Berna Akın
Geçmiş olmadan gelecek olabilir mi? İnsan geçmişini unutarak gerçekten yaşıyorum diyebilir mi? Ağacın köklerinden güç aldığı gibi insan da geçmişinden güç alır değil mi? Balkan toprakları, balına kan karışan topraklar. Bizim geleceğimizin en kıymetli geçmişi…
Yıllarca babaannemi penceresinin önünde buğulu gözlerle ufuktaki dağları seyrederken görürdüm. İzlerken yinelediği o cümleyi hatırlarım ‘bu dağlar ne ki’. Yaşımın küçük olması sebebiyle bir anlam veremezdim. Ona ayağındaki derin yaranın nedenini sormaya çekinirdim. Fakat şimdi biliyorum. Ben de diyorum artık ‘bu dağlar ne ki’. Ben bir Boşnak torunuyum. Boşnak kızıyım. Devleti Aliye’nin yıllarca yönettiği vefakâr toprakların, balkan topraklarının Kudüs’ü olarak bilinen Bosna Hersek göçmeniyiz. Tarihe tanıklığımın bidayeti babaannemin gözyaşıydı. Yıllarca dil, din, ırk ayrımı yapan insanlardan zulüm görmüştü. Şimdi ise sıcak bir aguşta kendisine hiç de yabancı olmayan vatanda geride bıraktığı yeşil denizin, karlı dağların, kanlı toprakların, Sakarya’yı kıskandıran Tuna’nın hasretini çekmekte. Oysa ne güzel demiş Aliya Izzetbegoviç “insanın insana yakınlığı manevidir, mekânla hiç alakası yoktur” yıllarca balkan topraklarında tek vücut halinde yaşamış, yıllar süren kadim dostluk mesafelerin araya girmesi ile kopar mı sanırsınız? Koparabildiler mi sanırsınız? Eğer bir an bile olsa bunun tersini düşünen varsa, kendini bıraksın balkan topraklarına. Orada hala Türk diye uçar kuşlar, Türk diye eser rüzgâr, sular hala Türk’ü, balkanların gönül eşini yaşatmak için akar. Bir hasret türküsüdür Türk’ün dilinde balkanlar. Gizli bir aşktır onlarınkisi ve âşık maşukundan ayrılamaz ebediyete kadar.
Balkan ile gönül nikâhımız ezelde kıyıldı bizim. Ve altı yüz yıl, altı yüz bin yıldan daha feyyaz geçen altı yüz yıl, iki sadık eş olduk birbirimize. Biz onlara bizden kattık onlar kendinden verdiler bize. Balkanda, balkandan fazlası var. Bizim cihat politikamız serseri düşünceli devletler gibi aldığımız yeri sömürmek, yer altı kaynaklarını kullanmak kendi çıkarlarımız adına hedef olan toprakları talan etmek olmadı hiçbir zaman. Bizim düsturumuz iyiliği emredip, kötülükten sakındırabileceğimiz İslam’ı yayabileceğimiz, kardeşiz, eşiz, biriz diyebileceğimiz; birbirimizin yaralarını sarabilecek zarafete sahip olan insanlar elde etmekti. Toprak beslediği toplumla değerlenir. Balkanlara yer altı kaynakları için değil, gönül kaynakları için gittik biz. Biz oraya onlar için gittik. Bu düstur ile girdik misafirperver topraklara. Onlar bizden razı biz onlardan razı hayat sürdük yıllarca.
Gelin görün ki düşman bu birlikteliğimizi kıskandı. Aramıza fitne tohumlarını saçtı. Dost gibi sızdı içimize. Amacına görünüşte ulaştı. Bu noktada Cemil Meriç`in bir sözü düştü zihnime... diyor ki münevver; “Önce gülümsüyorlar size, aşinalık gösteriyorlar. Kollarınızı açınca boşluğu kucaklıyorsunuz.” Batılı düşman tam olarak bunu yaptı. Balkanın naif kalbine bizim ilmek ilmek ördüğümüz bağı sinsice inceltti. Koparabildi mi? Asla! Osmanlı Devleti gidince o diyarlardan günler geceye döndü. Osmanlı’nın kız çocuğu gibi sevgiyle, hoşgörüyle baktığı balkan devletleri, artık sömürge halini almıştı. Müslümanların, Türklerin yeniden dirilmesinden korkan sapık zihniyetler kardeşlerimizi insafsızca katletti.
Bir arazdır sardı
Balkanların sütre-i rengini
Zalimler sükût içinde,
Osmanlı emri bil maruf peşinde
Korkusuzca ilerledi batıya
Sardı tüm yaraları a’la, a’la, a’la…
Şimdi düşün Osmanlı torunu, Türk nesli... unutabilir misin? Oku Türk nesli Kur’an’ın ilk emri olduğu gibi oku! Balkan senin sen balkanınsın. Üsküp, Manastır, Gostivar, İşkodra senin memleketindir. Oralara iyi bak, gördüğün her yer senindir. Makedonya’nın mavi incisi Ohrid Gölü senin süzülmeni istiyor sularında, balkanların kalbi Tuna Nehri sana kaynaklık etmek istiyor. Budapeşte’de dedenden kalan hamamlar zalimin kirlerini temizlemek istiyor. Mostar senin geçmeni istiyor üstünden. Şumnu’daki kurşun çeşme yeniden su vermek istiyor aciz bedenine. Oku Türk genci! Dedelerinin yaptıklarını, dedelerine yapılanları oku. Yükün ağır senin. Sevdan büyük senin. Bıraktığın balkan topraklarına yıllar önceki vecd ile bir daha vecd ile bin daha gir. Bak tuna beklemiyor kendini kapmış koyuvermiş akıp gidiyor her şeye inat. Tuna’ya bak. Mazine kadim dostuna koşarcasına yürü. Seni sen yapan Balkanla tek vücut ol. Çünkü mürekkebi bitmiş kalemden kalemi olmayan mürekkepten bir yarar gelmez!