Osmanlı’da Darbeler
Tarihçiler Osmanlı’da ilk darbe konusunda farklı düşünmektedirler. Kimine göre ilk darbe Bab-ı Ali baskını kimine göre Şehzade Selim isyanıdır. 1730’da meydana gelen Patrona İsyanı’na yarı askerî bir darbedir diyenler de var. Ama belki de en belirgin olan askeri darbe, Tanzimat’tan sonra Sultan Abdülaziz’in 1876’da bir askerî harekatla tahttan indirilmesidir.
30 Mayıs günü Harbiye Mektebi öğrencileri, Taşkışla ve Gümüşsuyu kışlalarındaki askerler ve bazı medrese öğrencileri Dolmabahçe Sarayı’nı çember altına almış, tahttan indirilen Abdülaziz bir kayıkla saraydan uzaklaştırılmıştı. Yerine V. Murat Osmanlı padişahı ilan edildi, sonrasında yetersiz bulunduğu için yerine II. Abdülhamit getirildi. Ama 33 yıl sonra Selanik’te bulunan 3. Ordu İstanbul’a yürüyecek Sultan Abdülhamid’i tahttan indirecektir.
Birkaç yıl sonra, bu kez Ocak 1913’de Enver Paşa ve Yakup Cemil’in başını çektikleri Bâbıali Baskını’yla Kámil Paşa kabinesi zorla istifa ettirilmiştir.
28 Şubat Kitapları
28 Şubat dönemini anlatan pek çok kitap yazılmıştır ve etkilerinin kaydedildiği daha nice kitap da yazılacaktır. Bu kitapların en kapsamlılarından biri de üç cilt olarak yayınlanan editörlüğünü Abdurrahman Babacan’ın yaptığı 28 Şubat Bin Yılın Sonu kitabıdır. 68 söyleşi, 14 makale ve bir şiirden oluşan kitap 83 imzanın eseridir diyebiliriz. Diğer yandan Sibel Eraslan’ın “Saklı Kitap” romanı Yakup Köse’nin “Bir Çocuğun Gözünden 28 Şubat” ve İskender Pala’nın “İki Darbe Arasında” kitapları şahitlerin gözünden o dönemin ruh halini anlamamız açısıdan okunmaya değerdir.
Türk Romanında 12 Eylül
Ülkemizdeki hiçbir darbe 12 Eylül darbesi kadar halkın üzerinde köklü etkiler bırakmadı belki de. O dönemin acıları en çok sanatta, özellikle şiir ve romanda gösterir kendini. Mehmet Özger, Türk Romanında 12 Eylül adlı çalışmasında, 12 Eylül darbesinin edebiyatımıza etkisini romanlar üzerinden anlatmış ve birey kavramını tartışmaya açmıştır. Bilge Karasu’dan Latife Tekin’e, İbrahim Yıldırım’dan Ali Teoman’a kadar pek çok yazarın eserlerine odaklanmış bu dolu dolu eser Kaknüs yayınlarından okuyucuya sunulmuştur.
İşte Bu da Darbenin Sigarası
27 Mayısçılar yaptıkları darbeyi bir “marka” haline getirmek için ellerinden geleni yapmışlardı. Bayram ilan ettiler, 1980’de kaldırıldı. Marş bestelettiler, unutulup gitti. Yanda fotoğrafını gördüğünüz sigarayı çıkardılar bir de. Tekel’in çıkardığı 27 Mayıs markalı sigara paketini, “hepimizin sigarası” diye sunmuşlar ve “milletçe eleleyiz” diye de eklemişlerdi. Lakin 12 Eylül 2010 referandumuyla birikte darbe yapanlara yargı yolu açıldığı gibi artık sigara içmek de ‘kapalı ve açık alanlar’da yasak! Aramızda 27 Mayıs sigarasını hatırlayan kaldı mı bilmiyorum. Görünüşe göre toplumsal hafızadan çoktan buharlaşmış durumda. (Mustafa Armağan)
Darabe Fiili
Son zamanlarda Kur’an’ı Kerim’de geçen “darabe” fiili ile ilgili bir tartışmadır almış yürüyor. Ayeti kerime meali şöyle: “Geçimsiz, kafa tutan, aldatmalarından endişelendiğiniz kadınlara gelince onlara nasihat edin, sonra kendilerini yataklarında yalnız bırakın, daha sonra disiplin için hafifçe (darabe) edin.” Bir yanda darabe fiilinin ‘vurmak’ anlamına değil ayırmak anlamına geldiğini savunanlar diğer yandan hadislerden yola çıkarak kadın dövmeyi normalleştirmeye çalışanlar var. Oysa peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) sadece eşlerine değil hiç kimseye vurmamıştır. Kutsal kitabın çağırdığı adalet ve merhamet düzleminde yaşayan insanlar için darabe tartışması da anlamsız değil midir?
