavetiyle başladılar. Onların manevi dünyalarının inşa ve tezyini en önemli öncelik. Ancak ülkede sadece %4 kadar insanın konuştuğu, okuyup yazabildiği Fransızca resmi dil. Halkın kullandığı Barbara dilinin hiçbir geçerliliği yok. Yani çocuklarınıza Fransızcayı öğretmezseniz okuttuğunuzun bir anlamı da kalmıyor. Bu nedenle Fransızca eğitim de var burada. Özel hocalardan, kaliteli bir Fransızca ve diğer dersler de var. Tüm çocuklar açık ortaokul mezunu olacaklar. Burada ortaokul mezunu olan öğretmen olur.
Halkın %97`si Müslüman. Ancak cehaletin kol gezdiği bu topraklarda insanların sadece karnını doyurmak yetmiyor. Güzel bir Kuran tilavetiyle bizleri karşılayan kızların gözünde kendileri için ziyarete gelmiş birilerine selam vermenin onlara; "Emekleriniz boşa gitmedi, tohum yeşeriyor." demenin mutluluğu vardı. İstanbul`da üç yıl eğitim görüp memleketine dönen Havva Hanım, yetimhanenin hem müdürü, hem de baş hocası. Kütüphanesi var. Mescidi var. Düzenli yemek çıkıyor. En önemlisi bu toprakların şartlarında donanımlı kızlar olarak hazırlanıyor.
Ortaokul mezunu olanların öğretmen olarak görev alabildiği memlekette burası sadece 32 yetim kızın barındığı bir yuva değil. Bir ilahiyat fakültesi, bir öğretmen yetiştirme enstitüsü... Türkiye’den oralara gidip yurt tutmuş, olumsuz şartlara rağmen ailesiyle bu memlekette tohum ekmeye çalışan Sinan Bey ve Ahmet Bey kardeşlerimi de unutmamak lazım. "Kocaman bir ülke, ama sadece 32 yetim mi? Ya diğerleri ne olacak?" diye soranlara, ben aynı soruyu yönlendireceğim. “Diğer yetimlerin midesi ve kalbini doyurmak için ne yapalım?”
Meryem Hanım’ın İstanbul deneyiminden Türkçe de öğrenen kızlar, aynı anda üç dil bilecekler. Bunların bir üst aşamada, İstanbul’a ek bir eğitim için gönderilebileceklerini onlar da biliyor.
“Hayat, sadece bunlardan mı ibaret? derseniz; “Elbette değil!” diyeceğim. Başbakanlık TİKA tarafından donatılan bir bilgisayar sınıfı, birkaç makineden oluşan dikim atölyesi de var. Minik ellerin diktiği ürünler kendileri kadar tatlı. Sanki insanın buradaki yetimliğe özenesi geliyor... Tertemiz kıyafetleri, azami düzenli sınıf ve yatakhaneleri... Büyük bir İslam edep ve terbiyesiyle yetiştirilen bu yetimler ümmet adına bu topraklara bir can suyu olacak inşallah.
Tek bir endişe var. Dayı veya amcasının evlendirmek için alıp götürüvermesi... Hani demiş ya Üstad: "Tohum at bitmezse toprak utansın..." Ama ne toprak utanmıştır, ne de tohum sahibini mahcup etmiştir. Tohumu ve azıcık kaygısı olanları bekliyor bu bâkir topraklar...