Dünyadaki en büyük öğrenci değişim programı olan AIESEC, yıllık uluslararası kongresini geçtiğimiz ay Yeditepe Üniversitesi`nde gerçekleştirdi. Yıllık 3500 staj değişimi yapan, 350 konferans düzenleyen bu program 95 ülkede 800`ü aşkın üniversitede faaliyet gösteriyor. Bizde ise 10 şehirde ofisi bulunan bu kuruluşun amacı topluma pozitif etki etmek için, gençlerin kendi potansiyellerini keşfetmeleri ve geliştirmelerini sağlamak. Biraz komplocu olacak ama bu tür organizasyonların, hakim yaşama kültürü ya da baskın hayat tarzının misyonerleri olduğunu düşünüyorum. Hayata yeni katılacaklara “yanlış” yapmamalarını öğreten gönüllü misyonerler... Bunu onlara çok da görmemek lazım; tabii yapacaklar. Zaten suyun başındalar, güç de ellerinde; kendi kültürlerinin ve hayat tarzlarının baskın hale gelmesini istemeyecekler mi? Aslında bunların çalışma tarzlarını ve üsluplarını, gençlik derdi olan herkesin anlaması gerekiyor. Bu tür yapılanmaları (ki bir tanesi de Work & Travel`dır) ciddi anlamda incelemek şart. Neden mi?
Gençlerle ilgili araziye çıkanların vakıf oldukları en önemli gerçeklerden bir tanesi “gençler şöyle olun, böyle olun” şeklindeki sözlerin fayda getirmek şöyle dursun, söyleyen hakkında antipati oluşturduğudur. Acıdır ama bu böyledir. Söylemeyeceksin, yap da demeyeceksin; “ben yapıyorum, bak öğrenmek istersen, gel dilediğin yerde yardımcı ol” diye teklif edeceksin. Gençlere talipsen böyle. Dahası da var: Küreselleşmenin hakim süreç olduğu şu zamanda sınır da tanımayacaksın. Macera, başkaları ile tanışmak, yeni yerler görmek ve anlamlı bir şeyler yapmak... Bir de gencin kariyer gelişimine dair bir ümit ışığı yakabildiysen, tamam. Artık istediğin genci peşinden koşturabilirsin. Tabii iş yapmaya ya da adam olmaya niyetli olanlarını.
Bugün gençliğe önem vermeli deyip de bunları yapamayanlar AIESEC, Work&Travel türü yapılanmalardan ders almalılar. Elin oğlu biraz da fazla gelişmiş olmanın verdiği psikolojik ve stratejik üstünlükle bu piyasayı gayet güzel kontrol ediyor. Belki senede 10 kişiyi staja gönderecek ama binlerce hevesli gencin mülakatlar, testler ve görüşmelerle inceden inceye ruh ve karakter analizini yapıyor. Vatanın, hayata en avantajlı yerden başlama sevdasındaki evladı da en azından yurt dışı görecek olma heyecanıyla bu tür organizasyonların bir dediğini iki etmiyor. Ahiret sorgusu gibi testleri aşabilenler gidiyorlar elin frengistanında kendi memleketlerinde dönüp bakmayacakları işlerde çalışıyorlar. Örneğin paspascılık, resepsiyonistlik ya da office boy`luk yapıyorlar. Ama bir şekilde tecrübe kazanmıyorlar mı bu onlara yetiyor. İlim, irfan almasalar da havaalanı, yurtdışı görmüş olmakla ufukları genişliyor en azından. Bu onların tarafından gözükeni. Ya görünmeyen tarafta ne olup bitiyor? Bu gençler, bu tecrübeyle bir göz kamaşması hali yaşıyorlar. Ufacık bilgi kırıntıları şeklinde de olsa dünyanın nasıl işlediğini öğreniyorlar. Dünyanın efendileri kimler, bunlar nasıl ve ne şekilde çalışıyorlar, kim neyi nasıl yürütüyor ve biz ne kadar geri kalmışız? Canım memleketim diye dönüyorlar belki ama düzenin çarkının nasıl döndüğüne, dolayısıyla da memleketin nasıl adam edileceğine ilişkin bir “aydınlanma” halini de beraberlerinde getiriyorlar. Aydınlanmış yani şu fani dünya üzerinde neyi, ne kadar yapabileceklerine (yapamayacaklarına diye okuyun) dair hadlerini bilmiş olarak...
Gençlik diye bir derdi olan varsa AIESEC, Work & Travel gibi organizasyonları tanıyıp benzerlerine yönelik teşebbüslere girsin. Gençler yapabileceklerinin sınırının olmadığını görsün ve bilensin diye...