
Hatice Korkmaz
Aynaya baktığımızda aklımıza dua etmek geliyor mu?
Gün içinde bilinçli veya bilinçsiz şekilde birçok kez aynaya bakıyoruz. Aynaya bakınca çoğumuzun aklına dua etmek gelmiyor. Belki de bazıları aynaya her baktığında, dış görünüşlerini beğenmediği için mutsuz oluyor. Oysa ki bizim kendi elimizde olmayan, Allah’ın bize bahşettiği dış görünüşümüzden mutlu olmamız gerekiyor. Abartmadan ve aşağı görmeden kendimizi beğenmemiz gerekiyor. Kendini sevemeyen, sürekli kaşıyla, gözüyle, burnuyla kavgalı olan biri yaptığı ibadetten de lezzet alamaz.
Kitap tahlili yaptığımız bir grupta kendimizi sevmemiz, beğenmemiz gerektiğini söylemiştim. Katılımcılardan biri şaşırarak “Nasıl yani kendimizi beğenmemiz mi gerekiyor?” gibi bir tepki vermişti. Benim de o an aklıma Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in ettiği şu dua geldi:
“Allah’ım! Benim yaratılışımı güzel kıldığın gibi ahlakımı da güzelleştir.” (Ahmeb İbni Hanbel, el-Müsned)
Bu duasında Efendimiz aleyhisselam, güzel yaratıldığını ikrar ediyor. Anlayacağımız ifadeyle dış görünüşünden memnun, hoşnut olduğunu beyan ediyor. Ve Allah’a, ahlakını da güzel kılması için dua ediyor. Oysa Efendimiz aleyhisselam’ın muhteşem bir ahlaka sahip olduğu Kur’an-ı Kerim’de şu ayette geçmektedir:
“Sen elbette üstün bir ahlâka sahipsin.” (Kalem Suresi, 4.ayet)
Buna rağmen Efendimizin ahlakının güzelliği için dua etmesi üzerinde ayrıca durulması gereken bir konudur. Bize de güzel ahlak sahibi olmamız için dua etmemiz gerektiğini gösterir. Ama bundan önce kendimizden razı olmak, kendimizi beğenmek gerektiğini gösterir. Allah’ın bize verdiği dış görünüşümüzden yani tipimizden hoşnut olmamız gerekir. Kendisini beğenmeyen, ahlakının güzelliği için de dua edemeyecektir. Aynaya her baktığında mutsuz olan, kendini çirkin olarak algılayan birinin aklına ahlakının güzelliği için dua etmek gelebilir mi? Unutmayalım, Efendimiz (s.a.v.), önce güzel yaratıldığını ikrar etti, daha sonra dua etti.
Kendimizi beğenelim, kendimizi sevelim derken kendini beğenmiş biri olmaktan bahsetmiyoruz. Çocukken hepimizin okuduğu, dinlediği Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler masalındaki kraliçe gibi “Ayna ayna söyle bana. Var mı benden güzeli bu dünyada?” dersek, kendini beğenmiş, narsist biri oluruz. Ama bu sözleri şu şekilde değiştirebiliriz: “Ayna ayna söyle bana. Var mı benim gibi güzeli bu dünyada?” Çünkü bizden çok daha güzel kimseler vardır muhakkak. Güzellik, çirkinlik herkese göre değişen kavramlardır. Fakat benim gibi güzeli yoktur. Allah’ın bana verdiği kaş, göz, kirpikler vb. bana özeldir, benim için takdir ettiğidir. Benim gibi, benden bir tane daha yoktur. Her insan özel, her insan biriciktir. Biz de kendimize özel özellikleri, güzellikleri fark edersek kendini beğenen, kendini seven insanlar oluruz.
Kendini beğenmiş ile kendini beğenen olmak arasında ince bir fark, ince bir çizgi vardır. O çizgiye “razı olmak” adını verebiliriz. Razı olmak, Allah’ın takdirinden memnun olmaktır. Dış görünüşümüz, ailemiz, okuduğumuz okul, kısaca içinde bulunduğumuz hayat şekli Allah’ın bize takdir ettikleridir. Allah’ın kendisine takdir ettiklerinden mutlu olanlar, razı olanlardır. Razı olanlar ise kendini seven, kendiyle barışık olan insanlardır. Bir de sabırlı insanlar vardır. Sabır, Allah’ın takdirine ses çıkarmamaktır. Sabredenler, Allah’ın takdirinden memnun olmasalar da, bunu belli etmezler. Bu konuda konuşmazlar. Konuştuklarında sözleri isyana gidebilir. Bu yüzden Allah’ın takdirinden memnun olamıyorsak bile en azından sabırlı olalım, dilimize hakim olalım. Ve unutmayalım, rıza, sabırdan üstündür. Duamız, Allah’ın kendilerinden razı, kendilerinin de Allah’tan razı olduğu kullardan olmaktır.
“Rab olarak Allah’tan, din olarak İslam’dan, Nebi ve Resul olarak Muhammed’den (sallallahu aleyhi ve sellem) razı oldum.” (Ebu Davud, 5072; Tirmizi, 3400)
"Kim Rab olarak Allah`tan, din olarak İslam`dan, peygamber olarak Muhammed`den razı olursa, ona cennet vacip olur." (Müslim)