
Suedanur Yazıcı
Ruhumuzun ihtiyaç duyduğu gereksinimleri, sükuneti, dinginliği, gerektiğinde durmayı, yavaşlayabilmeyi önüne katarak sürükleyen, hız girdabında dinmeyen yorgunluklar çıkartan baş döndürücü bir rüzgar sarmış etrafımızı. Ruhumuz bedenimizden bir adım geride kalmış, bütünlük sağlayamıyoruz. Duyduğumuzu işitemiyor, baktığımızı göremiyoruz. Kuran medeniyeti insanı akıl ve kalp süzgecinden geçirerek, şuurla, hayretle, farkına vararak düşünmeye davet ediyor. Batı medeniyetinin dayattığı hız ise her şeyin hızlı sürümünü çıkararak derin düşünceden alıkoyuyor.
Yemeğin hızlısı, arabanın hızlısı, okumanın hızlısı, teknolojinin en hızlısı… Hayat yokuşunu yıldırım hızıyla çıkıyoruz. Önce ruhumuz sonra bedenimiz o yorgunluktan nasibini alıyor ama bunu fark edebilecek kadar dikkat kesilemiyoruz. Kendimizden önce yetişmemiz gereken daha önemli işlerimiz var çünkü. Yoğunlukla yoğuruluyoruz. Kime selam etsek alışageldiğimiz iyiyim cevabını vermeden önce yoğunum seremonisiyle giriş yapıyor söze. Önemli işler yaptığımıza ve geride kalmadığımıza belki de en iyi böyle inanıyoruz.
Ağır ağır yağan yağmur gibi hayatları yeşerten en güzel örneğimiz Efendimize “Kur’an’ı, harflerin ve kelimelerin tam hakkını vererek manasını düşünerek tane tane oku!” emri ilahisi vahyedildi. Hira dağının çocukları çarpı 2 hızında konuşmak, dinlemek, yaşamak istiyor artık. Herkesin çok acelesi var. Tahammül ve sabırdan uzaklaşarak neye doğru yaklaşıyoruz? Acaba “Hızlan”da mıyız? (“Cenâb-ı Hakk`ın itaatsiz kullarını kendi haline terketmesi” şeklinde tarif edilir.)
Çocukluğumuzun revaç cümlelerinden biridir “Koşma düşersin.”. Yaşça ve yolca tecrübeli bir arkadaşım artık bu zamanda yürürsek düşüyoruz demişti de gülmüştüm. Haklıymış. Henüz yirmisine yeni basmış bir kardeşimden hayata çok geç kaldım sözlerini duyunca önce afalladım.
Sonra düşündüm. Hayatımızı kolaylaştırdığını söyleyerek avunduğumuz ekranlardan sızan kalıcı değil uçucu hazlarla büyümüş çocuklarımızdan bunları duymak çok da şaşırtıcı olmamalıydı.
İsmet Özel’in “Felaketin ortasındayız. Kapitalizmin bizi ulaştırdığı yerdeyiz. Laik, demokrat ve neşeliyiz!” sözü ne kadar da yerinde. Kopmak üzere olan bağlarımız internet bağı kadar ehemmiyet taşımıyor. Hız potasında hızla eriyen insani vasıflarımız; yavaşlığın erdeminden, hikmetin faziletinden pay alarak yeniden çiçeklenecek. Bu devrin unutturduğu kadim sermayemize sahip çıkmak, hayat kitabımızın 137 yerinde geçen tefekkürle yeniden donanmak, özümüze dönüşü yeriyle hızlandıracaktır.
Vesselam.