Nimetlerin hakkı, onları verenin yolunda ya da onun izin verdiği çerçevede bir şükür ifadesi olarak kullanabilmektir; nankörlük edip de nimet verene karşı kullanma gafletine düşmemektir. Herkese verilen nimet farklıdır. Nimetler de şu âlemde bir imtihan vasıtalarıdır.
Kur’ân-ı Kerim’de peygamberlerin hayatı anlatılırken kimi zaman doğrudan ve kimi zaman da dolaylı olarak nice hakikatlere ve istikameti temin edecek yol işaretlerine dikkat çekilir. Bu yönüyle kıssalar sadece kıssa değil; hayatın nasıl yaşanması gerektiğinin canlı örnekleridir. Bu yazıda Mûsâ -aleyhisselâm-’ın Rabbine verdiği bir sözden bahsedeceğiz. O, bir niyazında şöyle der:
رَبِّ بِمَٓا اَنْعَمْتَ عَلَيَّ فَلَنْ اَكُونَ ظَه۪يراً لِلْمُجْرِم۪ينَ
“Rabbim! Bana lutfettiğin nimetler hakkı için mücrimlere asla arka çıkmayacağım” (Kasas Sûresi 17)
Tefsirlerde “mücrim” kelimesi kâfirler, Allah’a ortak koşan müşrikler, zalimler ve Hakk’ın emrine muhalif davranan fâsıklar olarak açıklanmıştır.
“Bana verdiğin nimetler hakkı için” ifadesi de bir yönüyle yemindir, bir başka yönüyle ise şöyle bir manaya da delalet etmektedir:
“Rabbim! Bana sayısız nimetler ihsan eyledin. İlim, hikmet ve peygamberlik gibi manevî nimetler; sıhhat, âfiyet, güç, kudret, düşmana karşı muhafaza ve muzafferiyet gibi nice maddî nimetler… Bu nimetleri mücrimler lehine, onlara destek maksatlı kullanan biri asla olmayacağım.”
Nimetlerin hakkı, onları verenin yolunda ya da onun izin verdiği çerçevede bir şükür ifadesi olarak kullanabilmektir; nankörlük edip de nimet verene karşı kullanma gafletine düşmemektir. Herkese verilen nimet farklıdır. Nimetler de şu âlemde bir imtihan vasıtalarıdır. Nimeti nimet bilmek önemli ise de daha da önemli olanı, ondan doğru bir şekilde istifade edebilmek ve nihayet onu şükre vesile kılabilmektir. Nimeti görmezden gelmek, nankörlüğün başlangıcı; nimeti yerinde kullanmamak, nankörlüğün bir ileri seviyesi ve nimeti mücrimlere, asilere, zalimlere destek maksatlı kullanmak ise artık nankörlüğün en dip derekesidir.
Allah, bir kuluna düzgün konuşma ve meramını güzelce ifade edebilme nimeti vermiş de o kimse bu nimeti, batılın yayılması, günahın teşhiri, reklamı ve yayılması yolunda kullanıyorsa ne büyük bir nankörlük içindedir!
Kendisine güzel ve etkili yazı yazabilme kabiliyeti bahşedilmiş birinin, bu maharetini inkar ve şirkin yayılması, hayasızlığın ve iffetsizliğin savunuculuğu, yalanın hakikat gibi sunulması yolunda kullanıyor olması, ne büyük bir nankörlüktür!
İlim ve hikmet gibi bir nimetle buluşmuşken, bu ilmini zalimlerin ve hainlerin hizmetinde kullanma gafletine düşen kimse, ne büyük bir nankörlük içindedir!
Hakikati söyleyebilecek bir bilgiye, imkana ve ifade gücüne sahipken suskun kalmak, umursamamak ne büyük bir nankörlüktür!
Allah kendisine bolca mal-mülk vermişken, bu malını Hak yolunda değil de Hak ve hakikat düşmanlarının faaliyetlerine destek yolunda kullanmak, nasıl bir nankörlüktür!
Yetki kullanabileceği bir makamda iken bu yetkisini mücrimler, asiler ve zalimler lehine kullanma gafleti ne büyük bir gaflettir!
Mücrimlere karşı mücadele edebilecekken geri durmak, suskun kalmak, onaylar görünmek ve kimi zaman alkış tutmak anlamına gelecek söz, hal ve hareketlerde bulunmak ne büyük bir aymazlık halidir!
Evet, kimin yanında, kimin safında ve kimlere arka çıktığının farkında olmamak bir gaflet, farkında olarak böyle bir ................................................................................................