İlginç bir şeklide binlerce Kur’ân-ı Kerim kursu, okulu, yurdu, öğrenci evi olduğu söylenen, irşad ve tebliğ faaliyetlerine dur duraksız devam eden “cemaatler” sanki bu kalabalığa bir kişi yetiştirememiştir. Sahi nerededir buralarda yetişen insanlar? Niçin bunca faaliyete rağmen bunlara çok az rast geliyoruz? Cevap aslında net; modern hayat, gündelik hayatı, tüketim ve metalaşma yönünde yeniden düzenledi, dini ve dinî davranışları görünmez kıldı.
Hayat, tek tek günlerin toplamından ibarettir. Dinler, ideolojiler insanın günlük hayatını düzenlemeye taliptir. Bu meyanda gündelik hayat dünyası, devlet, iktidar ve popüler kültür tarafından da açık bir etkilenmeye sahiptir. Gündelik hayat sadece bir problem alanı olarak değil, dindarlığı keşfetmek açısından da ilginç açılımlar sunar. Bugün “etnometodoloji” başlığı altında günlük hayatın ve sosyal düzenin incelenmesi çalışmaları devam ettirilmektedir. Şehirlerin kalabalık meydanlarına yolu düşenler, bir an önce o kalabalıktan kurtulup gideceği yere sağ salim ulaşmayı hedeflerken, ben kendimi çoğu zaman bu kalabalıkların içinde ya dinî davranış kalıpları ya da dindar insan ararken buluyorum. İlginç bir şeklide binlerce Kur’ân-ı Kerim kursu, okulu, yurdu, öğrenci evi olduğu söylenen, irşad ve tebliğ faaliyetlerine dur duraksız devam eden “cemaatler” sanki bu kalabalığa bir kişi yetiştirememiştir. Sahi nerededir buralarda yetişen insanlar? Niçin bunca faaliyete rağmen bunlara çok az rast geliyoruz? Cevap aslında net; modern hayat, gündelik hayatı, tüketim ve metalaşma yönünde yeniden düzenledi, dini ve dinî davranışları görünmez kılarak, vicdanî bir olgu olarak anlaşılmaya zorladı ve zorlamaya da devam ediyor. Türkiye ölçeğinde Müslümanların iki yüz seneden beridir en rahat dönemini yaşadığı tezi dillendirile dursun, modernlik ve resmi ideolojinin kıskacı altında günlük hayat hâlâ din aleyhinde dönüştürülmeye devam ediliyor. Bir reform denemesi olarak dinin genel anlamından ziyade, tarihsel mirasına (ne demekse) tepki gösterildiği vurgulanarak, zihinler bulandırılarak, toplumun manevi haritası kaybediliyor. Dindar insanların iktidarında, dünyevî talepkârlık “sıra bizde” mantığı içinde azgın bir şekilde dillendirilebiliyor. İbadet vurgusu üzerinden dindarlığın ifadelendirilmesi, yerini bizzat Müslümanlar elinden başka şeylere bırakmaya başladı bile.
Bütün bu olup bitenler, bir taraftan insanı mikro dünyasında çatışmalara, çelişkilere ve yalnızlığa itiyor. İnsan, basit gibi görülen günlük davranışlarını yapmadan önce ya da yaptıktan sonra duygu, düşünce ve inanç kalıplarına uyup uymadığını denetler. Bir kişinin bilgisine ve inancına sahip olduğu şeyin tersini veya eksiğini yapması halinde bir çelişkiden söz edilir. Bu çelişkiden kurtulmanın yolu, ya davranışı değiştirmek ya da bilgiyi değiştirmektir. Davranış alışkanlık halini almışsa onu değiştirmek kolay değildir. Bu durumda kişi inandığı ve bilgisine vakıf olduğu dinî kuralları bilinç alanından uzaklaştırarak rahatlamaya çalışır veyahut savunma mekanizmaları kullanır. Örneğin alkol tüketimi günlük hayatta dindar tutuma en muhalif davranışlardandır. Alkol kullanan bir kimse dinin koyduğu kurallar aklına geldikçe bundan rahatsız olur. Kişi bu alanla ilgili dini bilgisini bilinç düzeyinden bilinçaltına göndermekte ya da dinin alkol kullanmayı, kişinin kendisine ve çevresine zarar verdiği için yasakladığını, hâlbuki ne kendisine ne de çevresine zarar verecek düzeyde alkol kullanmadığını, Allah’ın geniş merhameti içinde bağışlanacağını ileri sürerek rahatlamaya çalışır. Düzenli namaz kılmayan insanların da “İbadet insanların ahlâken olgunlaşması için emredilmiştir. Ben iyi niyetli ve temiz kalpli bir insan olduğuma göre ibadet yapmasam da olur” bahanesi de aynı süreçle işler.
Dindarlığı basit bir “bil ve uygula” ikilemi boyutunda yaşayan bir insanın çelişkiden kurtulmak için bahaneler üretmesi kolaydır. Belki asıl dindarlık bu bilişsel süreçlerden duygusal dindarlık süreçlerine atlamakla yaşanabilir. Bu safhaya geçmiş bir insan, dine ilişkin bazı bilgilere sahip olmak, bazı sûreleri ve duaları ezberlemek, dinle ilgili aklî açıklamalar yapmaktan daha ileri arayışlara sahiptir. Bugün az da olsa toplumda rastladığımız, evet dindar insan bu dediğimiz kişiler, din ile ilgili bilinen inanılan her ne varsa, ruh dünyasını aydınlatan ve ısıtan kaynaklar olmasını sağlamış ve dinin her türlü kuralına gönülden bağlanmış kimselerdir. Samimi dindarların hiç mi hata yapma ihtimali, günaha düşme durumu söz konusu değildir? Elbette söz konusudur. Bu durumdaki bir insan böyle bir çelişki yaşarsa yoğun bir pişmanlık ve huzursuzluk duyabilir. Bu durum her daim açık olan tevbe kapısından yeniden giriş yapmaya da bir vesile ve yoldur. Günaha ve ihmale dalmadan aynı davranışı bir daha sergilememek en güzel yoldur.