Darbenin de Kültürü Olurmuş
Son zamanlarda Kur’an’ı Kerim’de geçen “darabe” fiili ile ilgili bir tartışmadır almış yürüyor. Ayeti kerime meali şöyle: “Geçimsiz, kafa tutan, aldatmalarından endişelendiğiniz kadınlara gelince onlara nasihat edin, sonra kendilerini yataklarında yalnız bırakın, daha sonra disiplin için hafifçe (darabe) edin.” Bir yanda darabe fiilinin ‘vurmak’ anlamına değil ayırmak anlamına geldiğini savunanlar diğer yandan hadislerden yola çıkarak kadın dövmeyi normalleştirmeye çalışanlar var. Oysa peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) sadece eşlerine değil hiç kimseye vurmamıştır. Kutsal kitabın çağırdığı adalet ve merhamet düzleminde yaşayan insanlar için darabe tartışması da anlamsız değil midir?
Olimpo Garajı
1976 yılında yapılan darbe ile Arjantin’in ülke yönetimi ele geçirilir. 1982 yılına kadar generaller, “Ulusal Uzlaşma Süreci” adı verilen ve hapishaneye atılanlar hariç olmak üzere en az 30.000 insanın ortadan kaldırıldığı bir döneme imza atarlar. Ülkede her şey Hıristiyan değerleri korumak ve komünizmi engellemek adına yasaklanır. O dönemlerde olan biteni ve yakalanan tüm şüpheli gençlere yapılan işkenceleri anlatan filmler çekilmiştir. Bunlardan en çok ses getireni ve ödüllü olanı ise “Olimpio Garajı”dır. Eski bir garajın nasıl işkence merkezi haline getirildiğini anlatır. Plaza del Mayo anneleri (bizdeki cumartesi annelerine benzeyen bir grup) bu garajın müze haline getirilmesini istemişlerdir. Film pek çok rahatsız edici sahneden oluşsa da acıyı dramatize etmeden estetik bir dille aktarması açısından izlenmeye değerdir. Özellikle filmin sonundaki uçak sahnesi ve ardından gelen altyazı vicdanı olan herkesi derinden etkiler.
Harp Olur Darp Olur
Darbe ile ilgili düşününce akla ilginç sorular geliyor. Dünyada hiç darbe yapılmamış yer var mıdır? Darbeyle kurulan İslam devleti var mı? Kanlı mı olacak kansız mı? Tankın üzerine çıkmak gerçekten mümkün mü? Bu soruları bir bir cevaplayalım. Ordusu olmayan birçok ada ülkesinde tarihte hiç darbe olmamıştır. Darbeyle kurulan İslam devleti yok ancak İslam devleti olduğu iddiasında olan bazı devletler vardı ancak bu devletlerin diktatörleri Arap Baharıyla devrildiler. Kansız darbe pek mümkün değildir ancak postmodern darbeler etkisi tartışılsa da kansız bitmiştir. Tankın üzerine ilk çıkan Boris Yeltsin’di diyor kapitalist kaynaklar. Ancak tanklar saldırırken silahsız olarak tankların üzerine çıkmak mümkün değildir.
