
Süleyman Çınar
İnsanın ihtiyaçlarını sayarken bir şeyi daha eklemek gerekiyor zannımca: Hava, su, ekmek ve muhabbet... Muhabbet; omuza çöreklenen gizli dertleri buharlaştıran, bir annenin evladını okşadığı gibi sakinleştiren güzel bir nimet. Lakin insanın muhabbet edebileceği, derdini ve sırrını emanet edebileceği, gönül semasındaki kara bulutları dağıtan dostları olması daha büyük bir nimet. Bu güzel insanlarla yaptığımız muhabbetlerde sözü gönlümüzce masaya koyarız, hâlimizi dilediğimiz gibi muhatabımızın önüne sereriz. Samimi muhabbetler gönlün gıdası, ruhun şifası olur böylelikle.
Bir zamandır biraz yorgun, biraz da hüzünlüyüm. Hüznümü paylaşabileceğim kıymetli insanlar var yanımda. Bu, büyük bir nimet benim için. Ne kadar şükretsem az. Nasihatleri, telkinleri, yürek ferahlatan duaları, gönlü saran tebessümleri tüm dertlerimi unutturuyor. Nefsime zulmetmememi, her sıkıntının geçeceğini, gelecek güzel günleri hatırlatıyorlar.
Geçen gün kıymetli bir hocamla görüşürken hâlimi sordu. Bende biraz anlattım ahvalimi. Kendisi de sıkıntılı bir dönemden geçiyormuş. Bu minvalde çok güzel nasihatler, telkinler, dualar sundu bana. Sanki gönlümün ortasına takıp hayata onunla devam etmem için sunulan bir buket kır papatyası gibi.
Zor zamanlarda gözlerimizin gönül kapılarımızı açan dostlar aradığını söyledi. Hz. Eyüb ve Hz. İbrahim’den bahsetti biraz. “Rabbimiz iki güzelini de imtihan etti” dedi ve ekledi, “İmtihanı kazandıkları vakit Allah, Hz. İbrahim’i âlemlere rehber kıldı; Hz. Eyüb’ten ise, ‘Kitapta Eyüb`ü de an... Biz onu sabredici bulduk, o ne güzel bir kuldu.’ diyerek bahsetti.”
Hz. Musa’dan bahsetti biraz. Ayetleri okuyarak Hz. Musa ve kavminin Kızıldeniz’in ucuna geldiklerinde Hz. Musa’nın gösterdiği muhteşem tevekkülü hatırlattı: “İki topluluktan biri, birini görünce Musa’nın beraberindekiler, “Kesin yakalandık” dediler. “Asla” dedi Musa, “Rabbim benimledir, bana bir yol gösterecektir.”
Hz. Meryem validemizden de bahsetti biraz. “Allah doğum sancıları çekerken yanında bulunan hurma ağacına vurmasını istedi Hz. Meryem’den. Dilese o hurmalar kendiliğinden düşmez miydi, elbette düşerdi. Peki ama neden?” diye sordu ve ekledi, “Allah zor durumda da olsa kulunun pes etmesini istemiyor; onun gayretini, sebatını, iradesini ve tevekkülünü görmek istiyor da ondan.” Meryem validemizin elinde bebeğiyle kavminin karşısına gittiğini, bir insan olarak bunun ağırlığının ne kadar zor olduğunu anlattı. “Zira kavmi tarafından belki suçlanacak, belki de onulmaz iftiralara uğratılacaktı. Ama o Rabbine sığındı” dedi. Bu da benim için çok güzel bir sohbet oldu.
“Her dervişe zaman zaman hâline göre vird verirlermiş, bizim virdimiz de ‘Bu da geçer ya Hu’ olsun” dedi hafif bir tebessümle. Güzel bir duayla noktaladı muhabbeti: “Mevlâ ayaklarınızı sebatkar eylesin. Gönlünüzü ve sırtınızı rahmetiyle güçlendirsin. Sıkıntılarınızı bertaraf eylesin…”