Z. Özlem Abay
“Benim burda kararım yok
Ben burdan gitmeye geldim
Bezirganım metaim çok
Alana satmaya geldim..”
Nefsini kötülüklerden arındıran (maddi ve manevi kirlerden temizleyen) mutlaka kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de elbette hüsrana uğramıştır. (Şems Suresi 9-10 Ayet)
Rabbimiz kendi katında kıymetli olanları, kullarının emrine amade kılmıştır. Halife olan insan en mükemmel şekilde bu esmaları ve sıfatları okuyabilsin, dünyaya geliş gayesini en güzel şekilde idrak edebilsin ve bunu hayatında en güzel şekilde ifa edebilsin diye, yeryüzü ve gökyüzü Rabbimizin esması ve kudreti ile donanmıştır. Bunu idrak edebilen, hayatında en güzel şekilde ifa edebilen de Allah’ın lütfuna eren kullarıdır. Bu lütfa erebilmek için, uzun bir yola çıkmayı göze alabilmek gerekir. Yol uzun yolcu gayretli olmalı ki maksat hasıl olabilsin.
İnsan neden böyle uzun, meşakkatli bir yola çıkmak ister ki?
Kalbini, ruhunu, özünü arayan insanın şahitlik yapmaya geldiği dünyada ki şahitliğinin geçerli olmasının tek kabul şartı; şahitliğinin doğru olmasıdır. Bu doğruluğu teyit eden geçerli kılan da kişinin; niyetinin, ilminin amele yansımasıdır. Ancak amele yansıyan bu özellikler; ihlas ile yapıldığı taktirde zirveleşir. İşte bu ihlas nüvesi ameli salih için geçerli doğruluk şartıdır ki bu şartı yerine getirenlerin dünya hayatında meyvesini hizmet olarak vereceği bir ömür bahşedilir. Ayeti kerimede buyrulduğu gibi:
“Allah kendisinden başka tanrı olmadığına şahitlik etti. Melekler ve ilim sahipleri de O’ndan başka tanrı olmadığına doğruca şahitlik ettiler.” (Ali İmran Suresi 18. Ayet)
Zor zamanlarımızda çokça okunması gereken bu ayet-i kerime ile Allah Teala ehadiyetine önce kendisi; dünya hayatına müjdeci olarak gönderdiği peygamberleri ile sonra melekleri ve ilim sahipleri ile şahitlik etmektedir. Bu şahitlikten fayda sağlamanın yegane yolu ihlası amellerimizde tek ölçü haline getirmektir.
Bu dünya ebedi aleme göçeceğimiz bir konak. Bu konakta birbirinden farklı pek çok insan benzer hayatları yaşamaktadır. Farklılıklarımızın bizi yakınlaştırması ve merhamet ile tek potada eritilmesi halinde, toplumsal hayatın ihtiyacı olan insan profili oluşabilir. Yana yakıla Yüce Dostu arayan Eşrefoğlu Rumi gibi;
”Kendi halimi söylerem ,gayri hikayet etmezem”
Diyen insan, İslam’ın hem şerri kuralları hem de ahlaki yapısıyla şerefyap olduğunda ihtiyacımız olan dinamikler sağlanmış, daha uyumlu bir kültür mayası hazırlanmış olur. Çünkü yolcunun ihtiyacı olan azık bu yolda, sağlam bir iman sağlam bir şeriat bilgisi ve sağlam olan bilgi ile amel eylemektir. Ayet-i kerimede buyrulduğu gibi;
“Onlar, meleklerin canlarını güzel güzel aldıklarıdır. Onlara, selam size, yaptıklarınızın karşılığı olarak cennete girin derler.” (Nahl Suresi 32. Ayet)
Rabbimizin emrimize verdiği dünya ve dünya hayatında halife olan insan ilahi gayenin ne kadar yüce olduğunu bilip nefsini arındırıp, kurtuluşa yani ebedi hayata ölüm ile kavuşacaktır. Ruhumdan (kudretimden bir sır üfledim) “el-hicr suresi 29. Ayet buyurduğu gibi insan içinde boşu boşuna bağışlanan bir can olmadığını muhabbetinin Rabbül Alemine olduğunda kullukta en şerefli makama ulaşacağını ve bunun neticesi Rabbini gereğini gibi bildiğinde marifetten nasib alarak ebedi yurtta kavuşacağı cennet nimeti ve Cemalullah inanan kullar için kebir bir ödül, inanmayanlar içinse büyük bir hüsran olacaktur. Çünkü Allah nefsini temizlemek harici hiçbir konuda 7 defa yemin etmemiştir.
“Beni Rabbim terbiye etti, terbiyemi ne güzel kıldı.” Hadisi Şerifte buyrulduğu gibi yolcunun en önemli azıklarından biri temizlenmesi vesile olacak sağlam esasları dayanak bilmesidir. Bunların ilki Kur’an-ı Kerim’in şeri hükümleri ve yaşayan Kur’an, Peygamber Efendimiz’in (sav) hadisleridir. Tasavvufta bu anlamda Peygamberi yaşantıyı kendi hayatımızda uygulamak rol model kabul etmektir. Çünkü insan her zaman bir rol model ile ruh dünyasını inşa eder. Gönlümüzün Efendimiz’in (sav) gönlü ile her an beraber olmasını sağlayan hadisi şerifler bizim de aynı selim kalp ile marifetullah ve muhabbetullahtan nasibini alabilecek bir seviyeye ulaşmamızı sağlar.
Böyle bir hayatın sonunda;
“Senin ölümünden sonra güzel huyların, ay yüzlü kadınlar şekline girerlerde tabutunun önünde salına salına yürüler.” (Divan-ı Kebir 164.)**
Yolcunun azığı olan muhabbet, muhabbetinin meyvesi Allah’ı çokça zikir, istiğfar, nihayeti ise Allah’ı görüyormuş gibi yapılan ibadet ve muamelattır.
”Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabip”*** Diyen aşıklar için, Allah’ı çokça anmanın yolu ise Kur’an-ı Kerim’i anlayarak okumak ve hayatımızda Kur’an-ı Kerim’i yaşayan Peygamber Efendimiz’i (sav) örnek almaktır. İnsanın Cenabı Hakk’ın muhabbetine ve rızasına vasıl olabilmesinin yegane yolu da budur. Rabbim bizi Kur’an-ı Kerim’i okuyarak ve Peygamber Efendimiz’i (sav) çokça anarak Salihler zümresine nail olabilmeyi inşallah nasip eylesin. Amin…
*Yunus Emre
**Divanı Kebir
*** Fuzuli