
Suriye’de 9 yıldır binlerce çocuk katledildi. Kimisi oyun oynarken, kimisi evde uyurken kimisi de annesinin karnında henüz hayata merhaba demeden bombaların hedefi oldu. Bir milyondan fazla insan bu saldırılarda hayatını kaybetti. Hâlâ cezaevlerinde kadın-erkek binlerce kişi olduğunu biliyoruz.
Suriye içinde iki buçuk saat süren uzunca bir yolculuktan sonra Cerablus’a vardık.
Cerablus, Fırat Kalkanı bölgesinde olduğu için çarşıdaki hareketlilik, evinin balkonundan bakan kadınlar, kapı önlerinde oynayan çocuklar sizi şaşırtabilir. Haftada bir patlatılan bomba yüklü araçlar da olmasa Cerablus normal hayatına dönmüş diyebilirdiniz.
Cerablus’a 3 yıldır düzenlediğimiz “Saçlara Örgü Yüreklere Kardeşlik” projesini gerçekleştirmek üzere gittik. 300’den fazla kız çocuğuna ulaşmayı hedefliyorduk ve geri dönüş uzun olacağı için bir gece İHH İnsani Yardım Vakfı’nın Cerablus Yetimhanesi’nde kalmaya karar verdik.
Akşam yetimhaneye girer girmez yerde derin bir uykuya dalmış Zeyd ile karşılaştım. Saat 22’ye geliyordu ve henüz iki aylık olan Zeyd top atsanız uyanmayacak gibi güzel bir uykuya dalmıştı. Yer yatağında tek başınaydı üstü örtük değildi çünkü hava çok sıcaktı hatta tam tepesinde onu serinletmeye çalışan bir pervane vardı.
Pek çok anne bebeğinin tam tepesine bir vantilatör koymazdı ama Zeyd rahatsız olmuşa benzemiyordu. İki gün önce Cerablus’un merkezinde bulunmuştu Zeyd. Muhtemelen annesi bıraktı gitti. Neden bıraktığına dair pek çok şey sıralayabiliriz; savaş travması, geçim zorluğu, tecavüz veya yeni bir hayata başlama isteği. Ama akli dengesi yerinde ise hiçbir şey iki aylık bir bebeği sokağa terk etmek için geçerli neden değildi.
Bütün gece Zeyd’i izledim, hiç uyumadım. Hiç sesi çıkmadı. Çevremdeki tüm iki aylık çocuklar hele de erkek bebekler geceleri gaz sancısından uyumaz annelerini de uyutmazdı ama Zeyd belli ki kimseyi rahatsız etmek istemiyordu, o yüzden hiç ağlamadı. Onunla ilgilenen hanım sanki kendi çocuğu gibi seviyordu, konuşuyordu onunla. Mamasını içtikten sonra yine derin uykulara dalıyordu Zeyd.
Hem Annesiz Hem Babasızlar
İlk defa bir yetimhanede kalıyordum. Gece herkes uykuya daldıktan sonra odaları dolaştım. Her yer çocuk, nereye baksanız çocuk. Pek çoğu küçük çocuktu. Ve hem anneleri hem babaları olmadığı için burada kalıyorlardı. Hava çok sıcak olduğu için çoğu yerde yatıyordu. Mermerde mışıl mışıl uyuyan çocuklar insanın yüreğini dağlıyordu. Dönerek uyumaya alıştıkları belli çünkü kimse gece yattığı yerde değildi büyük ihtimalle.
Sabah ezanı okunduğunda yaşları on, on beş arasında değişen kızlar sırayla kalkıp abdest aldılar ve hep beraber namaza durdular. Bu arada Zeyd hâlâ hiç ağlamamıştı, ona bakan hanım altını değiştirdi mamasını verdi o sanki uyumaya yemin etmiş gibi derin uykudaydı. Gün aydınlanmaya başladığında çocuklar teker teker uyanıp yanımıza gelmeye başladı.
Kızların hepsi hediye ettiğimiz el örmesi bebekler kucaklarında gezinmeye başladılar. Büyük kızlar bile bebeklerle oynamaya başladı. Erkek çocuklar için yanımızda getirdiğimiz oyuncak arabaları yattıkları yerde avuçlarının içine koymuştum. İki yaşındaki Ahmet’in avucunda bir .......................................................................................