A. Yasin Demirci
Gazete sayfalarına yansıyan iki haber. Birincisi ülkemizden. Diğeri Amerika’dan. İki haberde birbirlerine yakın tarihlerde gerçekleşmiş. İşte ilk haberimiz:
“Yıldız Teknik Üniversitesi’nde (YTÜ) üniversite yönetiminin sürdürdüğü ‘namaz yasağı’ okul içinde gerginliğe neden oluyor. Kampüs içinde namaz kılınmasına müsaade etmeyeceğini her fırsatta dile getiren YTÜ Rektörü Prof. Dr. Durul Ören, öğrencilerin namaz kılmak için merdiven altında kendi imkânlarıyla oluşturduğu bölümü de demir parmaklıklarla çevirerek kapattı. YTÜ Kampüsü içinde 1960 yılında, öğrencilerin namaz kılmaları için yapılmış bir mescid bulunuyor. Ancak okul idaresi bu mescidi gayesi dışında, depo olarak kullanmaya devam ediyor.”
İkinci haberimiz ise şöyle: America in Arabic ajansının haberine göre Philadelphia yakınlarında bulunan Yahudilere ait bir ibadethane yetkilileri, bir yangın nedeniyle camisiz kalan bölge Müslümanları için kendi ibadethanelerinin bir bölümünü cemaatle namaz kılmaları için Müslümanlara tahsis etti. Bölge itfaiyesi de camii yeniden yapılana kadar Müslümanlar için namaz kılabilecekleri bir yer tahsis edileceği sözü verdi.
Garip bir durum değil mi? Bir tarafta bir İslam ülkesinde, ibadet etmeleri için öğrencilerine merdiven altlarını dahi çok gören bir anlayış diğer tarafta kendi ibadethanesini diğer din mensubuyla paylaşan anlayış. Yıldız Teknik Üniversitesi’ndeki hadise ülkemizdeki üniversite yönetimlerinin hoşgörüsüzlüğünün nerelere vardığını göstermesi açısından önemli. Amerika’daki hadise ise herhangi bir millet, topluluk, kavim, ırk vs hakkında toptancı bir hükmün ne kadar yanlış olduğunu göstermesi açısından iyi bir misal olsa gerek. Kimseyi temiz çıkartmak gibi bir derdimiz yok ama takdir edilecek davranışı da takdir etmek gerekir diye düşünüyoruz.