Sen de mi Brütüs?
Bilinen ilk darbe girişimi Milattan önce 632’de Silon isimli bir asker tarafından Atina Kralına karşı yapıldı. Silon Kralı tahtından indirip kendi tiranlığını kurmak istiyordu ancak diğer askeri grupların desteğini alamayınca başarısız oldu ve öldürüldü. Milattan önce Roma imparatorluğunda sayısız darbe girişimi oldu ama en etkili olan ve en çok bilinen darbe Julius Sezar’a karşı Senato üyelerinin yaptığı darbe. Bu darbeden günümüze kalmış ve sırtından bıçaklanmayı en iyi anlatan söz şudur: “Sen de mi Brütüs’tür”. Brütüs Sezar’ın en sadık adamı zannettiği kimsedir.
Türkün Darbeyle İmtihanı
Türkiye demokrasi tarihi diye bir tarihten bahsedilir. İşin aslı Türkiye Darbeler Tarihi’dir. Türkiye’de demokrasinin oturmuşluğu halen tartışılabilir. Her ne kadar Türkiye tarihinde darbeleri 27 Mayıs 1960 darbesiyle başlatıyor olsa da tarihçiler darbe kültürünün Osmanlı’nın son dönemlerinden miras olduğunu hepimiz bilmekteyiz. 1960, 1971, 1980, 1997, 2003 ve sonrası darbe ve darbe girişimlerini hatırlatan yıllardır. Ortalama 10 yılda bir darbe ya da darbe girişimi yapılmış ülkemizde. Dünyanın süper güçleri ordularını zinde tutmak için her 10 yılda bir gariban bir ülkeye savaş açar, bizim derin ordumuz da kültür spor olsun diye 10 yılda bir darbe girişiminde bulunmuş. Gerekçe hazır “Genç Subaylar Rahatsız”. Top subaylara atılsa da asıl rahatsız olan sistemin kendisi ve onlara bu yetkiyi veren İç Hizmet Kanunun 35. maddesiydi. Şükür ki bu kanun bu yıl Temmuz ayında değiştirildi.
Postmodern Darbe
28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007 girişimlerini postmodern darbe olarak görebiliriz. Düzenlenmiş televizyon görüntüleri sahnelenmiş sahte zikirler ve internete konan bir bildiri ile demokrasimizde balans ayarı yapılabileceği konusunda ordumuz kendisine o kadar güvenmiştir ki 28 Şubat 1997 ve 27 Nisan 2007’de böyle bir bildiriler yayınlanmıştır Türk Silahlı Kuvvetlerin resmi internet sitesinden. 27 Nisan’daki bildiriyi bir Komutan’dan çok bir gazetecinin kaleme aldığı konusunda kamuoyunda bir kanı ortaya çıksa da ordu bu bildiriyi kimin yazdığını hiçbir zaman açıklamadı. Şükür ki ordu aradan geçen birkaç yıldan sonra e-muhtıra niteliğindeki bu bildiriyi resmi internet sitesinden kaldırdı.
Ya El Meydan!
Arap Baharı maalesef Sonbahara dönüştü. Mısır’da Mübarek rejiminin bertaraf edilmesinden sonra seçimle iktidara gelen Mursi hükümeti Mübarek rejimi kalıntıları tarafından DARBE ile düşürüldü. Darbeyi yapanlar yanlarına sözde demokratları da alarak askeri niteliği olmadığı iddiasında bulunmaya çalıştılar. Bu durumu gayet tabii gören ve çıkarlarına uygun bulan ikiyüzlü batı ülkeleri yaşananları bir darbe ya da katliam olarak görmek şöyle dursun neredeyse askerin demokratik hakkıdır demeye getirdiler. Bölgedeki diktatörlükle yönetilen Müslümanların yaşadığı bazı ülkelerin diktatörleri de kredi yardımlarıyla darbecileri desteklediler. İnşallah İhvanül Müslimin hareketi tekrar iktidara gelir.