“Tarih tekerrürden ibaret değildir, hatalar tekerrürden ibarettir.”
Yönetmenliğini İsmail Güneş’in yaptığı, görüntü yönetmenliği koltuğunda Hüseyin Özşahin’in oturduğu, senaryosunu şair, yazar ve dava adamı rahmetli Ömer Lütfi Mete’nin yazdığı filmin yapımcılığını Mehmet Tanrısever üstleniyor. Filmin başrollerinde Engin İnal (Çizme), Macit Flordun (Bilal Hoca), İsmail Güneş (Deli Hafız), Ertaç Ünal (Ali) ve Kemal İskender (Boz Ali) yer almaktadır.
Film 1950’lerde Rize’nin bir köyünde meydana gelen olayları anlatmaktadır. Tek parti döneminin insanlar üzerindeki baskısını konu alan filmde, o dönem yaşanan, Kuran-i Kerim’in Türkçe tercümesi ve ezanın Türkçe okutulması gibi hadiseler ele alınmaktadır. Nahiye müdürü olan Çizme, seçim sonuçlarını radyodan dinler ve seçimi kaybetmelerinin öfkesi ile köyde, dünya ile iletişimi sağlayan tek vasıta olan radyoyu kırar. Artık baskıcı anlayışı ve bütün jakobenliği ile millete kan kusturan tek parti dönemi sona ermiştir. Bu sırada köy halkı radyoyu tamir etmeye ve ülke gündeminde ne olup bittiğine dair haber almaya çalışır.
Film boyunca gerçek bir Müslüman ve örnek şahsiyet olarak gösterilen Bilal Hoca’nın tavrı, duruşu ve sözleri, filmin gerçekten bizden olduğuna ve aslında bir müminin zorluklar karşısında ve hayat boyu nasıl bir duruş sergilemesi gerektiğinin bir örneğidir.
Merhum Ömer Lütfi Mete’nin yüreğinden damıtarak bizlere aktardığı bu güzide eser, aslında bizlere birçok ders vermektedir. Geçmişini iyi bilmek ve en zor zamanlarda dahi ümitvar olmayı aşılayan filmin en güzel sahnesi, Deli Hafız’ın aşk, şevk ve gözyaşı ile Ezan-ı Muhammedi’yi tekrar okuduğu sahnedir.
Artık Arapça ezan serbesttir. Bu filmi izlerken şu meseli unutmamamız gerekir. “Tarih tekerrürden ibaret değildir, hatalar tekerrürden ibarettir.” Rabbim bizleri bir daha böyle zulüm dönemlerine düşürmesin. Amin.
Bu arada merhum Ömer Lütfi Mete’nin hayatının anlatıldığı, yapımcı ve yönetmenliğini Şeyda Durmaz’ın ve metin yazarlığını Tarık Tufan’ın yaptığı belgeseli de izlemenizi tavsiye ederim.